Yeni medya ve neoliberal hegemonya: dijital şiddet ve tahakküm üzerine
Erinç Büyükaşık
Yeni medya, başlangıçta bireyleri güçlendiren ve bilgiye eşit erişim sunan bir devrim olarak karşımıza çıkmıştı. Ancak zamanla, neoliberal kapitalizmin tahakkümü altında, bireylerin özgürleşmesini desteklemek yerine onları denetim altına alan bir araç haline geldi. Bugün sosyal medya platformları ve dijital uzam, yalnızca bireyler arasında değil, toplumların politik, ekonomik ve kültürel dokusunda da şiddet ve cehaleti yeniden üreten bir sistemin parçası olarak işlev görüyor. Bugün yeni medyanın Elon Musk, Mark Zuckerberg gibi isimlerin hamiliğinde yeni çağın 'özgürlük' muştucuları olarak karşımıza çıkması bize deliren dünyanın akıl tutulmasından sahneler sunduğu apaçık ortada.
Emre Tansu Keten'in "İnternet Üzerinde Tahakküm Savaşı" başlıklı makalesini bugünlerde okuma olanağı yakalamışkensöz konu yazıda da belirtildiği gibi internetin ilk yıllarındaki özgürlükçü ve işbirlikçi yapısı, zamanla sermaye ve devletlerin müdahalesiyle tekelleşerek ve bir tahakküm aracına dönüşmüştür. Spotify, Netflix ve Steam gibi platformlar, başlangıçtaki paylaşıma dayalı modelleri kâr odaklı bir sisteme dönüştürmüş; kullanıcıların çevrimiçi her hareketini paraya çevirmiştir . Bu süreç, bireylerin bilgiye eşit erişim haklarını sınırlayarak onları tüketime dayalı bir döngünün parçası haline getirmiştir.
Sosyal medya, dijital şiddetin en görünür ve sıradanlaştığı alanlardan biridir. Dijital şiddet, bireylerin dijital platformlar üzerinden maruz kaldığı taciz, tehdit ve manipülasyonları kapsar. Ancak bu şiddet biçimi yalnızca bireyleri değil, toplumsal yapıları ve iktidar ilişkilerini de derinden etkiler. Algoritmaların nefret söylemini ve provoke edici içerikleri öne çıkarması, dijital şiddeti sadece bireyler arasında değil, toplumsal düzeyde de normalleştirir. "Algoritmalar, etkileşim ve tıklanma uğruna nefret söylemini teşvik ederek toplumsal zararı artırır" ifadeleri, bu sorunun boyutlarını açıkça ortaya koymaktadır .
Kadınlar, dijital şiddetin en savunmasız hedeflerinden biridir. Siber zorbalık, intikam pornografisi ve nefret söylemleri, kadınların dijital dünyada karşılaştığı en yaygın şiddet biçimleridir. Kadınların dijital mecralardaki temsili, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yeniden üretildiği bir alan olarak karşımıza çıkar. Gönderdiğiniz kaynaklardan birinde de belirtildiği gibi, "Kadınların dijital mecralarda maruz kaldığı şiddet, toplumsal cinsiyet rollerine sıkışmışlığın dijital bir yansımasıdır" . Bu durum, kadınların hem bireysel hem de toplumsal mücadelelerini dijital alanda da sürdürmeleri gerektiğini gösterir.
Dijital şiddet aynı zamanda politik bir araç olarak da işlev görür. Otoriter rejimlerin sosyal medya üzerindeki kontrolü, dezenformasyon yayarak toplumsal kutuplaşmayı artırmalarına olanak tanır. Şiddet, bu bağlamda fiziksel bir eylem olmanın ötesinde, bilgi ve algı yönetimi üzerinden toplumsal denetim kurmanın bir aracı haline gelir. Gönderdiğiniz metinlerde vurgulandığı üzere, sosyal medya yalnızca bireylerin değil, toplumların özgürlüklerini de tehdit eden bir tahakküm sistemidir.
Neoliberal kapitalizmin kontrol ettiği dijital uzamda, bilginin tekelleşmesi ve manipülasyonu, bireyleri yalnızlaştırarak toplumsal hareketlerin önüne geçer. Sosyal medyanın yankı odaları, kullanıcıların sadece kendi görüşlerini pekiştiren içeriklerle karşılaşmasına neden olurken, alternatif bakış açılarını bastırır. Bu, dijital dünyanın özgürlükçü potansiyelini zayıflatarak onu tahakküm ve denetim aracına dönüştürür.
Dijital şiddet ve tahakkümle mücadele, yalnızca bireysel farkındalıkla sınırlı kalamaz. Algoritmaların şeffaflığı sağlanmalı, dijital platformların kâr odaklı işleyişi düzenlenmeli ve medya okuryazarlığı eğitimleri yaygınlaştırılmalıdır. Gönderdiğiniz kaynaklardan birinde ifade edildiği gibi, "Dijital tahakküm, bireylerin yalnızca bilgiye erişim hakkını değil, dijital haklarını da tehdit eder" .
Yeni medya, başlangıçta vaat ettiği özgürlük ve eşitlikten uzaklaşarak, şiddeti ve cehaleti yeniden üreten bir sisteme dönüşmüştür. Bu dönüşüm, neoliberal kapitalizmin kontrol mekanizmalarıyla iç içe geçmiştir. Ancak bu durum karşısında eleştirel bir duruş sergilemek, bireylerin ve toplumların dijital dünyada haklarını koruyabilmesi için bir zorunluluktur. İnsanlık, dijital şiddet ve tahakkümle başa çıkmak için sistemik reformlar ve bilinçli bir direnişle bu karanlık düzeni dönüştürebilir.