Haberler

Hemşerim! Memleket nere?

İlyas Han Şahin

İlyas Han Şahin

Tarihçi Yazar / MEB-TÜZDEV
20.04.2022 01:43

Eskiden çok fazla muhatap olduğumuz sorulardır bu. İsmimizden sonra nereli olduğumuz önemliydi. Memleket sorusu biraz da karşıdaki muhatabın diyalog zemini arayışıydı..Bizler ilk tanıştığımız insanlar ile ilgili yargılarımızı isimleri üzerinden yapamayacağımız için nereli olduğu üzerinden değerlendirme yaparız. O zamanlar değil de şimdilerde anlıyoruz bunu. Köyden çalışmak için şehre gelenlerin yerleştikleri muhitler hemşerilerinin daha evvel yerleştiği muhitlerdir genelde. Bu yeni gelen aileler için dayanışma adına şart olan bir durumdu. Kendi muhitinden olan insanların aynı zamanda kendi köylüsü yada hemşehrisi olmaları genellikle her şehrimizde gördüğümüz yaygın bir adettir. Eskiden tabi.

Şimdilerde o kuşak insanlar azaldı. Aslında derdim geçip giden zamana ağıt yakmak değil. Asıl derdim bugün bazı sorunlarımızı doğru tanımlamak. Doğru sorular sorarak cevapları bulmak. Toplumun geçiş dönemine rast gelen bir gençlik ve orta yaşlılık geçiren bizler memleket meselelerini anlarken ve yorumlarken çocukluğumuzun dünyasında edindiğimiz dünya ile kıyas yapıyoruz hep. Eskiden gençler daha saygılıydı, eskiden büyüğe hürmet vardı, eskiden yokluk zamanı da olsa yokluğa sabır ederek kanaat edilirdi vs. gibi sözleri söyleme başladıysanız sizde artık, hemşerim memleket nere? diye soran neslin devamısınız. Nereli olduğunuz sizi tanımlayan ve tanıtan bir şey iken artık demode bir soru oldu. Çünkü yaşadığınız kent sizi tanımlamıyor. Siz artık o kentin adamı değilsiniz. Çünkü siz dünyalısınız. Şehirlerin sınırları artık yok, ülkelerin ise kalkmak üzere. Çünkü evrensel bir dil artık tüm haşmetiyle hayatımıza girmiş durumda. İnternet… Sızlanmak, şikayet etmek yok. Artık o eski devirler geçti. Uzaktan gelenlerin kaldığı evler, köyden gelen misafirlerin yatılı kalması, komşuların akşamları birbirlerine çay davetleri ..artık insanlar birleri ile zaman geçirmek yerine sanal da olsa sınırların olmadığı İnternet dünyasını kullanıyorlar.

Köyden gelen taze karpuz,domates, un,bulgur vs. gibi ürünler... Artık o devir geçti. İnsanlar en yakınları hariç ne misafir ağırlıyorlar nede köyden akrabalar gelmiyor artık. Zamanın gelenekleri şimdilerde moderniteye yenik düştü. İnsanlar günlerinin uzun bölümlerini işlerinde geçiriyorlar. Eve yorgun ve enerjileri bitmiş halde geliyorlar. Çok çalışmak zorundalar. Daha çok ara kazanmak zorundalar. Çünkü bu vahşi kapitalist dünyada ayakta kalmak zorundalar. Çocuklar gençler ise test çözmek ve netlerini artırmak zorundalar. Gizli bir iş birliği bu. Herken kendine biçilen rolü iyi yada kötü oynuyor. Apartmanlarda kimse kimseyi tanımıyor. bizlerin öğrenilmiş kabullenmeleri bunlar. Yeni yetişen kuşak ise daha donuk, daha sanal ilişkilerin içerisinde olacaklar. Devlet ise hiç şüphesiz kendini bu yeni devire göre ayarlayacak. Kanunlar daha net ve sınırlayıcı hükümler daha toleranssız olacak. Teşhis bu. Peki tedavi? Ne tedavisi? Bu bir sorun/hastalık olarak görülmüyor. Değişen şartlara bir an evvel uyum sağlayarak ilerlemek istiyor insanlar. 50 yaş üzeri insanlarımız bilgisayar kullanmaya zorlanarak alıştılar artık. Evlerde odalar ayrıldı. Herkes kendi sorumluluklarının rolüne uygun oturuyor odalarda. Yaşlılarımız ellerinde tespih ajans dinlemek isterken, orta yaşlılarımız sinemaya yeni düşen filmleri takip etmekle meşgul, çocuklar ve gençler ise sınav maratonuna uygun bir rolle odalarındalar. Olanı tespit etmek kolay elbette. Peki sorun ne? Şehirleşmenin insanlara verdiği roller.Ve o rollerin uçsuz bucaksız sularında kulaç atarak karaya çalışmaya çalışan insanlar. Özetle, artık yeni tanıştığı birisine hemşerim memleket nere? Diye sormak artık garip ve gereksiz. Çünkü memleketlerin hepsi aynı. İnsanlar da öyle. Hepsi birbirine benziyor. Geleceğin sorusuna verilecek cevaplar üzerine kafa yormak dileğiyle..

title