Fatma Ece Gödeoğlu

Küller ve Yeniden Doğuş: Travmanın Sessiz Rehberi

05.10.2025 15:53
Haber Detay Image

Acı, çoğu zaman yanlış anlaşılan bir öğretmendir. İnsan onu bir düşman gibi görür; yok etmek, bastırmak, unutmak ister. Oysa acı, bizimle konuşmak isteyen sessiz bir rehberdir. Travma, geçmişin gölgesi olarak gelir, iz bırakır ve kaçınılmazdır. Ama onun amacı yıkmak değil, bize gerçek gücümüzü ve kırılganlığımızı göstermektir.

(İçinizde bir sızı hissettiniz mi? Belki de onu görmezden gelmeye çalıştığınızda büyüyen o boşluk budur.)

Bir travma deneyimi, çoğu zaman bize iki seçenek sunar: Ya küllerimiz altında boğuluruz, ya da o küllerin içinden yeniden doğarız. Bu, basit bir tercih değildir; bilinçli veya bilinçsiz olarak, ateşle kurduğumuz ilişkinin sonucudur. Travma, yıkımın ve aydınlanmanın aynı anda var olduğu paradoksal bir alettir. Acı, bizi yakar, dönüştürür ve ancak biz hazır olduğumuzda yeni bir benlik ortaya çıkar.

(Ne kadar çok direniyorsunuz? Direnç, bazen acının dansına davet edilen bir bilinçli eşlik gibidir.)

İyileşme, geçmişi silmek değildir. Geçmişin yükünü taşıyabilecek bir iç güç inşa etmektir. Bu güç, sadece zihnimizi değil, bedenimizi, duygularımızı ve sosyal bağlarımızı da kapsar. Şefkatle örülmüş bir bilinç, bizi küllerimizin üzerine yeniden yükseltecek kanatlar sağlar. Travmanın en güçlü etkisi, doğru şekilde karşılandığında, aslında bizim en büyük öğretmenimiz olmasıdır.

(Bedeninizin her hücresi hâlâ bir hikâye anlatıyor; onu dinlemeyi öğrenin. Zihniniz size anlatacaklarını hep bekler.)

Her yara bir kapıdır. Her kayıp, yeniden buluş için bir çağrıdır. Travma, insanın parçalanmış geçmişiyle yüzleşmesini ister; bu yüzleşme sırasında, boşlukların arasına yeni bir bütünlük yerleştirebiliriz. Küçük bir çocuk gibi kırılgan olduğumuz anlarda, en büyük güç de ortaya çıkar: Hayatın ve kendimizin gerçek sınırlarını ve potansiyelini görme gücü.

(Şu an oturduğunuz yerden, içsel sessizliğinize bakın. Orada bir gölge var; onu fark etmek, güçlenmenin ilk adımıdır.)

Acıdan kaçmak, onu büyütür. Ona izin vermek, bizi özgürleştirir. Travma düşmanımız değildir; aksine en sabırlı, sessiz ve kararlı öğretmenimizdir. Bize sınırlarımıza, kırılganlıklarımıza, güçlerimize ve direncimize dair en doğru dersleri sunar. Küçük adımlarla, farkındalıkla ve şefkatle ilerledikçe, küllerimiz sadece geçmişin bir hatırası değil, yeniden doğuşun ve yaşamın simgesi olur.

(Ve bir an durun. Küllerinizin üzerinde durduğunuzu hissedin. Yavaşça nefes alın. Her nefes, geçmişten taşınan ağırlığı biraz daha hafifletir.)

Ve belki de en büyük gerçeğimiz şudur: Travma yok edilemez. Ama onu kucakladığımızda, küllerimizin üzerinden yeniden uçmayı öğreniriz. Her yara, her acı, her kayıp; doğru şekilde karşılandığında, bizi daha bütün, daha güçlü ve daha özgür kılar.

(Şimdi, kendinize bakın. İçinizdeki sessiz öğretmenle göz göze gelin. Acı, yalnızca bir yol göstericidir. Ve siz, artık bu yolun adımlarını atmaya hazırsınız.)

Yazarın Tüm Yazıları

title