Gök, senin: Hadi durma iyilik peşinde koş!
Göksenin Koşar
Adım Adım, başta koşu olmak üzere yüzme, dağcılık, bisiklet gibi dayanıklılık gerektiren sporlar aracılığıyla sosyal sorumluluk projelerine ve kuruluşlarına maddi kaynak ve tanıtım desteği sağlıyor.
2015 yılında, sosyal sorumluluğa dair sivil toplum kuruluşları ile ilgili bir televizyon programı hazırlamaya başlamıştım.
Şefkat-Der'in organizasyonuyla evsizlere çorba dağıttığımız bir akşam, gönüllülerden biri vasıtasıyla Itır Hanım ile tanıştım ve kendisini TV programına davet ettim. Bu sayede İyilik Peşinde Koşan bir sivil toplum kuruluşuyla da tanıştım.
Hem akademisyen, hem sosyal girişimci yönüyle ilham veren Itır Erhart'ın sosyal duyarlılığı, psikiyatrist babasıyla hastanede geçirdiği zamanlardan, çocukluğundan geliyor. Sosyal sorumlulukla ilk buluşması ise üniversite hayatında gerçekleşiyor.
İlk gönüllülüğü, üniversitesinin başlattığı İstanbul'un dezavantajlı bölgelerinde bulunan bireylere eğitim projesi.
Bu projeden Türkiye'nin en büyük sosyal girişimine yolculuk nasıl başladı?
Adım Adım'ın kurucularından Renay Onur ve ben koşu veya diğer dayanıklılık gerektiren aktivitelerle bağış toplamayı yurtdışında deneyimlemiştik. Fakat Adım Adım yurt dışında deneyimlediklerimizden farklıbir model. Yurt dışında, herhangi bir sivil toplum kuruluşu bünyesinde koşan koşu grupları oluyor. Oysa Adım Adım, kaynak olacağı sivil toplum kuruluşlarını çeşitli kriterlere göre belirleyen bir çatı. Koşucular, bağış toplamaları amacıyla o sivil toplum kuruluşları arasından birini seçmeye yönlendiriliyor.
2 yıl çabaladınız, düşündünüz ve modeli oturttunuz. Peki sonrasında koşan insanları nasıl buldunuz?
Belgrad Ormanı'nda koşan insanları bulana kadar kolay olmadı. Adım Adım'ı kurmadan önce Roma maratonuna hazırlanıyordum. İstanbul'a dönmüştüm ve insanları nerede bulurum diye düşünüyordum. Bir radyo programı sayesinde Belgrad Ormanı'nda koşan bir grup olduğunu farkettim. 08:30'da buluşarak ormana gidip koşan 8.30K grubuyla tanıştım. Bir süre sonra Adım Adım kuruldu. Grup büyümüştü ve onlarla arkadaş olmuştuk. Haliyle ilk olarak o ekiple başladı. Sonrasında çember sürekli büyüdü. Herkes kendi sosyal çevresini, arkadaşlarını getirdi…
Koşarak nasıl bağış toplanıyor?
Adım Adım'a gelmek isteyen biri, İyilik Peşinde Koş; https://ipk.adimadim.org/ sayfamızdan profil oluşturuyor. Bağış toplanacak yarışlarda koşacağı mesafe vs. gibi bilgileri profil sayfasında belirtiyor. Sonrasında, koşacağı STK'yı belirliyor ve bağış hedefiyle, bağış yapacak kişi hedefini seçiyor. Örneğin 100 kişiden 6000 TL toplamayı hedefliyorum diyor. Bu linki sosyal medya hesaplarından paylaşıyor, e-mail atıyor. Paylaşılan linke tıkladığınız zaman direkt o kişinin sayfasına gidiyorsunuz. Bağış yap dediğinizde belirlediğiniz miktar kadar, gönüllünün bağış toplamak için koştuğu sivil toplum kuruluşunun hesabına bağışta bulunmuş oluyorsunuz.
Ortalama bağış tutarı ne kadar?
Herhangi bir yarışta şuan 10 ile 15 milyon toplar duruma geldik.
Adım Adım'a gönüllü olmak için koşullarınız var mı? Kimler çaylak olabilir?
Antrenmanlarımız var. Eğer hayatınızda hiç koşmamışsanız çaylaklara geliyorsunuz. Çaylaklar hiçbir mesafe koşmamış insanlar için. Gönüllü antrenörlerimiz, antrenman günlerinde sizi yürü+koş başlatıyor. Koşu geçmişinize göre antrenmanlardan birine geliyorsunuz. Herkes gelebilir. Antrenmanları İnstagram @adim_adim, Facebook @hareketegec, Twitter @AdimAdimAAO ve adimadim.org sayfalarından takip edebilirsiniz.
Sizce Adım Adım'a neden geliyorlar? Gelen kişilerin motivasyonları ne?
Bir çok kişi, ''Arkadaşım sizinle koşuyormuş çok eğleniyor çok keyifliymiş.'' diye geliyor. Motivasyon yüksek. Bir yandan sosyal bir amaç için spor yapıyor olmak çok keyifli, diğer yandan yaşam tarzı size benzeyen bir topluluğun içinde olmak insanlara iyi geliyor.
Adım Adım'a gönüllü olup sonrasında evlenen, iş kuran, müzik grubu kuranlar varmış...
Düşünsenize, koca bir şehirde yaşıyoruz ve burada kendinize benzeyen insanlar bulmak o kadar kolay değil. Bazen iş yerinizde, okulda başka yerlerde bulabilirsiniz… Adım Adım'a geldiğiniz zaman orada çok ortak payda var. Spor yapmaktan hoşlanan, sabah erken kalkan, doğayı seven, nispeten daha sağlıklı yeme içme alışkanlıkları olan, bir yandan toplumsal meseleleri dert edinen insanlar. Bunları bir arada düşündüğünüzde hepsi ortak değerler. Bu ortak değerlere sahip insanları bulduğunuz zaman tabi onlarla arkadaş, sevgili, iş arkadaşı olma ihtimaliniz çok yüksek.
Sosyal girişim, sosyal girişimi getirdi… Adım Adım'dan sonra bir projeniz daha var. Açık Açık?
İlk günden beri bizim için belli kriterler çok önemliydi; şeffaflık, sürdürülebilirlik, finansal hesap verebilirlik. Biz bu kriterlere göre STK'ları belirliyorduk. Bizzat kendimiz uğraşıyorduk. Yıllar geçti ve çok sayıda talep almaya başladık. Bunu el yordamıyla yönetmek çok zor. STK'lara belli kriterler koyup onları belirliyorduk ama bunu yalnızca Adım Adım kullanıyordu. Herkese açsak, belli kriterler olsa, sivil toplum kuruluşları kendi sayfalarından bilgileri girseler ve hepimiz görebilsek? Açık Açık bu amaçla kuruldu. Bir sivil toplum kuruluşu, ben de Adım Adım STK'sı olmak istiyorum dediğinde ona ''Önce Açık Açık'a üye ol.'' diyoruz. Bağışçı hakları beyannamesini imzalayıp yönetim kurulundan geçiriyor. Belli finansal bilgilerini siteye yüklüyor. O kriterleri yerine getirdiği zaman Açık Açık platformunda bir sayfası oluyor. Sonra her sene Açık Açık üyelerine ''Adım Adım ile koşmak ister misin?'' diye soruyoruz. Hepsi istemiyor çünkü bazıları hiç bireysel bağış toplamıyor. Büyük bir çoğunluğu evet diyor. Onların arasından Adım Adım'a her yıl yeni sivil toplum kuruluşları ekleniyor. Açık Açık'ı ajanslardan şirketlere çok fazla kurum ve birey de kullanıyor. Çünkü orada şeffaflığını ve hesap verebilirliğini gösteren sivil toplum kuruluşları var. Örneğin bağış veya proje yapacak kişi ve kurumlar, sivil toplum kuruluşu seçecekse Açık Açık platformunda olanlarla çalışmayı tercih ediyor.
Sosyal inovasyonu anladık mı yoksa daha yolumuz var mı?
Sosyal inovasyon ve sosyal girişimcilik Türkiye için çok yeni kavramlar ama bence baya bir yol aldık. Destek mekanizmaları çok arttı. Bu destek mekanizmaları ile kavram biraz daha oturuyor. Sosyal inovasyonu olanlar, sosyal girişimciler rol model olarak ön plana çıktıkça siz o insanların ne yaptığını neyin sosyal girişim, sosyal inovasyon olduğunu daha iyi anlıyorsunuz.
HERKES SOSYAL GİRİŞİMCİ OLMAK İSTİYOR
Kelime çok havalı, herkes sosyal girişimci olmak istiyor ancak sosyal girişimin mutlaka bir gelir modeli olması gerekiyor. Sosyal girişimseniz sizin bağışa bağlı olmamanız gerekiyor. Evet sosyal bir soruna çözüm üreteceksiniz, inovatif bir yaklaşım olacak ama mutlaka bir gelir modeli olacak. Eğer sadece bağışlara bağlıysanız bir sosyal girişim değilsiniz.
Sosyal girişim modellemesi oluşturmak için ne yapmak gerekiyor?
Bir sosyal meseleye çözüm bulmak için sivil toplum kuruluşu kurabilirsiniz ancak bir sivil toplum kuruluşu altında iktisadi işletme kurarsanız o sosyal girişim olabilir. Yani iktisadi işletme STK'yı fonlayan bir gelir modeli olabilir. Bir şirket kurabilirsiniz bir sosyal kooperatif kurabilirsiniz… Altında mutlaka gelir modeli olması gerekiyor.
Sosyal girişimci olmaya hevesli kişilerin eğitim açısından da kendini beslemesi gerekiyor mu?
Sosyal girişimcileri destekleyen çok sayıda program var. Kalkınma ajansının programları, Ashoka, İmece… Tek başlarına yürümektense ekosisteme dahil olmalarını öneriyorum. Sistemin dışında kalarak bir şey üretmek çok zor. İçeride sizin karşılaştığınız sorunlarla defalarca karşılaşmış, geçtiğiniz yollardan geçmiş bir sürü insan var. Onlardan çok şey öğrenebilirsiniz.
Hali hazırda faaliyette olan güvenilir sosyal girişimlere gönüllü olarak fayda sağlamak da önemli değil mi? Sosyal girişimci olarak anılmak hevesiyle sadece yapmak için yapmak değil, çevrenin farkında olmak ve gönüllülük kavramını bilmek…
Herkes sosyal girişimci olacak diye bir şey yok. Sosyal girişim çok riskler barındıran bir konu. Ben bu tür insanlar takıntılı ve biraz deli olur diyorum. Çünkü sistemsel bir sorun görüp ben bunu dönüştürürüm, değiştiririm demek biraz delilik. Herkes sistemi dönüştürecek diye bir şey yok. Siz inandığınız, mesele ettiğiniz sorunu çözen sosyal girişimde de çalışabilirsiniz, gönüllü olabilirsiniz.
Ben söylemedim, siz söylediniz. Kendinizi deli buluyor musunuz?
Tabi canım! Deli olmasa insan böyle şeyler yapmaz. Mesela biz, Türkiye'de sivil toplumlar ve bireyler çok kopuk bu ilişkiyi düzeltelim demiştik ve buna kafayı takmıştık. Toplumun gelişmesi için bireylerin mutlaka harekete geçmesi gerekiyor. Biz, bunu yaparız diye yola çıktık. Sonra Türkiye'de sivil toplum kuruluşları şeffaf olsun dedik. Bunlar sistemi dönüştürecek girişimler ve biraz deli olmanız gerekiyor. Çünkü insanlar size ''Deli misin? Olmaz bu.'' diyor. Mutlaka tepki alıyorsunuz ''Sana mı kaldı?'' diyen oluyor. Onlara dayanmanız, direnmeniz gerekiyor.
Bu durum sizde bir mesleki deformasyon oluşturdu mu hiç zorlanmıyor musunuz?
Deli olmak mı? :)
Sosyal girişimci olmak aynı zamanda akademisyen olmak… Yani toplumla ilgili sürekli araştırma halinde olmak.
Aslında birbirini besliyor. Ben akademik yerden de bu meselelere bakıyorum. Sosyal girişimcilik ile ilgili tezler yönetiyorum ve araştırmalara destek veriyorum. Bunun teorisini düşünme ve kurgulama üzerine destek verme şansım oluyor. Diğer taraftan sahada ve pratiğin içindeyim bu beni çok fazla besliyor. Tek sorun zaman yönetimi. Beni zorlayan tek şey o.
Öncelikli küresel hedefiniz ne?
Toplumsal cinsiyet eşitliği. İkincisini sorarsanız eşitsizliklerin azaltılması. İkisi benim için çok kritik.
Toplumsal cinsiyet eşitliği de bir eşitsizlik ama özellikle belli teknolojilere erişim ve iklim değişikliği ile birlikte eşitsizlikler azalacağına artmaya başladı. Oralar beni çok ilgilendiriyor.
GÖNÜLLÜ OLMAK SİZE İYİ GELECEK
Sosyal girişimler gönüllülerin destekleriyle gelişiyor. Bireylere gönüllü olmalarına dair ne söylersiniz
Gönüllü olun çünkü gönüllü olmak size iyi gelecek. Her şeyden önce gönüllülük toplumsal katkıdan çok bireye iyi geliyor.
Türkiye'ye bir sosyal girişim, sivil toplum kuruluşu kazandırdınız. Hatta sizden ilham alıp açılan kuruluşlar başlayan projeler de oldu. Siz, sosyal meseleleri dert edinmeye ve Adım Adım'a, hayatınızın sonuna kadar devam etmeyi düşünüyor musunuz?
Ön göremiyorum ama tabi sorunları çözdük bitti diyemiyorsunuz. Gezegenin çok büyük sorunları var ve ben gücüm yettiği sürece yapabildiğim sürece evet diyorum. Belki bir sorunun çözümüne yaklaşacağız ve başka bir sorunu dert edineceğim... O yüzden sanırım gücüm yettiği sürece evet. Örneğin, başka alanlarda elde ettiğim bilgi birikimi bu sefer müzik festivalinde nasıl etkin bir halde kullanabiliriz diye Türkiye'nin ilk sürdürülebilir festivali Festtogether'ı yapıyoruz.Bu durumun çok farklı açılımları var… Umuyorum ben hep bu yolda devam edeceğim.