Küresel Ekonominin Dönüşümü: The Economist Mart Sayısının Kapağında Yeni Dünya Düzeni

Fatma Ece Gödeoğlu

Fatma Ece Gödeoğlu

İletişimci& Psikolog& SinemaTv Uzmanı
01.03.2025 12:45

The Economist dergisinin Mart sayısının kapağı, küresel ekonomiyle ilgili oldukça çarpıcı ve derin anlamlar taşıyan temalar içeriyor. Bu sayının kapağı, görsel diliyle ekonomik belirsizliklerin küresel ölçekteki etkisini simgeliyor ve dünyanın mevcut ekonomik durumunu, kırmızı ve gri tonlarının hâkim olduğu keskin hatlarla betimliyor. Kırmızı, özellikle bir uyarı, bir tehlike sinyali olarak karşımıza çıkarken, gri tonlar ise bu belirsizliğin ve sisli geleceğin içinde kaybolan netliksizlikleri simgeliyor. Küresel ekonomi, bir zamanlar güçlü bir şekilde yükselen piyasalardan, şimdi ise sarsılmaya başlayan bir yapıya doğru evrilirken, bu geçişin izleri görselde belirgin bir şekilde işlenmiş. Kapaktaki keskin hatlar, ekonomik kırılganlıkların ve belirsizliklerin, toplumlar üzerinde yarattığı gerilimi ve yaklaşan değişimlerin bir sembolü gibi duruyor.

Görselin merkezinde, küreselleşme ve korumacılık arasındaki dengeyi simgeleyen bir kararsızlık noktası bulunuyor. Bu, The Economist'in uzun yıllardır savunduğu temel düşünceleri gözler önüne seriyor: Küreselleşme hala kaçınılmazdır, ancak dünyadaki ekonomik düzen belirsizliklerle şekilleniyor. Küreselleşme, geçmişte bir zafer gibi kabul edilmişti, fakat gelecekteki olasılıkların karmaşıklığı, daha dikkatli bir incelemeyi gerektiriyor. Derginin kapağı, bir bakıma Janus'un iki yüzünü yansıtan bir imgeler yığınına dönüşüyor. Janus, hem geçmişe hem de geleceğe bakabilen bir figür olarak, The Economist'in küreselleşme sürecini nasıl ele aldığını da simgeliyor. Küresel ekonomik sistem, bir yanda serbest piyasa ekonomilerinin gücünü savunurken, diğer yanda düzenleyici müdahalelerin gerekliliğini dile getiriyor. Bu ikilem, dünya ekonomisinin dinamiklerini anlamaya çalışan bir analiz olarak öne çıkıyor.

Kapağın merkezine yerleştirilen "THE DON'S NEW WORLD ORDER" ifadesi, Trump'ın küresel düzene dair iddialarını simgeliyor. Burada kırmızı renginin vurgulanması, Trump'ı yalnızca bir figür olarak değil, dünya düzenindeki daha büyük bir dönüşümün temsilcisi olarak konumlandırıyor. Kırmızı, hem Trump'ın popülist ve otoriter söylemlerini simgeliyor hem de dünya ekonomik düzenindeki dramatik değişikliklere işaret ediyor. Kapaktaki renk seçimi, sadece bir kişinin değil, bir sürecin ve bu sürecin tetiklediği küresel dönüşümün de habercisi olarak okunabilir. Trump, geleneksel Batı hegemonyasının parçalanmasına, hatta bu sürecin hızlanmasına yol açan bir figür olarak karşımıza çıkıyor. Kırmızı renk, onun sert ve meydan okuyan duruşunun simgesine dönüşüyor; bu, uluslararası ilişkilerde daha önceki dönemlerin aksine, diplomasi ve güç mücadelesinin farklı bir zeminde yapıldığına dair bir mesaj taşıyor.

Kapaktaki karanlık tonlar ve gölgeler ise, dünya düzenindeki belirsizliği ve kaosu artırıyor. Bu görsel ögeler, eski küresel güçlerin gerileyip yerini yeni merkezlere bıraktığı bir dönemi simgeliyor. Bu, küresel düzende, bir zamanlar egemen olan aktörlerin gücünü kaybettiği, yeni aktörlerin ise arka planda yer alan eski düzenin yerine ikame olmaya çalıştığı bir sürecin yansıması olarak görülebilir. The Economist'in Mart sayısının kapağı, Trump'ın tek başına bir figür olmasından öte, dünya ekonomisinin daha derin bir dönüşüm içinde olduğuna dair güçlü bir mesaj veriyor. Bu dönüşüm, ekonomik düzenin geleceğinin, yalnızca büyük güçlerin politikalarıyla değil, aynı zamanda medya, kültür ve algılar üzerinden şekilleneceğini de gösteriyor.

Renklerin bu yeni dünya düzenindeki rolü, yalnızca diplomatik tasarımlar veya bayraklarla sınırlı kalmıyor. Küresel markalar, uluslararası organizasyonlar ve hatta liderlerin giyim tercihlerinin dahi stratejik bir seçimle yapılması gerektiği bir dönemdeyiz. Örneğin, ABD başkanlarının mavi veya kırmızı kravat takma tercihi, bir diplomatik mesaj verme biçimidir. Obama'nın tercih ettiği mavi renk, güveni ve istikrarı simgelerken, Trump'ın kırmızı kravatı, meydan okuma ve agresif bir diplomasi imajı yaratıyor. Bu minvalde, diplomatik zirvelerde liderlerin arkasındaki bayrakların hangi renklerle sunulduğu, o ülkelerin küresel alandaki güçlerini simgeliyor. NATO'nun mavi arka planı Batı'nın düzen kurucu rolünü pekiştirirken, Çin'in kırmızı bayrağı ise yükselen gücünü ve meydan okuyan kimliğini simgeliyor.

Kapağın tematik öyküsü, aynı zamanda mitolojik bir arka plana da dayanıyor. Fritz Lang'in 1924 yapımı Die Nibelungen filmi, Nibelunglar'ın hazinesini ve bu hazinenin etrafında dönen gücün arayışını anlatan bir hikayedir. Siegfried'in ejderha Fafnir'i öldürüp altınları kazanması ve ardından bu altınların yol açtığı trajedi, güç ve servet arayışının tehlikelerini gözler önüne seriyor. The Economist'in kapağında da benzer bir anlatı mevcut: Küresel güç mücadelesi ve büyük dönüşüm, tarihsel ve kültürel arka planlarda iç içe geçmiş bir şekilde vurgulanıyor. Nibelungen Destanı, dünyadaki hegemonya arayışlarının, nihayetinde yıkıcı sonuçlar doğurabileceğine dair derin bir hatırlatmadır. Küresel düzenin dönüşümünün ardında da benzer bir güç ve servet arayışı, bu sefer medya ve semboller aracılığıyla şekilleniyor.

The Economist Mart sayısının kapağı, küresel ekonominin geleceğine dair karmaşık ve çok katmanlı bir bakış açısı sunuyor. Kırmızı, siyah ve gri tonları, yalnızca görsel estetik değil, aynı zamanda diplomasi, güç ve algı yönetimi üzerine derin bir mesaj taşıyor. Bu kapağın arkasında yatan düşünceler, sadece Trump'ın popülist söylemleri değil, aynı zamanda küresel düzenin yeniden şekillenen dinamiklerini ve buna dair mitolojik anlatıları da gözler önüne seriyor.

title