Doğa İçin Savaşmak

İzzet Doğan

İzzet Doğan

Emekli İstanbul Hakimi / Adalet Bakanlığı
04.02.2025 09:45

Demokrasinin yerleştiği toplumlarda sivil toplum kuruluşları önemli güç kaynaklarından biridir. Çünkü bu kuruluşlar gücünü kamu otoritesinden değil, bağımsızlığından alır.

Kısaca STK da diyeceğimiz bu kuruluşlarda gönüllülük ilkesine göre çalışılır ve idealist olmak esastır. Kazanç ve benzeri çıkarlar sağlamak söz konusu değildir.

Bu sivil toplum kuruluşları kamu otoritesinin demokrasiye aykırı tutumlarını eleştirmek amacı taşımaları gibi ayrıca genel olarak doğayı, çocukları, kadınları, hayvanları koruma gibi birçok amaçları da olabilir.

Bugün günümüz koşullarında Türkiye kapsamında önemli ve yararlı etkinlikler de bulunan Tüketici Konfederasyonu-İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi ve İstanbul Çevre Konseyinin düzenlediği ortak sorunların ele alınıp tartışıldığı çok verimli geçen bir toplantı nedeni ile bunları yazıyorum.

Bu toplantıda o ünlü Kızılderili ata sözünü bir kez daha andık:

"Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak."

Belki ırmak kurur mu diye bir sorumuz olur. Yaşanan kuraklık ve suların bilinçsiz kullanımı nedeni ile ırmakların, su havzalarının, göllerin kuruduğu haberleri basında sık, sık yer alıyor. Ülkemizde aralarında Akşehir Gölünün de bulunduğu onlarca göl ve akarsu kurudu. Eğirdir, Sapanca, Tuz gölü gibi göllerimiz de can çekişiyor. Bu kurumuş sulak bölgeleri kuşlar da terk ediyor. Doğal olarak yeşil de yok oluyor.

Kızılderili atasözünde "son ağaç yok olduğunda" diyerek ağaca, yeşile, ormana dikkatimizi çekiyor. Orman yalnızca ağaç demek değildir. İçinde yüzlerce binlerce kuşa kurda börtü böceğe güvenilir bir yuva olduğu gibi, toprağın kaymasını da önler, havayı temizler. Ben 1985 yıllarında Balıkesir/Edremit Adliyesinde görevliyken Kazdağılarının ve eteklerinde bulunan Altınoluk bölgesinin yüzde 58'lik oksijen oranıyla İsviçre Alplerinden sonra dünyadaki en kaliteli oksijen alanını olduğu yapılan ölçümlerden anlaşılmıştı. Şimdi Kazdağılarından 1 milyona yakın ağacın maden çıkarma uğruna kesilebileceği ve bir kısmının da zaten kesildiği söyleniyor.

Amerika dahil tüm dünyada çıkan orman yangınları nedeni ile ormanlık olanların hızla azaldığını üzülerek belirtmek isteriz.

Son balık olur mu da demeyelim. Bir zamanlar 150'den fazla balığın cirit attığı Marmara ve İstanbul Boğazı'nda sadece beş çeşit balık yaşıyor.

Vatandaşın sofrasına ulaştırılmak amacıyla avlanan tonlarca balık miktarında ve çeşidinde her yıl büyük oranda azalmalar devam ediyor. Fiyatları nedeni ile de artık sofralarda balık görmek tatlı bir düş gibi.

Bir zamanlar çok ucuza, düzineyle satın aldığımız çiroz tarihe karıştı ve adını bile unuttuk.

Sulak alanların kurutulması, orman yangınları, her alanda doğanın dengesi ile oynanması, su yataklarının ve tarım alanlarının imara açılması, havanın, çevrenin kirletilmesi tüm bunlardan rant sağlamaya çalışılması doğru değildir.

Kısa bir süre önce Bakırköy/Ataköy sahillerinin halka kapatılması, sahilde beton dağları gibi blokların yapılması, denizden gelen rüzgarın bile bölge halkına çok görülmesinin acısını ve ihanetin bedelini halen yaşamaktayız.

Hiç kimsenin para uğruna gökyüzünü , mavi denizleri, yaylaları kirletmeye, ormanları yakmaya ve doğayı yok etmeye hakkı yoktur.

Biz doğası güzel bir ülkede yaşadık. Otu, ağacı, kuşları, karıncaları, börtü böceği, suları, havası, insanı ile ülkemizi sevdik, çalıştık.

Bu güzellikleri demokrasi ve insan hakları ile taçlandırmak istedik. Gelecek kuşaklara yaşadığımız dünyadan daha güzelini ve barış içinde bir dünyayı miras bırakmak hepimizin boynunun borcudur diye düşünüyorum.

title