İyi ve Kötü Huylu Narsisizmin Toplumsal ve Bireysel Etkileri
Fatma Ece Gödeoğlu
Narsisizm, bireylerin kendilerini aşırı şekilde yüceltme ve başkalarını küçümseme eğilimlerini içeren karmaşık bir psikolojik kavramdır.Erich Fromm, 1964 yılında "Kötü Niyetli Narsisizm" terimini ortaya atarak narsisizmin toplum üzerindeki derin etkilerini daha iyi anlamamıza yardımcı oldu. Fromm'un bu savunusu, narsisizmin sadece bireysel bir rahatsızlık değil, aynı zamanda toplumsal zarara yol açabilecek bir patoloji olduğunu vurgular. Fromm, narsisizmi iki ana ulama ayırır: İyi huylu ve kötü huylu narsisizm. İyi huylu narsisizm, bireyin kendini yüksek bir özsaygı ve değerle görmesini içerir, ancak bu durum genellikle olumlu bir etkileşim ve kendini geliştirme arayışına yönelir. Bu tür bireyler, başkalarına değer vererek, sosyal ilişkilerde uyumlu bir şekilde davranırlar. Örneğin, bir sanatçı ya da yazar, yaratıcı yeteneklerini geliştirmek ve toplumla paylaşılan değerlerle etkileşimde bulunmak amacıyla iyi huylu narsisistik eğilimlere sahip olabilir. Kendi yeteneklerine olan güveni, onların yaratıcı sürecine katkıda bulunur ve bu süreç toplumsal fayda sağlar.
Örneğin, ünlü yazar J.D. Salinger, "Çavdar Tarlasındaki Çocuklar" kitabıyla tanınır. Salinger'ın sosyal izolasyon ve yazma faaliyetlerine adadığı yaşamı, onun kişisel ve sanatsal dünyasına olan derin bağlılığını gösterir. Salinger'ın içsel dünyasına odaklanmış olması, toplumsal ilişkilerden uzak kalmasını ve kendi yeteneklerine duyduğu yüksek değeri vurgular. Bu, onun sosyal etkileşimler yerine içsel tatmine yönelmiş bir iyi huylu narsisizm örneğidir.
Benzer şekilde, Türk edebiyatının önemli isimlerinden Yusuf Atılgan da bu kategoriye giren bir örnek teşkil edebilir. Atılgan, özellikle "Aylak Adam" ve "Anayurt Oteli"i gibi eserlerinde, bireysel içsel dünyayı ve kendi değerlerini ön plana çıkaran bir yazar olarak bilinir. Kendi sanatına olan yüksek değer ve özgünlüğü, toplumsal ilişkilerden uzaklaşmayı gerektirmiş olabilir, ancak bu durum onun yaratıcılığını ve toplumsal faydayı artırmıştır. Atılgan'ın okuyucuları da iyi bilir ki, "Aylak Adam" eserini kaleme alırken yaşadığı köydeki evin odasından altı ay boyunca çıkmamış ve bu süre boyunca eşi onun yemeklerini odasının kapısına bırakmıştır. Bu izole yaşam, Atılgan'ın içsel dünyasına olan bağlılığını ve yaratıcı sürecine olan katkısını vurgular. Ayrıca, Atılgan'ın derin kişisel dünyası ve eserlerinde yaratmaya çalıştığı otantik dil, onun narsisizminin iyi huylu yönlerini de yansıtır. Diğer yandan, kötü huylu narsisizm çok daha karanlık ve zararlı bir yönü ifade eder. Fromm, bu tür narsisistlerin insan kötülüğünün derin ve sinsi köklerini temsil ettiğini belirtir. Kötü huylu narsisistler genellikle antisosyal, düşmanca ve manipülatif davranışlar sergilerler. Bu bireyler, başkalarına zarar vermek, onları manipüle etmek ve kendi çıkarlarını maksimize etmek için duygudaşlık eksikliği gösterirler. Örneğin, iş dünyasında kötü huylu narsisizmi temsil eden bir lider, çalışanlarını sürekli olarak sömürür ve kişisel çıkarları için manipüle eder. Donald Trump gibi bazı siyasi figürler de kötü huylu narsisizmin örnekleri olarak değerlendirilebilir. Trump'ın kişisel başarı ve medya ilgisi, diğerlerinin duygularını ve ihtiyaçlarını göz ardı ederek kendi çıkarlarını maksimize etmek için manipülatif stratejiler kullanmasını içerir. Bu tür liderler hem toplumların hem de kurumların zarar görmesine neden olabilirler.
Kötü huylu narsisizm çoğu zaman çok daha gizli ve sinsi bir biçimde kendini gösterir. Bu bireyler genellikle dikkat çekici bir şekilde kötü davranışlar sergilemezler. Bunun yerine, sosyal olarak çekici ve dostane görünebilirler, ancak bu davranışlarının altında derin bir manipülasyon ve kötü niyet yatar. İkinci Dünya Savaşı sırasında birçok kişi bu tür kötü huylu narsisistik davranışları sergiledi. Savaşın yıkıcı etkileri, özellikle Yahudilerin soykırımı gibi olaylar, bu kişilerin içsel patolojilerini açığa çıkardı. Bu tür bir narsisizmin gerçek doğası, toplumsal ve bireysel düzeyde büyük tahribatlara yol açtı.
Gizli kötü huylu narsisizm, toplumun tehlikeli bir yönüdür çünkü bu patolojiyi taşıyan bireyler genellikle uzun süre, bazen tüm yaşamları boyunca fark edilmezler. Bu kişiler, en çok ilgiye ihtiyaç duyarlar ve bu yüzden gerektiğinde son derece çekici ve sosyal olabilirler. Ancak, içsel olarak en kırılgan bireylerdir ve sürekli bir çöküş tehlikesi altındadırlar. Patolojik fuhuş, ensest, dolandırıcılık ve patolojik yalancılık gibi davranışlara eğilimli olabilirler. En tehlikeli yönleri, başkalarını zihinsel ve fiziksel olarak yok etme yeteneklerinin gizli olmasıdır ve bunu yaparken sürekli olarak kurban rolü oynamalarıdır.
Örneğin, Amber Heard'in boşanma sürecindeki davası gibi kişilerin "kötü niyetli narsisist" olarak tanımlanması, psikolojik ve toplumsal analizlerde sıkça karşılaşılan bir durumdur. Amber Heard'ın medyadaki temsili, kişisel yaşamındaki tartışmalı olaylarla ilişkilidir ve bu, onun kişilik özellikleri hakkında kesin bir yargıya varmak yerine, medya yansımaları ve kamuoyu algısıyla ilgili olabilir. Siyasi alanda da kötü niyetli narsisizmin etkilerini görmek mümkündür. Tarih boyunca bazı siyasi liderler, kötü huylu narsisizmin tipik özelliklerini sergilemiştir. Adolf Hitler, Joseph Stalin ve Benito Mussolini gibi liderler, kendilerini aşırı bir biçimde yüceltmiş ve başkalarının ihtiyaçlarını ve haklarını göz ardı ederek kendi çıkarlarını maksimize etmişlerdir. Hitler'in Yahudi soykırımı ve Stalin'in Büyük Temizlik politikaları, bu liderlerin narsisistik ihtiyaçlarını tatmin etmek için toplumları büyük ölçüde zarar görmüş, milyonlarca insanın hayatını etkilemiştir. Bu tür örnekler, kötü niyetli narsisizmin toplumsal düzeydeki yıkıcı etkilerini açıkça ortaya koymaktadır.