Yapay Zekâ Trenini kaçırma Türkiyem
Halil Karan
Yapay zeka (AI), günümüzün en önde gelen teknoloji trendlerinden biri olarak, pek çok sektörü ve hayatımızın her alanını dönüştürüyor. Küresel yapay zeka pazarının 2028 yılına kadar yaklaşık 1 trilyon dolara ulaşacağı tahmin ediliyor. Bu, yapay zekanın sadece bir moda akımı olmadığını, aksine geleceğin temel bir bileşeni olduğunu gösteriyor.
Peki, Türkiye yapay zeka alanında nerede duruyor?
Bu sorunun cevabı, hem umut verici hem de uyarıcı. Umut verici olan, Türkiye'nin yapay zeka konusunda farkındalığı yüksek, yetenekli ve girişimci bir genç nüfusa sahip olması. Uyarıcı olan ise, yapay zeka alanında yeterli yatırım, eğitim, araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin yapılmaması ve uluslararası rekabette geri kalma riski.
Yapay Zekâ Politikaları Derneği (AIPA) tarafından yapılan bir araştırmaya göre, Türk toplumunun yapay zekayı doğru olarak tanımlayabilenlerin oranı sadece %25. Bu, yapay zekanın ne olduğu, ne yapabileceği ve ne yapamayacağı konusunda ciddi bir bilgi eksikliği olduğunu gösteriyor. Ayrıca, yapay zekanın insanlara zarar vereceği, işlerini elimizden alacağı, mahremiyetimizi ihlal edeceği gibi korkular da yaygın.
Oysa yapay zeka, doğru kullanıldığında, insanlığın yararına olacak bir teknoloji. Yapay zeka, sağlık, eğitim, tarım, enerji, ulaşım, güvenlik gibi pek çok alanda hayat kalitemizi artırmak, sorunlarımızı çözmek, verimliliğimizi yükseltmek için bize yardımcı olabilir. Yapay zeka, aynı zamanda, ekonomik büyüme, istihdam, inovasyon, rekabet gücü gibi alanlarda da Türkiye'ye büyük fırsatlar sunuyor.
Türkiye'nin yapay zeka alanında geri kalmaması, bu fırsatları değerlendirmesi ve yapay zeka trenini kaçırmaması için neler yapması gerekiyor?
İşte bazı öneriler:
• Yapay zeka eğitimine daha fazla önem vermek. Yapay zeka, sadece mühendislik veya bilgisayar bilimleri ile sınırlı bir alan değil, aynı zamanda sosyal bilimler, hukuk, etik, felsefe gibi disiplinleri de içeren bir alan. Bu nedenle, yapay zeka eğitimi, sadece üniversite düzeyinde değil, ilkokuldan itibaren, her seviyede ve her alanda verilmeli. Yapay zeka eğitimi, sadece teorik değil, pratik de olmalı. Yapay zeka uygulamalarını geliştirmek, test etmek, kullanmak için gerekli altyapı, donanım, yazılım, veri gibi kaynaklara erişim sağlanmalı.
• Yapay zeka araştırma ve geliştirme faaliyetlerini desteklemek. Yapay zeka, sürekli gelişen ve yenilenen bir teknoloji. Bu nedenle, yapay zeka alanında öncü olmak, yeni yöntemler, modeller, algoritmalar, ürünler, servisler geliştirmek için araştırma ve geliştirme faaliyetlerine yatırım yapmak şart. Yapay zeka araştırma ve geliştirme faaliyetleri, hem kamu hem de özel sektör tarafından finanse edilmeli, teşvik edilmeli, ödüllendirilmeli. Yapay zeka araştırma ve geliştirme faaliyetleri, hem akademik hem de endüstriyel olmalı. Yapay zeka araştırma ve geliştirme faaliyetleri, hem yerel hem de küresel işbirliklerine açık olmalı.
• Yapay zeka etik ve politikalarını belirlemek. Yapay zeka, hem büyük faydalar hem de büyük riskler taşıyan bir teknoloji. Bu nedenle, yapay zeka kullanımı, gelişimi, yönetimi, denetimi, hesap verilebilirliği, şeffaflığı, güvenliği, adillliği, insan haklarına uygunluğu gibi konularda etik ve politik kurallar belirlemek gerekiyor. Yapay zeka etik ve politikaları, hem ulusal hem de uluslararası düzeyde oluşturulmalı, uygulanmalı, gözden geçirilmeli. Yapay zeka etik ve politikaları, hem kamu hem de özel sektör, hem de sivil toplum kuruluşları, akademisyenler, uzmanlar, kullanıcılar gibi paydaşların katılımıyla belirlenmeli.
Yapay zeka, Türkiye için büyük bir potansiyel ve fırsat. Bu potansiyeli ve fırsatı değerlendirmek, yapay zeka trenini kaçırmamak için yapılması gerekenler belli. Şimdi harekete geçme zamanı. Yapay zeka treni hızla ilerliyor. Türkiye'nin bu trene binmesi, hatta bu trenin lokomotifi olması için çalışalım.
Yapay zeka trenini kaçırma Türkiyem!