Artık kitap, düşünsel bir yolculuğun değil; görsel bir vitrinin nesnesi haline geldi. Kapağıyla kendini satan ama içeriğine asla temas etmeyen gösterişli bir aksesuar. Sayfalarına uğramadan onunla poz veren bedenler, edebiyatı kişisel prestij cilasına dönüştürüyor. Böylece kitap, okurun derinliğine değil, kameranın açısına hitap eden bir toteme dönüşüyor.
Parfümleşmiş Cümleler
Sosyal medya çağının yeni vebası, kelimeyi anlamın değil, görünürlüğün hizmetine sokmak. Dostoyevski'den söz eden ama Ivan Karamazov'un önünde bir gece bile terlememiş olanlar var. Clarice Lispector'dan alıntı yapan ama onun sessizliğinde bekleyemeyenler… Cümleler, anlamını yitirip süslenmiş birer estetik enstrümana dönüşüyor. Kalıcı değiller; yalnızca çekici. Tıpkı Guy Debord'un dediği gibi, "Görüntü gerçeğin yerini aldı." Ve edebiyat da bu gösteri toplumunun kurbanlarından biri oldu. Kitap artık bir düşünsel meydan değil, bir sosyal medya karesinin fonuna dönüştü. Gerçek edebiyat, süs değil, sarsıntı üretir. Giyinmek için değil, deriyi soymak içindir. Ama bugün kelimeler, bir maskenin kumaşı gibi yüzeyde kalıyor.
Şunu da unutmamak gerekir: Bu bir elitizm değil, etik meselesidir. Kitabı reklam aracı olarak kullanmak, yazara ve metne yapılan bir saygısızlıktır. Kitabı sevmek, onu pazarlamakla değil; onun sessizliğine, karanlığına ve baş dönmesine göğüs germekle mümkündür. Edebiyat; ambalaj değil, üretilen düşüncenin ürettiği sessizlik dilinin açıklanamayanın ağırlığıdır. Ve bu ağırlık, onu gerçekten taşıyanları çağırır.
Sessizliğe Açılan Direniş
Gerçek okurluk, alıntılarla değil, karşılaşmalarla mümkündür. O yüzden, kitapları okumadan tanıtanlardan, onları anlamadan tutanlardan, sözün yükünü hissetmeden paylaşanlardan sakının. Çünkü onlar kültürü değil, karikatürünü sunuyorlar. Ve edebiyat, bu sahnede, sadece sessiz bir kurban olarak kalıyor: kullanılmış, satılmış, unutulmuş.