Fatma Ece Gödeoğlu

Siyah Kuğu

20.06.2025 13:43
Haber Detay Image

Bazı filmler vardır ki sadece bir hikâye anlatmaz, izleyiciyi karakterin zihninde bir yolculuğa çıkarır. Darren Aronofsky'nin Black Swan filmi, bu anlamda bir başyapıttır. Film, sadece bale sanatının inceliklerini değil, aynı zamanda bir genç kadının nevrozla örülü iç dünyasını gözler önüne serer. Freud'un teorilerini bilen biri için Nina Sayers'ın hikâyesi, bastırmanın ve içsel çatışmanın görsel bir anlatımı gibidir.

Mükemmeliyet Arzusu ve "Üstbenlik"

Nina'nın kişiliği, baskın bir üstbenlik (superego) ile şekillenmiştir. Annesiyle kurduğu aşırı denetimli ilişki, onu mutlak itaate, düzenliliğe ve kurallara bağımlı bir birey hâline getirmiştir. "Ben" (ego), bu sert otoriteyle uyum sağlamak için sürekli bir baskı altındadır. Nina, iyi bir kız, kusursuz bir dansçı, herkesi memnun eden biri olmak zorundadır.

Ama sahneye bir de "öz" (id) girer: cinsellik, öfke, özgürlük, karanlık arzular...

Beyaz Kuğu ve Siyah Kuğu

Bale gösterisinde hem saf ve narin Beyaz Kuğu'yu, hem de baştan çıkarıcı ve karanlık Siyah Kuğu'yu canlandırması gereken Nina, kendi içinde bir bölünme yaşar. Beyaz Kuğu, onun toplum tarafından onaylanmış yüzüdür: kontrollü, masum, kurallara bağlı. Siyah Kuğu ise onun bastırılmış içgüdüleridir: cinsellik, özerklik, agresyon.

Nina'nın bastırdığı bu karanlık yönler, bir noktadan sonra semptomlar olarak ortaya çıkmaya başlar: halüsinasyonlar, ciltte dökülmeler, kendine zarar verme davranışları... Tüm bunlar, "ben"in artık arabuluculuk görevini sürdüremediği, nevrozun patlak verdiği anlardır.

Benliğin Çözülüşü ve "Kusursuzluk"

Film ilerledikçe Nina'nın "ben"i, bu karşıt güçler arasında eriyip dağılmaya başlar. Bastırılan "öz", sahnede Siyah Kuğu'ya dönüşerek zaferini ilan eder. Fakat bu zafer, benliğin yok oluşu pahasınadır. Nina, sonunda hem psikolojik hem fiziksel olarak tükenir. Freud'un tarif ettiği gibi, nevroz artık sadece bir iç çatışma değil, kişinin yaşam gücünü tehdit eden bir çözümsüzlüktür.

"Kusursuzdum..." der Nina son sahnede. Ancak bu kusursuzluk, benliğinin ölümüdür.

Black Swan, bize nevrozun sadece klinik bir tablo değil, aynı zamanda yaşamda birçok kişinin bilinçdışı düzeyde deneyimlediği bir içsel çatışma olduğunu hatırlatır. Freud'un yıllar önce tarif ettiği bastırma, bugün hâlâ modern insanın ruhsal yapısında güçlü şekilde varlığını sürdürmektedir.

Yazarın Tüm Yazıları

title