Bir Element Savaşının Anatomisi: Çin, Nadir Topraklarıyla Dünya Sahnesinde

Fatma Ece Gödeoğlu

Fatma Ece Gödeoğlu

İletişimci& Psikolog& SinemaTv Uzmanı
12.04.2025 01:11

Çin bir hamle yaptı. Sessiz ama yankısı büyük. 4 Nisan 2025'ten itibaren, samaryum, gadolinyum ve terbiyum gibi yedi kategoriye giren nadir toprak elementlerinin (NTE) ihracatı hükümet iznine bağlandı. Kulağa çok teknik geliyor, değil mi? Ama bu karar, dünya ekonomisinin kalbini hedef alıyor.

Peki neden önemli? Çünkü Çin, küresel nadir toprak elementlerinin yaklaşık yüzde 90'ını üretiyor. Ve bu elementler, öyle sıradan şeylerde kullanılmıyor. Elektrikli araçlardan, akıllı telefonlara; F-35 savaş uçaklarından, rüzgâr türbinlerine kadar uzanan bir zincirde NTE'ler hayati bir rol üstleniyor. ABD ise bu zincirin ciddi bir halkasında — ithal ettiği NTE'lerin yüzde 60'ı Çin'den geliyor.

Hatırlayalım, ABD eski Başkanı Donald Trump döneminde Çin mallarına uygulanan ek gümrük vergileriyle başlayan ticaret savaşı, yıllar içinde teknolojiye, yapay zekâya, çiplere ve şimdi de periyodik tablonun derinliklerine kadar uzandı. Çin, bu yeni adımıyla yalnızca ekonomik değil, stratejik bir koz oynuyor. Ve bu kart, 2010'da Japonya'ya uyguladığı ambargoyu hatırlayanların hafızasında yankı buluyor.

Bu gelişme sadece Washington'u değil, tüm dünyayı tedirgin ediyor. Zira NTE'ler yalnızca savunma sanayii için değil, aynı zamanda yeşil enerji dönüşümünün de bel kemiği. Disprosyum olmadan elektrikli araç motorlarını üretmek zor, itriyum olmadan lazer sistemleri aksıyor, skandiyum olmadan hafif alaşımlı uçak gövdeleri hayal oluyor.

Elbette Washington boş durmuyor. Avustralya, Vietnam gibi ülkelerle NTE iş birliklerini güçlendirme peşinde. Ancak bu ülkelerin üretim kapasitesi kısıtlı, işleme tesisleri yetersiz ve bu tür yatırımların karşılığını görmek zaman alıyor. Kısa vadede Çin'e olan bağımlılık devam ediyor.

Bu arada Pentagon şirketlere "stok yapın" çağrısı yaptı. Bazı projelerde alternatif metaller kullanılmaya başlandı. Mesela, 2024'te Çin'den ithal edilen galyum ve germanyum oranı yüzde 9'a kadar düşürüldü. Ama asıl soru şu: Çin bu oyunda başka hangi kartları elinde tutuyor?

Çin'in elinde tuttuğu kozlar yalnızca NTE'lerle sınırlı değil. İleriye dönük olası grafit, lityum ya da batarya teknolojilerine dair başka ihracat kısıtlamaları, sadece piyasa değil, küresel diplomasi açısından da büyük sarsıntılara yol açabilir. Zaten şimdiden Nasdaq'ta yaşanan yüzde 20'lik düşüş, sadece bir ekonomik dalgalanma değil; bir güven krizinin işareti.

Bu gelişmelerin sonunda karşımıza çıkan manzara oldukça net: ticaret savaşları artık sadece gümrük vergileriyle değil, elementlerle, minerallerle, hatta maden diplomasisiyle yürütülüyor. Çin'in attığı bu adım, sadece ABD ile değil, bütün bir dünyanın teknolojiye erişim biçimini yeniden şekillendirme potansiyeline sahip.

İşte bu yüzden, önümüzdeki yıllarda hangi ülkenin ne kadar nadir toprağa sahip olduğu kadar, bu kaynakları nasıl yönettiği de küresel güç dengelerinde belirleyici olacak. Bir zamanlar altın ya da petrol uğruna verilen mücadeleler, bugün skandiyum, terbiyum ve itriyum için veriliyor. Sessiz sedasız yürüyen bu element savaşları, çok daha büyük jeopolitik hesaplaşmaların habercisi olabilir.

title