Bir Kızılderili atasözü der ki; "Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak" Bu sözleri torba yasa önerisi nedeni ile anımsadım.
Torba yasa önerisinin kabul edilmesi halinde birçok zeytinlik alan madencilik faaliyetlerine açılacak. Çünkü bu yasa önerisi ÇED süreçlerini hızlandırıyor ve şirketlerin ÇED sürecinde diğer izinleri almasına olanak tanıyor.
Yasa teklifi zeytinlik alanların yanı sıra özel çevre koruma bölgeleri, Milli Parklar Yasası'na göre korunan alanlar, sulak alanlar, yaban hayatı koruma ve geliştirme sahaları ile kültür ve SİT alanları gibi bölgelerde yürütülecek maden ve enerji projeleriyle ilgili Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü'nü (MAPEG) yetkili kılıyor. Buna göre, bu alanlarda yürütülecek madencilik faaliyetlerine ruhsat verilmesi için MAPEG ilgili kurumlardan görüş isteyecek. 4 ay içinde yanıt alınamazsa, ruhsat izni verilmiş sayılacak.
Bu duruma göre ilgili kurumların 4 ay içinde ilgili kurumların 4 ay içinde yanıt vermemesi yeterli. Türkiye de bürokrasi zaten geç işliyor. Bu yasa önerisinde de sanki ilgili makamlara siz 4 ay içinde cevap vermeseniz olur, o zaman işler daha kolaylaşacak ve madencilere ruhsat verilmiş sayılacak gibi bir anlayış söz konusu.
Ayrıca önerinin bir de kaçak madenlerin örtülü olarak affedilmesini kapsaması söz konusu. Buna göre yapı ruhsatı almadan işletmeye geçmiş olan enerji yatırımlarından bu belgeler istenmeyecek, üretim devam edecek. Bir diğer deyişle, kaçak madenlere af getirilecek ve yıkım kararları ile daha önce verilen cezalar uygulanmayacak.
Yasa önerisinde , madenciliğe açılan alanlardaki zeytin ağaçlarının sökülerek başka bir yere dikilmesini, taşınamayacak durumdaysa yenisinin dikilmesini öngörüyor. Ancak böyle bir uygulama sakıncalı. Çünkü yüzlerce yıl toprağında yaşayan bir zeytin ağacının sökülüp taşınarak başka yerlere dikilmesi uygulamada zor ve başarılı olma şansı da azdır. Yüzlerce yıl kendi toprağında yaşayan bir canlı olan zeytin ağacının sökülüp başka yere taşınması halinde oraya uyum sağlayıp sağlamayacağı, yaşayıp yaşayamayacağı, verimli olup olamayacağı elbette ki tartışmaya açıktır.
Ancak bu konuda farklı görüşlerde var. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mücahit Taha Özkaya, zeytin ağaçlarının taşınabilirliğine ilişkin, "Zeytin ağaçları taşınabilir özelliktedir. Toprak altındaki yumrusuyla birlikte taşınır yaşlı ağaçlar. Taşındığı yerde doğal saksı yöntemi kullanılırsa sağlıklı büyür. 3 bin yaşına kadar taşınabilir. Zeytin ağacında ağacın verimli zamanı denen bir şey yok. Gençleştirme budaması yapılıp eski haline dönmesi söz konusu olabilir. Tekniğine göre yaparsanız taşınan ağaçların yüzde 100'ü yaşar. Gördüğüm örnekler var, taşımalarda da bulunduk" diye konuştu.
Doğal Hayatı Koruma Vakfı Genel Müdürü Ömür Kula ise karşı görüşü savunuyor:
"Avrupa Birliği o rehber dokümanda 'İklim kriziyle mücadele etmek için bizim yenilebilir enerji altyapılarını hızlandırmamız lazım' diyor, 'Kömürü hızlandırmamız lazım' demiyor, biz ise bunu alıyoruz, böyle algılıyoruz. Bir kişi bile kaç tane ağaçtan bahsettiğimizi bilmiyor, zeytinin taşınabilir mi taşınamaz mı olduğu konusunda bile net bir elimizde bilgi yok. Doğa nasıl taşınabilir ya? Ekosistemi nasıl taşıyorsunuz bir yerden bir yere? Saksı mı bu? Bu bir Excel tablosu mu? Susuz, ormansız kalacağız. Meraların, otların kalitesi düşünce mera çıkıyor, ormanlar yanıyor, Sit alanlarını nereden çıkarıyorsunuz? Yabancılar taşları toplayıp kaçırınca mı sit alanı olmaktan çıkacak? Orası da o zaman mı madene açılacak?"
Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) WWF'nin açıklamasında, "Yasa teklifi yalnızca zeytinlikleri değil; ormanları, yaban hayatı geliştirme sahalarını, sulak alanları ve özel koruma bölgelerini de etkiliyor. Teklife göre "stratejik ve kritik madenler" ile ön lisans/lisansı bulunan yenilenebilir enerji projeleri için "acele kamulaştırma kararı" alınabilecek. Bu düzenleme hem doğanın tahribatına hem de yerel halkın geçim kaynaklarının ve yaşam alanlarının kaybına yol açabilir" dendi.
Daha önce 2024 yılında Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) yönetmeliğinde yapılan iki önemli değişiklik hakkında yürütmeyi durdurma kararı verdi. Yüksek kurul resmi kurumların 30 gün içinde bir proje hakkında görüş vermemesi halinde 'kurum görüşünün olumlu sayılmasını' öngören değişiklik ile tesislerdeki kapasite artışlarının, tesisin toplam kapasitesinden bağımsız olarak değerlendirilmesinin önünü açan değişikliğin hukuka uygun olmadığını kaydetti.
Yeni tasarıda benzer şekilde resmi kurumların 30 gün içinde değil 4 ay içinde bir proje hakkında görüş vermemesi halinde 'kurum görüşünün olumlu sayılması' öngörülüyor. 30 günün hukuka uygun sayılmama ile 4 ayın hukuka uygun sayılmaması arasında bize göre hiçbir fark yoktur. Çünkü sonuçta resmi makamların cevap vermemesi ' 'kurum görüşünün olumlu sayılmasını' gerektiriyor.
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu verdiği kararda, "İnceleme değerlendirme komisyonu toplantısı sonrasında görüş bildirmeyen komisyon üyesi kurul/kuruluşun görüşünün olumlu kabul edilmesi halinde, çevreye önemli etkisi olabilecek projelerin yol açabileceği olası zararların önlenmesi hususunun göz ardı edilmesinin söz konusu olabileceği açıktır" değerlendirmesinde bulunarak aynı değişikliği düzenleyen her iki maddenin yürütmesini de durdurmuştu.
Bu duruma göre torba yasadaki düzenlemeler kabul edilirse Projeler için gerekli olan çevresel etki değerlendirme (ÇED) süreci devre dışı bırakılıyor.
Kurumların görüş süresi kısaltılıyor, yanıt verilmezse "olumlu" sayılıyor.
Yöre halkının ve toplumun itiraz hakkı pratikte ortadan kaldırılıyor.
Zeytinlikler Madenciliğe Açılıyor
Taşınabilir kabul edilerek zeytinlik alanlarda maden ve enerji projeleri yapılabilecek.
Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG), diğer kamu kurumlarının yerine karar verecek yetkilere kavuşuyor.
MAPEG'e Olağanüstü Yetkiler Tanınıyor.
Son olarak diyorum ki köylünün ve çiftçinin sesini duyun. İnsanların emeğine, alın terine saygı duyun, insanlar toprağına, ağacına, havasına, suyuna sahip olabilsin . Yasaları yaparken acele etmeyin, halkın, uzmanların, sivil toplum kuruluşlarının görüşlerini alın ve ayrıca çağdaş ülkelerdeki uygulamalardan yararlanın.