Engellilik ve doğal afetler konusunda yolun neresindeyiz?
Emre Taşgın
Ülkemizin doğal afetlerle karşılaşma olasılığının yüksek olduğu, son yıllarda çeşitli bölgelerde yaşanan deprem, yangın ve sel gibi felaketlerden bile rahatlıkla anlaşılabilir. Nitekim bu art arda gerçekleşen felaketlerin ardından engellilik ve doğal afetlerle ilgili tartışmalar gündeme gelmeye başladı. Engellilerin afetlerden korunmak için ne gibi tedbirler alabileceğini ve afetin gerçekleştiği esnada nasıl davranacağını bilmediğini ifade ederek seslerini güçlü bir şekilde çıkarması, hem sivil toplum kuruluşlarını, hem de ilgili kamu kurumlarını bu alana yöneltti.
Bazı illerde AFAD ve sivil toplum kuruluşları iş birliği ile "engelliler ve afet" temalı eğitimler düzenlendi. Bu eğitimler hem doğal afetler öncesinde, esnasında ve sonrasında engellilerin neler yapabileceğine, hem de personelin engellilere yaklaşım biçimine yönelik konular içeriyordu. Yıllar önce Ankara'da bazı sivil toplum kuruluşları olarak düzenlediğimiz ve AFAD personeline yönelik gerçekleşen eğitimde ben de aktif olarak yer almıştım. Aynı şekilde Eğitimde Görme Engelliler Derneği olarak görme engelliler ve afet eğitimi üzerine yerel ve online etkinlikler yapmıştık. Ancak, gerek içerisinde bizim de olduğumuz çalışmaların ve gerekse alandaki diğer faaliyetlerin bazı illerdeki AFAD birimlerinin gayretleri ve sivil toplum kuruluşlarının girişimleriyle sınırlı kaldığını vurgulamak gerekiyor.
Depremden sadece üç gün önce, 3 Şubat 2023 tarihinde Engelli Hakları Ulusal Eylem Planı (2023-2025) başlıklı Genelge Cumhurbaşkanı imzasıyla Resmi Gazetede yayımlandı. Bu doğrultuda oluşturulan eylem planında "Afet ve İnsani Bakımdan Acil Durumlar" başlığı da yer aldı. İlgili başlığın oluşturulma amacının açıklandığı bölümde, engellilerin "fiziksel, çevresel ve sosyal engeller" nedeniyle afet öncesinde, sırasında ve sonrasında daha fazla etkilendiği vurgulanırken, bu durumun ortaya çıkmasında hazırlık planlarında engellilerin dışarıda bırakılması gerekçe olarak sunuluyor. Bununla birlikte eylem alanları ve faaliyetler incelendiğinde henüz yolun en başında olduğumuz açıkça ortaya çıkıyor. Engellilik ve afet konulu iyi uygulama örneklerinin araştırılarak raporlanması, uluslararası kriterlerin ülkemizde nasıl uygulanabileceği üzerine çalışmalar yapılması, mevzuat taraması yapılarak ihtiyaç duyulması halinde güncellenmesi, farklı paydaşların dahil edilebileceği eğitim ve farkındalık çalışmaları düzenlenmesi gibi faaliyetler dikkati çekiyor. Ancak, acı bir şekilde tecrübe ettiğimiz üzere, doğal afet bizim her bakımdan hazır olmamızı beklemeden, ansızın gerçekleşiveriyor.
Ülkemizde engellilere yönelik ilk kapsamlı kanuni düzenleme 2005 yılında yapıldı. 2009'da ise BM Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme'ye taraf olundu. Defalarca kamusal alanların erişilebilir hale getirilmesiyle ilgili verilen süreler uzatıldı, yapılan denetimlere rağmen caydırıcı yaptırımlar uygulanmadı.Farklı konularda geliştirilen ve mükemmele yakın olarak ifade edebileceğimiz eylem planları hiçbir zaman uygulanamadı. Depremden üç gün önce yayımlanan eylem planında doğal afetlere ilişkin henüz başlangıç noktasında olduğumuz gerçeğiyle yüzleşmek ziyadesiyle acı verici. Bu saatten sonra yapılacak şey, söz konusu gerçeği eğip bükmeden kabul etmek ve yazılı faaliyetlerin gerçekleşmesi için kamu – sivil toplum iş birliğini sağlayarak harekete geçmek olmalı. Çünkü biz biliyoruz ki günümüz çağında doğal afetler değil, alınmayan tedbirler öldürür veya zarar verir.