Hata mı, Yanlış mı? Davranışlarımızın Sessiz Tanıkları

Fatma Ece Gödeoğlu

Fatma Ece Gödeoğlu

İletişimci& Psikolog& SinemaTv Uzmanı
20.04.2025 04:50
Günlük yaşamda sıkça kullandığımız ama çoğu zaman birbirine karıştırdığımız iki kavram: hata ve yanlış. Kimi zaman bir savunma mekanizmasıyla sığınılır birine, kimi zaman bir dil sürçmesiyle ifade edilir diğeri.

Oysa bu iki sözcük, bireysel sorumluluktan toplumsal adalete uzanan derin ve önemli bir ayrımı temsil eder. Peki, biz bu farkı neden gözden kaçırıyoruz? Ve bu duyarsızlık, bizi nasıl bir topluma dönüştürüyor?

İnsan Olmanın Bedeli

Hata, çoğunlukla bilgi eksikliği, dikkatsizlik ya da deneyimsizlikten doğar. Bir çocuğun bardağı düşürmesi, genç bir doktorun yanlış teşhis koyması ya da bir sürücünün anlık dalgınlıkla şeridini şaşırması... Bunlar, öğrenmenin doğal parçasıdır. Hataların ardında genellikle pişmanlık barınır: "Keşke daha dikkatli olsaydım."

Hatalar bize ders verir, bizi büyütür. Ancak bu tekrarlandığında ve fark edilmesine rağmen devam ettiğinde artık "hata" sınırını aşar. Örneğin, bir öğretmenin yıllarca aynı konuyu eksik öğretmesi, artık mesleki yetersizlik değil, ihmaldir. Hataları "insanlık hali" olarak anlamlandırabilmemiz için arkasında iyi niyetin varlığı gerekir.

Bilinçli Suskunluğun Karanlık Yüzü

Yanlış ise bambaşka bir zeminde yer alır: bilinçli bir tercihtir. Aldatmak, çalmak, hak yemek, güce boyun eğip adaletsizliğe ortak olmak... Bu tür davranışlarda "bilmiyordum" savunması geçersizdir.

Bir patronun işçiyi sömürmesi, bir yöneticinin yolsuzluğu görmezden gelmesi ya da sosyal medyada nefret söylemini yaymak gibi durumlar artık bir etik zayıflık değil, ahlaki çöküşün göstergesidir. Yanlış, vicdanın bilinçli olarak susturulmasıdır.

Üstelik ilginç bir çelişkiyle karşı karşıyayız: Toplum, masum hataları abartılı biçimde cezalandırırken — örneğin genç birinin yıllar önce yazdığı bir tweet kariyerini bitirebilirken — asıl büyük yanlışlara çoğu zaman sessiz kalır. Bir şirketin çevre katliamı "stratejik risk" başlığı altında geçiştirilir; yolsuzluklar, "politik manevra" sayılır.

Görünmeyen Ahlaki Pusula

Bir davranışı değerlendirirken, sonucu kadar niyeti de önemlidir. Çünkü niyet, eylemin ahlaki haritasını çizer.

İyi niyet + Bilgi eksikliği = Hata

(Örn: Komşusunu kurtarmaya çalışan ama yanlış uygulamayla boğulmasına neden olma)

Kötü niyet + Bilgi = Yanlış

(Örn: Bilerek haksız karar veren bir müfettiş)

Ancak günümüzde "iyi niyet" kavramı da manipülasyonun bir aracı haline geldi. Bir şirket çevreyi kirletirken bunu "yeşil dönüşüm" etiketiyle pazarlayabiliyor. Ya da otoriterleşen bir siyasi yapı, yaptıklarını "milletin menfaati" adına gerekçelendirebiliyor.

Bu noktada, "iyi niyet"in arkasındaki çıkar hesaplarını da sorgulamak gerekiyor.

Hatalar bireyseldir, ama yanlışlar çoğu zaman kolektif suskunlukla büyür. Modern toplumda bu denge tamamen bozulmuş durumda.

Bir doktorun yaptığı tıbbi hata manşet olurken, hastanenin eksik ekipman politikası pek konuşulmaz. Cinsel taciz vakalarında fail güçlü bağlantılara sahipse, dava yıllarca sürüncemede bırakılır. Toplum hatalara karşı acımasız, yanlışlara karşı ise çoğu zaman kör.

Bu ikiyüzlülük sadece adalet duygusunu değil, vicdan mekanizmasını da tahrip ediyor.

Bugün Ne Yaptık?

Her günün sonunda kendimize dürüstçe sormamız gereken bir soru var:

"Bugün yaptıklarım hata mıydı, yoksa yanlış mı?"

Bir öğrenciye bağırmak: belki bir hatadır — sabrımı kontrol edemedim.

Ama arkadaşımın fikrini çalıp kendi projemde kullanmak: bu bir yanlıştır — çünkü bilerek yaptım.

Yanlış, özürle değil; yüzleşmeyle, telafiyle ve bazen de bedel ödemeyle düzeltilir. Bir yönetici çalışana mobbing yaptıysa "özür dilerim" demesi yetmez; istifa etmeli ya da sorumlulukla yüzleşmelidir.

Hatalar bize alçakgönüllülüğü öğretir. Yanlışlarla yüzleşmek ise cesaret ister. Her insan hata yapar; önemli olan, bu hatalardan öğrenip, aynı zamanda yanlışlara karşı sessiz kalmamaktır.

Unutmayalım: Hatalar geçmişe aittir; yanlışlar geleceğimizi belirler.

Bir toplumun vicdanı, yanlışlara gösterdiği sıfır toleransla ölçülür.

Siz Hangi Taraftasınız?

Bugün gördüğünüz bir yanlışa sessiz mi kaldınız?

Yoksa bir hatayı anlamak ve düzeltmek için bir adım mı attınız?

Sessiz kalmak da bir tercihtir — ve her tercih bir karakter ifadesidir.

title