Sahte Psikologlarla Kandırılan Toplum: Ruh Sağlığımız Kimlerin Elinde?
Fatma Ece Gödeoğlu
Bugün ülkemizde her köşe başında bir "uzman" çıkıyor karşımıza. Bu uzmanların bir kısmı gerçekten eğitimli ve tecrübeli isimler, ancak ne yazık ki artan sayıda "sahte psikolog" toplumun ruh sağlığını tehdit eder hale gelmiş durumda. Öyle ki, diplomasız, yetkinliksiz ve yalnızca sosyal medya aracılığıyla kendini pazarlayan bu kişiler, ciddi bir toplum sağlığı sorununa dönüşüyor. Sabah Gazetesi'nin haberine göre, psikoloji bölümü mezunu sayısı 250 bin iken, sahte psikolog sayısının 500 bini geçmiş olması bu durumun vahametini gözler önüne seriyor.
Bir an durup düşünelim. Sahte psikologlar nasıl oluyor da bu kadar rahat çalışabiliyor? Sosyal medya sayesinde kendilerini "uzman" olarak ilan eden, internetten edindikleri yüzeysel bilgilerle insanlara sözde danışmanlık hizmeti veren bu kişiler, eğitimli ve etik kurallar çerçevesinde çalışan psikologların emeğini hiçe sayıyor. Türk Psikologlar Derneği Başkanı Prof. Dr. Gökhan Malkoç'un belirttiği gibi, sosyal medyada yapılan agresif reklam çalışmaları ve sahte yorumlar, birçok kişiyi tuzağa çekiyor. Psikologlar ise genellikle etik gereği bu tür reklam çalışmalarından uzak dururken, sahte uzmanlar pazarlama stratejilerini kullanarak binlerce kişiye ulaşıyor.
Bu tablo, yalnızca ekonomik kayıplarla sınırlı değil. Ruh sağlığı söz konusu olduğunda, yapılan yanlış yönlendirmelerin insan hayatına ciddi etkileri oluyor. Gerçek bir uzman yerine sahte bir psikologdan destek alan bir kişi, sorunlarının çözümü yerine daha karmaşık ve derin bir hale gelmesine yol açabiliyor. Böyle bir durumda, ruh sağlığıyla ilgili toplumda oluşan güven sorunu da büyüyor. İnsanlar, sahte psikologların vaatleriyle kandırıldıkça, gerçek uzmanlara olan güvenlerini kaybediyor, yardım arayışında çekimser kalıyorlar.
Ancak bu meselede toplumun kendine de bir eleştiri payı çıkarmak gerek. Sahte psikologların sunduğu yüzeysel çözümler ve kolay ulaşılırlık, pek çok insanı kısa sürede ikna edebiliyor. Bu tür "uzmanlar" ruh sağlığı hizmeti almaya ihtiyacı olan bireyleri, terapi ve danışmanlık hizmetlerini basite indirgemiş bir şekilde, etik değerlerden yoksun bir anlayışla çekiyor. Toplum olarak bu tür hizmetlerin uzmanlık gerektirdiğinin bilincinde değil miyiz? Neden ruh sağlığı gibi hassas bir konuda yeterli araştırmayı yapmadan hareket ediyoruz?
Bu sorunun çözümü için toplumda bir bilinçlenme hareketi başlatmak şart. Ancak, bilinçlenmenin ötesinde devletin de bu konuda sorumluluğu var. Sahte psikologların faaliyetlerini sınırlamak için daha sıkı yasal düzenlemeler yapılmalı ve denetimler artırılmalı. Ruh sağlığı hizmetleri yalnızca yetkin, diplomalı profesyoneller tarafından verilmeli. Sosyal medyada danışmanlık reklamları yapan ve kendini psikolog olarak tanıtan hesaplar, ciddi bir şekilde denetlenmeli.
Ruh sağlığımızı emanet ettiğimiz kişilerin yetkinliğine dair daha dikkatli olmamız, onların eğitim ve geçmişini sorgulamamız gerekiyor. Bu, bir birey olarak kendimize ve sağlığımıza karşı olan sorumluluğumuz. Aksi takdirde, her geçen gün daha fazla insan sahte umut tacirlerinin kurbanı olacak.
Toplum olarak sağlığımızı kimlere emanet ettiğimizi daha dikkatli sorgulamalıyız. Diplomasız, etik dışı kişilerden destek almak yerine, eğitimli ve alanında uzman kişilere başvurmalıyız. Unutmayalım, sağlığımız bize emanet; onu doğru kişilere teslim etmek ise bizim sorumluluğumuz.