Haberler

Alain Delon: Efsanevi yıldızın ardındaki karanlık hayat

Hacer Aydın

Hacer Aydın

İş Kadını Senarist
19.08.2024 01:23

Fransız sinemasının efsanevi ismi Alain Delon 88 yaşında hayata gözlerini yumdu. Yakışıklı oyuncu adını sinema tarihine altın harflerle yazdırdı. Bir zamanlar 'filmlerdeki en güzel adam' olarak tanımlanan Delon; Leopar, Rocco ve Kardeşleri gibi 1960'ların gişe rekorları kıran filmlerinde rol aldı. Katilden karizmatik dolandırıcıya kadar hangi rolü oynarsa oynasın sinemaseverlerin kalbinde yer etmeyi başardı.

Ancak Delon'un hayatı, sadece beyazperdede canlandırdığı karizmatik anti-kahramanlardan ibaret değil. Onun kişisel hayatı, trajediler, tartışmalar ve karmaşık ilişkilerle doluydu. Sinemada canlandırdığı karakterler gibi, Delon'un hayatı da bir dizi paradoks ve trajediyle sarmalanmıştı.

4 Yaşındayken Koruyucu Aileye Verildi

Travmatik çocukluğu, efsanevi oyuncunun hayatının şekillenmesinde önemli bir rol oynadı. Babası, Delon dört yaşındayken ailesini terk etti ve annesi Édith Boulogne, oğlunu tek başına büyütmekte zorlanınca Delon'u bir koruyucu aileye verdi. Delon, birkaç yıl boyunca başka bir aile tarafından büyütüldü. Bu süreçte yaşadığı duygusal kopukluk ve istikrarsızlık, onun karakterinde derin izler bıraktı ve hem insan ilişkilerinde hem de kendine güveninde kalıcı etkiler yarattı.

Yıllar sonra Delon, bu zorlu çocukluk deneyimlerinin hayatı boyunca onu yalnızlık duygusuyla baş başa bıraktığını dile getirdi. "Çocukken bana verilmeyen sevgiyi telafi edemezsiniz. Bir kadını severken bile kendimi yalnız hissediyordum" dedi. Ailesinden uzak büyümesi onu duygusal anlamda savunmasız ve kırılgan hale getirmişti; bu durum, onun sert ve mesafeli karakterinin gelişmesinde büyük rol oynadı.

Delon'un bu uyumsuz kişiliği, ilişkilerine de doğrudan yansıdı. İlişkilerindeki baskın ve zaman zaman şiddet içeren davranışları, onun kadınlara karşı sert ve duyarsız biri olarak anılmasına neden oldu. 1980'lerde eski sevgilisi Mireille Darc'a fiziksel şiddet uyguladığı iddiaları ise bu karanlık imajını daha da pekiştirdi.

Sevgilisi İntihar Etti

Alman aktris Romy Schneider ile yaşadığı tutkulu aşk, Fransız basınının manşetlerinden hiç düşmedi. Ancak bu ilişki, Delon'un ihaneti ve Romy'i terk etmesi nedeniyle acı bir sonla bitti. Schneider, Delon'un ihanetine dayanamadı ve intihar girişiminde bulundu. Bu olaydan sonra Delon kadınlara karşı olan davranışlarıyla sertçe eleştirildi.

Delon, kötü bir baba olma suçlamasıyla da sık sık karşı karşıya kalıyordu. Bazı söylentilere göre gayri meşru çocuklarının sayısını kendisi de bilmiyordu ve bunların hiç birini kabul etmeye yanaşmadı. Nico ile olan ilişkisinden doğan Ari Boulogne, Delon'un gayri meşru çocuğu olarak yıllarca kabul edilmeyi bekledi. Ancak Delon, bu çocuğu hiçbir zaman resmen tanımadı. Ari, Delon'un annesi tarafından büyütülmesine rağmen Delon Ari'yle yakınlaşmak için hiçbir adım atmadı.

Delon'un meşru çocuklarıyla olan ilişkileri de pek parlak değildi. Oğulları Anthony ve Alain-Fabien Delon, babalarının zor, sert ve duygusal olarak mesafeli bir insan olduğunu açıkça dile getirdi. Anthony Delon, otobiyografisinde babasını eleştirirken, Alain-Fabien ise babasının hem fiziksel hem de duygusal anlamda zorlayıcı biri olduğunu belirtti. Bu anlatımlar, Delon'un baba olarak kötü bir üne sahip olmasına yol açtı.

Korumasını Öldürmekle Suçlandı

Alain Delon'un hayatındaki en karanlık olaylardan biri, 1968'de koruması Nikola Milinkovich (diğer adıyla Stevan Markovic) ile yaşanan skandaldı. Milinkovich, Delon'un yakın koruması olarak çalışırken aniden öldü ve cesedi Paris'in bir banliyösünde bir çöplükte bulundu. Bu olay, Fransız basınında büyük bir sansasyon yarattı ve Delon'un ismi, suç dünyasıyla ilişkilendirilmeye başlandı. Cinayet soruşturması sırasında, Delon'un Milinkovich'in ölümüne karıştığına dair ciddi iddialar ortaya atıldı. Ancak Delon, tüm suçlamaları reddetti ve olayla ilgili hiçbir zaman resmi bir suçlama almadı. Bu skandal, Delon'un kamuoyundaki imajını ciddi şekilde zedeledi ve onun "tehlikeli adam" imajını güçlendirdi.

Milinkovich olayı, Delon'un suç dünyasıyla bağlantılı olduğu yönünde pek çok spekülasyona yol açtı. Bu olay sadece Delon'un kişisel hayatında değil, Fransa'nın siyasi çevrelerinde de büyük yankı buldu. O dönemde bazı politikacılarla olan bağlantıları ve skandala karışan diğer isimler, olayın boyutunu daha da genişletti. Delon, bu olayın ardından sinema kariyerine devam etse de, Milinkovich'in ölümüyle ilgili tartışmalar peşini bırakmadı. Bu gizemli olay, Delon'un hayatındaki karanlık ve çözümsüz kalmış trajedilerden biri olarak tarihe geçti.

Tüm bu karmaşaya rağmen, Delon'un büyüleyici yüzü ve bakışları, insanları ekrana çekmeye devam etti. Ünlü yönetmen Ingmar Bergman, "Sinematografinin en büyük hediyesi, insan yüzüdür" der. Delon da Allah'ın ona verdiği bu lütfun farkındaydı: "Ben böyleyim, aptalca şeyler de yaptım. Suç işledim, hapse girdim. Bir hayduttum. Sahip olduğum tek şey yüzümdü" diyerek bunu ifade etti.

Delon, belki de sinemadaki rollerinde en çok kendi hayatını yansıttı. Sinemada olduğu gibi, gerçek hayatta da yalnız bir kurt olarak yaşadı; sevdiklerinden uzaklaşan, kendi iç dünyasında mücadele eden ve tam anlamıyla huzuru bulamayan bir figür olarak anıldı. Alain Delon, hem Fransız hem de dünya sinemasının büyük bir yıldızıydı ve kariyeri boyunca seksenden fazla filmde rol aldı, birçok başyapıt ve popüler başarıya imza attı. Onun hikâyesi, bir efsanenin ardındaki karmaşık, tutkulu ve trajik insanı anlamak için derin bir bakış sunuyor. Alain Delon, hem bir yıldız hem de içsel fırtınalarla boğuşan bir adam olarak hatırlanacak.

title