Yeni konut satışlarındaki düşüş resesyon endişelerini artırıyor

Ersoy Toptaş

Amerika Birleşik Devletleri konut piyasasında son dönemde gözlemlenen gelişmeler, ekonomik geleceğe dair endişeleri körüklüyor. Federal Rezerve Economic Data (FRED) tarafından yayımlanan,yeni tek aile konut satışları nı gösteren HSN1F verileri, piyasanın inişli çıkışlı seyrini gözler önüne sererken, genel eğilimin düşüş yönünde ilerlediğini de işaret ediyor.Konut sektörü, salt bireysel barınma ihtiyacını karşılamanın ötesinde, inşaattan tedarik zincirine, tüketici harcamalarından finansal piyasalara kadar pek çok alanı etkileyen stratejik bir ekonomik gösterge. Bu nedenle, yeni konut satışlarındaki düşüşün olası yansımalarını dikkatle incelemek gerekiyor.
2024 Ocak ayından 2025 Şubat ayına uzanan zaman diliminde satışlar dalgalı bir grafik çizse de genel resme baktığımızda eğilimin aşağı yönlü olduğunu görüyoruz. Özellikle 2024 yılının Ekim ayında kaydedilen 623 bin adetlik satış rakamı, dip noktayı temsil ederken, 2024 Nisan ayındaki 736 bin adetlik zirve dikkat çekiyor. 2025 Şubat ayı itibarıyla ulaşılan 676 bin adetlik satış ise, piyasanın halen arzu edilen performansı sergileyemediğinin kanıtı. Ocak 2025'e kıyasla yaşanan 12 bin adetlik ufak artış, bir nebze umut ışığı yaksa da mevcut düşüş trendinin sona erdiğini ilan etmek için henüz erken.
Konut piyasasındaki bu yavaşlama, geçmiş ekonomik krizlerle kıyaslandığında, endişe verici bir tablo ortaya koyuyor. Tarihsel deneyimler gösteriyor ki, konut sektöründeki gerilemeler , ekonomik krizlerin ya doğrudan sebebi ya da önemli bir habercisi olmuştur. 2008 Küresel Finans Krizi, bu gerçeği acı bir şekilde gözler önüne serdi. ABD'de konut balonunun patlaması, sadece yerel ekonomiyi değil, tüm dünyayı sarsan bir resesyona davetiye çıkarmıştı. 1970'ler ve 1980'lerde yaşanan yüksek enflasyon dönemlerinde de konut piyasasında benzeri daralmalar yaşanmış, FED'in faiz artırımları, mortgage maliyetlerini tırmandırarak talebi düşürmüş ve sektörü olumsuz etkilemişti. Bu günlerde tanık olduğumuz süreç de benzer bir senaryonun tekrar sahnelenme ihtimalini akıllara getiriyor.
Peki, günümüz konut piyasasını hangi faktörler baskılıyor? Yüksek mortgage faiz oranları, bu sorunun en net yanıtlarından biri. FED'in enflasyonu dizginleme hedefiyle uyguladığı sıkı para politikası, faiz oranlarını yukarıda tutmaya devam ediyor. Tahvil getirilerinde zaman zaman meydana gelen dalgalanmalara rağmen, mortgage faizlerinde hissedilir bir düşüş yaşanmıyor. Bu durum da konut kredisi maliyetlerini artırarak potansiyel alıcıların ev sahibi olma hayallerini zorlaştırıyor.
Mortgage faizlerindeki artışın yanı sıra, konut fiyatlarının yüksekliği de piyasadaki durgunluğu besleyen bir diğer faktör. Artan kredi maliyetleriyle bir araya gelen yüksek fiyatlar, birçok alıcının piyasadan uzaklaşmasına neden oluyor. Özellikle büyük şehirlerdeki apartman daireleri gibi mülklerde gözlemlenen fiyat düşüşleri, piyasadaki genel soğumanın yayılma eğiliminde olduğunu teyit ediyor.
Ekonomik belirsizliklerin artması ve tüketici güveninin azalması da konut talebini olumsuz yönde etkiliyor. Enflasyonun dirençli bir şekilde yüksek kalmaya devam etmesi, FED'in gelecekteki para politikalarına ilişkin belirsizlikler ve genel ekonomik büyüme konusundaki endişeler, tüketicilerin büyük yatırımlar yapmaktan kaçınmasına yol açıyor. Konut gibi uzun vadeli finansal taahhütler gerektiren harcamalar, bu belirsizlik ortamında ertelenmeyi bekliyor. FED'in faiz indirimine yönelik beklentilerin giderek azalması ise,mortgage oranlarının uzunca bir süre yüksek kalmaya devam edeceğinin ve konut piyasası üzerindeki baskının süreceğinin habercisi.
Özetle, yeni konut satışlarındaki düşüş, ABD ekonomisi için kritik bir uyarı işareti niteliğinde. Yüksek mortgage faiz oranları, konut fiyatlarının erişilebilirlik sınırlarını zorlaması ve ekonomik belirsizliklerin artması, konut piyasasında talep daralmasına neden oluyor. Bu durum, sadece inşaat sektörünü değil, tüketici harcamalarından finansal piyasalara kadar geniş bir yelpazede ekonomik yavaşlamayı tetikleyebilir. Olası bir resesyon un önüne geçmek veya etkilerini en aza indirmek için, FED ve hükümetin eşgüdüm içinde hareket ederek, uygun ekonomik politikaları hayata geçirmesi büyük önem taşıyor.