Amerika Birleşik Devletleri ekonomisi, Haziran 2025 başı itibarıyla, bir yandan düşme eğilimindeki manşet enflasyon, diğer yandan ise ticaret politikalarından kaynaklanan potansiyel arz şokları ve kalıcı maliyet baskıları arasında sıkışıp kalmış bir tablo çiziyor. Son dönemde açıklanan veriler ve küresel gelişmeler, özellikle tarifelerin fiyat istikrarı hedefi üzerindeki etkisine dair endişeleri yeniden alevlendiriyor.
Mevcut verilere baktığımızda, kişisel tüketim harcamaları (PCE) istikrarlı bir artış eğilimini sürdürüyor. Nisan 2025 itibarıyla 20,669,5 milyar dolar seviyesine ulaşan PCE, tüketici talebinin ekonomiyi desteklemeye devam ettiğini gösteriyor. Ancak bu dirençli görünümün altında yatan bazı kırılganlıklar da mevcut. Hane halkı bilançolarındaki düşen tasarruflar ve artan borçluluk, tüketimdeki bu artışın sürdürülebilirliği konusunda soru işaretleri yaratıyor.
İşgücü piyasası ise çelişkili sinyaller vermeye devam ediyor. Tarım dışı istihdam (PAYEMS) manşet olarak hala güçlü bir doğrusal yükseliş trendi sergilese de iş ilanları(JOLTS) ve işsizlik haklarından yararlanma başvuruları (ICSA) gibi öncü göstergeler bir yumuşama sinyali veriyor. Nisan ayında iş ilanlarının sayısının 7,4 milyonda "çok az değiştiği" belirtilse de konaklama ve gıda hizmetleri gibi bazı sektörlerdeki belirgin azalışlar dikkat çekiyor. Sağlık hizmetleri ve sosyal yardım sektöründe ise işten çıkarmalarda artış gözlemlenmesi, manşet verinin altında yatan sektörel farklılıkları ortaya koyuyor. Gönüllü işten ayrılmaların geçen yıla göre düşüş göstermesi de işgücü piyasasında bir miktar "bekleme moduna" geçildiğine işaret edebilir. Öte yandan, ortalama saatlik kazançlardaki artışın sürmesi, ücret baskılarının tamamen ortadan kalkmadığını ve enflasyon için bir risk oluşturduğunu gösteriyor. Bu durum, Federal Rezerv 'in dual mandate (çifte görev) hedefleri olan maksimum istihdam ve fiyat istikrarı arasında denge kurmasını zorlaştırıyor.
Enflasyon cephesinde, manşet oranlar zirveden gerilemiş olsa da üretici fiyatlarındaki (PPI) kalıcı baskılar endişe kaynağı. Özellikle nihai talep inşaat ve ara malı talep hizmetleri gibi verilerde gözlemlenen güçlü doğrusal yükseliş trendleri, işletmelerin maliyetlerinin arttığını ve bu maliyetlerin nihai tüketici fiyatlarına yansıma potansiyeli taşıdığını gösteriyor. Bu durum, enflasyonun özellikle yapışkan fiyatlı bileşenlerde kalıcı olabileceğine işaret ediyor.
Bu noktada ticaret politikalarının rolü kritik önem taşıyor. Tarifeler, malların göreceli fiyatlarını değiştirerek ve ithal malları pahalılaştırarak ekonomik arz şokları yaratma potansiyeline sahip. Son haberler, ABD'nin çelik ve alüminyum tarifelerini %50'ye çıkarma tehdidi ve diğer ülkelere yönelik "en iyi tekliflerini" sunma çağrıları ile ticaret gerilimlerinin tırmandığını gösteriyor. Avrupa Birliği'nin misilleme hazırlıkları da bu tabloyu daha karmaşık hale getiriyor. OECD gibi uluslararası kuruluşlar, artan ticaret maliyetlerinin küresel ve ABD ekonomisinde büyümeyi yavaşlatacağı ve enflasyonu körükleyeceği konusunda uyarıyor. Eğer tarifeler, "gıda ve enerji dışı şoklara" benzer şekilde enflasyonu etkilerse, bu durum fiyat istikrarı hedefine ulaşmayı daha da zorlaştırabilir ve stagflasyon riskini artırabilir.
FED'in bekle gör politikası
Federal Rezerv, bu karmaşık ve çelişkili sinyaller karşısında ihtiyatlı bir "bekle ve gör" politikası izliyor. Faiz oranlarını sabit tutarak, gelen verilere göre hareket etmeyi planlıyor. Ancak ticaret politikalarından kaynaklanan belirsizlik, FED'i zorlu bir denge arayışına itiyor. Tarifeler hem enflasyonu artırma (arz şoku) hem de ekonomik aktiviteyi ve istihdamı zayıflatma (yatırım ve tüketim ertelemesi) potansiyeli taşıyor. Bu, FED'in dual mandate hedefleri arasında bir zorlu ödünleşim yaratıyor. Haziran FOMC toplantısı (17-18 Haziran), FED'in bu riskleri nasıl değerlendireceği ve geleceğe yönelik forward guidance sinyallerinin ne olacağı açısından kritik önem taşıyor.
Özellikle dikkat çekici bir nokta, hane halkı enflasyon beklentileri ile piyasa ve profesyonel tahmincilerin beklentileri arasındaki belirgin ayrışma. Michigan Üniversitesi anketlerine yansıyan hane halkı beklentilerindeki artış, piyasa tabanlı ve profesyonel tahminci beklentilerinin nispeten sabit kalmasından keskin bir şekilde ayrılıyor. Bu ayrışmanın altında yatan nedenler ve FED'in iletişim stratejisi üzerindeki potansiyel etkileri, gelecekteki enflasyon görünümü açısından önemli bir belirsizlik kaynağı.
Ekonomik yavaşlama eğiliminin devam etmesi
Mevcut ekonomik durum ve trendler ışığında, geleceğe yönelik olası senaryolar belirsizliklerle dolu. Kısa vadede (0-6 ay), ekonomik yavaşlama eğiliminin devam etmesi, enflasyonun düşüşünün yavaşlaması ve tarife etkilerinin belirginleşmesi beklenebilir. İşgücü piyasasında yumuşama sinyalleri güçlenebilir. FED'in faizleri sabit tutması ve veri akışını yakından izlemesi en olası senaryo gibi görünüyor. Resesyon riski yüksek seviyede kalmaya devam ediyor.
Orta vadede (6 ay- 2 yıl), temel senaryo, ekonominin yavaşlamaya devam etmesi ancak tam bir resesyondan kaçınılması yönünde olabilir. Enflasyonun yavaş yavaş FED'in hedefine doğru gerilemesi, ancak tarife etkilerinin süreci uzatması mümkün. İşgücü piyasası daha da yumuşayabilir ve Fed, enflasyonun yeterince düştüğüne ikna olursa faiz indirimlerine başlayabilir. Ancak negatif bir senaryoda, tarife gerilimlerinin tırmanması önemli bir arz şoku 'na yol açabilir. Bu durumda, büyüme dururken veya resesyona girilirken enflasyon yüksek kalmaya devam edebilir, bu da bir stagflasyon durumu yaratır. Bu senaryoda Fed hem enflasyonla mücadele hem de büyümeyi destekleme arasında sıkışıp kalır.