Yaşamamızın nedeni olan ve yaşatan sevgiler

İzzet Doğan

İflas eden tüccar eski defterleri karıştırırmış. Ben de bugün 1975 yılında Ordu'da yazdığım bir yazıyı sevgi günü nedeni ile sizlerle paylaşmak istedim.
Bazı romanlarda ya da öykülerde öylesine güzel tümcelere rastlanır ki; bunların şiir dizelerinden ayrımı yok gibidir.
Çoğu kez beğenimizi kazanan bu tümcelerden defterimize alıntılar yapar, söyleşilerimiz de bu tümceleri bir özdeyiş gibi kullanırız.
Perihan Yıldırım'ın "Mutluluğun Peşinde" adlı romanının basındaki duyurusu şöyle:
"...Ezilenlerin çok olduğu yerde gerçek mutluluk olmaz, sevgiler yeşermez.." ve "...Gerçek sevgi insanlığın, insanlığının bilincine varmış kişiler arasında doğabilir ancak. Baskıdan, özentiden uzak tümü ile özgür gerçek bir seçim sonucu.."
Şimdi bu şiir dizeleri güzelliğindeki, iki tümceyi irdeleyelim:
Gerçekten ezilenlerin çok olduğu bir yerde gerçek mutluluk olmayabilir. Eğer birey olarak biraz duyan, düşünen, paylaşan bir birikime sahipseniz, çoğunluğun ezilmekte olduğu bir yerde tuzu kuru azınlık içinde olsanız bile gerçekten mutlu olamazsınız.
Şöyle ki; can ve mal güvenliğinin olmadığı, özgürlüğün yasaklarla sınırlandırıldığı, doğanın kirletildiği, gizli açlıktan ve şiddetten yüzlerce çocuğun öldüğü, kadın cinayetlerinin önüne geçilemediği bir ülkede birey olarak mutluluğumuz söz konusu olamaz.
Ancak mutluluğun olmadığı ya da ezilenlerin çok olduğu yerde sevgilerin yeşeremeyeceği görüşü bizce yanlıştır.
Çünkü ölümün kol gezdiği yerde bile sevgiler yeşerebilir. O halde ezilenlerin çok olduğu yerde neden yeşermesin?
Ayrıca Perihan Yıldırım yukarıya aldığımız ikinci tümcesinde; "gerçek sevginin insanlığın ve insanlığının bilincine varmış kişiler arasında doğabileceğini ileri sürüyor. Şimdi sayın Yıldırım'a soralım:
Ezilenlerin olduğu yerde hiç mi insanlığının ve insanlığın bilincine varmış kimse yok?
Okuyorum bu yıl Nobel Yazın Ödülünü bir sevi ozanı kazanmış. Adı: Vicente Aleixandre.
Aleixandre'ye göre insan sevebildiği ölçüde insan sayılırmış. Evrenin uyumuna ayak uydurabilenler ancak sevebilenlermiş. İşte bir dezesi "..İnsan olmak uçsuz bucaksız bir okyanus olmaktır..."
Söz sözü açıyor. Konumuz sevmekti.Sevmek sevebilmek her şeyi. Ve hatta sevilmemeyi bile göze alarak tek yanlı sevmek bile önemli. Sevmek, sevgi tüm sevgisizliklerden önce olmalı. Yeter ki çıkar ilişkileri ile kirlenmesin sevgiler. Sevgiyi özveri, paylaşmak ile birlikte ele almak gerekli.
Bir şiir dizesi şöyle bitiyor "Aydınlık yarınlara umut var içimizde! Kalbimiz dinamit kuyusu iken."
Öyle sanıyorum ki insanlığının bilincine ve insanlığın bilincine varmış insanların yürekleri patlasa bile sevgiler saçılır içinden. Yaşamamızın nedeni olan sevgiler ve yaşatan sevgiler.
Yaşamamızın nedeni olan sevgiler ve yaşatan sevgiler.