Kasım ayında açıklanan veriler, ekonomide dikkat çekici bir ayrışma yaşandığına işaret ediyor. Bir yanda hizmet ve sanayi sektörleri yavaşlarken, diğer yanda inşaat sektörü güçlü büyümesini sürdürüyor. Bu durum, uygulanan para ve maliye politikalarının birbiriyle ne kadar uyumlu olduğu konusunda ciddi soru işaretleri doğuruyor.
Eylül ayına ait rakamlar bu tabloyu daha da netleştiriyor. Ekonominin bel kemiği sayılan Hizmet Üretim Endeksi 'nin aylık bazda -%0.1 ile duraklaması ve Sanayi Üretimi ndeki -%2.2'lik daralma, özel sektör öncülüğündeki ekonomik aktivitenin soğuduğu yönündeki izlenimi güçlendiriyor. Ancak aynı dönemde, kamu harcamalarıyla desteklendiği anlaşılan İnşaat Üretim Endeksi'nin yıllık +%29.9 gibi çok yüksek bir oranda büyümesi, bu genel yavaşlama eğilimiyle çelişiyor.
Bu tablonun arkasında bir politika çatışmasının yattığı değerlendirilebilir. Merkez Bankası, %39,50'lik politika faiziyle talebi kontrol altına almaya çalışırken, maliye politikasının genişleyici bir duruş sergileyerek inşaat üzerinden ekonomiyi desteklemeye devam ettiği anlaşılıyor.
Piyasalar bu çelişkili tabloyu farklı şekillerde okuyor.
Borsa İstanbul'daki +%2,70 gibi yükselişlerin, büyük ölçüde yüksek faizden yararlanmak isteyen kısa vadeli yabancı sermaye ("carry trade") akışından kaynaklandığı düşünülüyor. Ancak yerli yatırımcının tavrı oldukça farklı bir gerçeğe işaret ediyor. Yıllık bazda %88'i aşan getiri sunan altına olan ilginin devam etmesi, iç piyasada geleceğe yönelik bir güvensizlik algısının sürdüğünü düşündürüyor.
Elbette ekonomide her alan aynı derecede yavaşlamıyor. Örneğin, Bilgi ve İletişim hizmetlerinin yıllık +%17,1 ile pozitif ayrışması önemli bir nokta. Ancak bu büyümenin ekonominin geneline yayılamaması, genel yavaşlama eğilimini değiştirmiyor. Borsadaki iyimserliğin ne kadar kırılgan olduğu da bir başka tartışma konusu. 244 baz puan civarındaki CDS primi şimdilik ülkeye sermaye girişini desteklese de küresel bir riskten kaçış dalgası veya jeopolitik bir gerilimin bu akışı hızla tersine çevirme potansiyeli bulunuyor.
Politika ikilemi ve piyasanın farklı cevapları
Mevcut tablo, para ve maliye politikaları arasında bir uyumsuzluk olduğu şeklinde okunabilir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, %39.50 seviyesindeki politika faiziyle enflasyonu kontrol altına almak amacıyla talebi soğutmaya yönelik net bir duruş sergiliyor. Hizmet ve sanayi verileri, bu politikanın reel sektör üzerinde etkili olduğu yönündeki görüşleri destekliyor. Buna karşılık, maliye politikasının inşaat sektörünü güçlü bir şekilde desteklemeye devam etmesi, TCMB'nin dezenflasyon hedefi ne ulaşmasını zorlaştıran bir unsur olarak değerlendirilebilir.
Sonuç olarak, hizmet sektöründeki bu yavaşlama, mevcut politikaların sürdürülebilirliği konusunda önemli bir sinyal veriyor. Enflasyonla mücadelede kalıcı bir başarı için, para ve maliye politikaları arasında daha güçlü bir uyum sağlanması gerektiği yönünde bir beklenti oluşuyor.









