Edirne’de İşlenen Cinayet Değil, Toplumun Çöküşüdür! Bu Cinayeti Kim İşledi? Sadece O Çocuk mu?

Fatma Ece Gödeoğlu

"Beni hiç duymadınız… Sustukça içimde bir orman büyüdü, dallarında usturalar, yapraklarında sessizlik vardı. O sessizlik bir gün çığlık oldu." Adolence, 3. Bölüm
Edirne'de bir çocuk, bir başka çocuğu okul bahçesinde usturayla öldürdü.
Bu bir kaza değil. Bu bir "ani öfke" değil.
Bu, sistematik bir suskunluğun, göz göre göre gelen bir felaketin kanla yazılmış sonucu.
Bu cinayet, sadece bir çocuğun değil; hepimizin, kurumların, ekranların, okulların, mahallelerin, ailelerin birlikte işlediği bir suçtur.
"Görülmemiş" Çocuklar: Sessizlik Patladığında Kan Akar
Günümüz çocuklarının en büyük yalnızlığı, görünmez oluşlarıdır.
Onları konuşmayı değil, susmayı öğrettik. Dinlemeyi değil, bastırmayı.
Edirne'deki fail çocuk, belki yıllarca görmezden gelindi. Söz hakkı verilmedi.
Ve şimdi hepimiz şaşırıyoruz: "Nasıl yapar bunu?"
Çünkü görmediğimiz her çocuk, bir noktada sesini duyurur.
Kimi intihar eder. Kimi başka birini öldürür.
Bu cinayet, bastırılmış öfkenin son perdesi midir!
Akran Zorbalığı ve Dijital Yalnızlık: Görünmez Bıçaklar Çağı
Okullarda zorbalık artık sıradan. Sosyal medya linçleri olağan.
Adolence dizisindeki karakterlerin yaşadığı gibi, çocuklar iki cephede aynı anda savaşıyor:
Gerçek hayat ve dijital cehennem.
Kimse bu çocuklara dijital zorbalığın ne olduğunu anlatmıyor.
Çevrimiçi dışlanma, alay, ifşa kültürü—hepsi birer görünmez ustura.
Ve sonunda biri o usturayı görünür hale getiriyor.
Aile Nerede? Anne Nerede? Baba Nerede?
Her trajediden sonra klasik soru gelir: "Aile ne iş yapıyor?"
Cevap: Ya yoklar ya da yanlış varlar.
Ya çocuğun üstüne abanıyorlar ya da tamamen terk ediyorlar.
İkisinin ortası olan "ilgi" ise hak getire.
Edirne'deki fail çocuğun evine gidin, muhtemelen bir televizyon açık kalır, ama çocukla kurulan tek iletişim Wi-Fi şifresiyle sınırlıdır.
Çocuk evde yalnız, sokakta savunmasız, okulda itilmiş…
Sonra da bu patlamaya "şok olduk" diyoruz.
Şiddet Estetikleşti: Ustura Artık Silah Değil, Mesaj
Bir çocuk neden ustura taşır?
Bu sorunun cevabı, Netflix algoritmalarında, oyun videolarında, popüler dizilerde gizli.
Şiddet artık bir ifade biçimi.
Ustura, susturulmuşluğun dile gelişidir.
Diziler, içerikler, influencer'lar; hepsi "sert ol, güçlü ol, acımazsan ayakta kalamazsın" mesajını kusarken, çocuklar bu mesajı sahiden alıyor.
Ama sonra hedef şaşıyor. Ve hedef, kendi yaşıtı bir çocuk oluyor.
Sonuç: Bu Bir Cinayet Değil, Toplumsal İntihardır
Bu yaşananlar münferit değil.
Bu bir ruhsal çürümenin dışavurumudur.
Ve eğer hâlâ "Bu çocuk neden yaptı?" diye soruyorsanız, ülkece hâlâ uykudasınız.
Artık çözüm üretmek zorundayız:
Duygusal zekâ eğitimi her okulda zorunlu olmalı.
Aile danışmanlığı, ev ev yayılmalı.
Sosyal medya denetimi, özgürlük kisvesi altında değil, çocuk koruma ilkesiyle yapılmalı.
Ve evet, çocuklara ücretsiz psikolojik destek, lüks değil, acil ihtiyaçtır.
"Bir çocuk asla durduk yere bir başka çocuğu öldürmez.
O çocuğu görmezden gelen bizsek, öldüren sadece o değiliz."
Şimdi herkes elini kalbine koysun ve sorsun: Bu cinayette hiç mi payım yok?