Süper kahraman filmleri uzun süredir yalnızca uçan adamları, lazer atan gözleri ya da beton yıkan yumrukları anlatmıyor. Artık politik birer metin olarak da okunuyorlar. James Gunn'ın yönettiği Superman (2025), tam da bu dönüşümün kristal örneklerinden biri. Film, sadece bir çizgi roman uyarlaması değil; aynı zamanda günümüz dünya siyasetinin gölgeleriyle örülü sert bir alegori. Putin, Trump ve Netanyahu gibi üç büyük figür, filmde açık veya örtük biçimde yer buluyor. Ama mesele yalnızca göndermeler değil—mesele, süper gücün adaletle sınavı.
Lex Luthor: Trump-Musk Karışımı Bir Dijital Tiran
Nicholas Hoult'un canlandırdığı Lex Luthor, eski çizgi roman karikatürlerinin çok ötesinde. Bu yeni versiyon, modern dünyanın iki kutuplu figürünün birleşimi: Popülist bir liderin retoriğiyle konuşan bir iş insanı ve algoritmaların efendisi.
Superman'i "tehdit" ve "yabancı" olarak yaftalayan Luthor, Trump'ın göçmen karşıtı dilini çağrıştırıyor. Tehlike, gerçek değil; ama kitleler o tehlikeye inanıyor.
Luthor'un teknolojik aygıtları, medya manipülasyonu ve dijital şovları, Elon Musk'ın Twitter satın alımı sonrası kurduğu bilgi kaosu rejimini andırıyor. Maymunların tweet atması sahnesi, hicvin doruk noktası.
Ve daha çarpıcısı: Luthor, Jor-El'in barışçıl mesajını çarpıtarak, Superman'i bir "istilacı" olarak yeniden çerçeveliyor. "Gerçeği çarpıtmak" çağımızın en tehlikeli yeteneği haline gelmişken, Luthor da bir çağın portresine dönüşüyor.
Boravia ve Vasil Ghurkos: Totaliter Liderlerin Fantazmasında Gezinmek
Filmdeki kurgusal ülke Boravia ve onun lideri Vasil Ghurkos, jeopolitik okumaya açık çok katmanlı bir yapıya sahip. Bir yanda Putin'in Ukrayna işgali, diğer yanda Netanyahu'nun Gazze politikaları: İki farklı lider, tek bir antagonist gövdede buluşuyor.
Boravia'nın Jarhanpur'a saldırısı, Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik "müdahalesi"ni doğrudan çağrıştırıyor. Hem uluslararası hukukun ihlali hem de propaganda makinesi benzer şekilde işliyor.
Jarhanpur'da silahsız çocukların sınırda askerlerle yüzleştiği sahneler, Gazze'de yaşanan trajedilere net bir gönderme. Ghurkos'un Luthor'la yaptığı silah anlaşmaları da Batı'nın İsrail'e verdiği destek üzerinden okunabilir.
Film burada yalnızca işgal politikalarını değil, bu işgalleri meşrulaştıran küresel sessizliği de hedef tahtasına oturtuyor.
Superman'in Müdahalesi: Kahraman mı Müdahaleci mi?
Superman'in Boravia'ya yaptığı tek taraflı müdahale, izleyicide derin bir etik çarpışma yaratıyor: Masumları korumak adına sınır ötesi müdahale meşru mudur? Yoksa bu da yeni bir emperyal güç gösterisi midir?
Superman tankları durduruyor ama sahadaki gerçek şu: Bu, ABD'nin Ukrayna'ya verdiği silah desteğini ya da Filistin konusundaki suskunluğunu sorgulatıyor.
Lois Lane'in "bir ülkenin iç işlerine karışıyorsun" çıkışı, Washington'un onlarca yıldır süregelen çifte standardına keskin bir ayna tutuyor.
Film burada Superman'in gücünü yücelten bir anlatıdan uzak duruyor. Tam tersine, güç ile adalet arasındaki çizginin ne kadar bulanık olabileceğini gösteriyor.
Trump'ın "Superman" Fantezisi ve Filmdeki Gerçeklik
Superman gösterime girmeden önce, Trump kendini yapay zekâ yardımıyla Superman olarak gösteren bir afiş paylaştı. Gerçek ironi şurada başlıyor: Filmdeki Superman tam tersini savunuyor. O bir göçmen; ama geleneksel değerleri savunan, bireyleri koruyan bir evrenselci.
Film, Trump'ın korku siyasetiyle savaşırken, göçmenlik kavramını bir tehdit değil, ahlaki bir sorumluluk olarak resmediyor.
Fox News'in filme "aşırı göçmen yanlısı" diyerek saldırması, neyin tehdit sayıldığını değil, kimin tehditten korktuğunu gösteriyor.
Süper Kahramanlar da Artık Siyasal Figürlerdir
James Gunn'ın Superman (2025) filmi, süper kahraman klişelerini aşarak zamanın ruhuna politik bir pencere açıyor. Artık pelerinli adamlar yalnızca kötüleri yumruklamıyor; aynı zamanda emperyalizmi, dezenformasyonu, toplumsal bölünmeyi tartışmaya açıyorlar.
Film şunu açıkça soruyor:
"Eğer gerçekten bir Superman olsaydı… bugünün dünyasında hangi savaşa müdahale ederdi? Gazze'ye mi? Kiev'e mi? Teksas sınırına mı?"
Belki de cevap şu: Superman'in gücü dünyayı kurtarmaya yetiyor; ama insanlığın kendi çelişkilerini yenmeye yetmiyor.