Haberler

Erkeklerin en büyük korkusu nedir?

Dr. Mehmet Yavuz

Dr. Mehmet Yavuz

Nöroloji Uzmanı
29.09.2021 04:42

Cinsel güç kaybı ve iktidarsızlık(Erektil disfonksiyon)

Güce erişim tarih boyunca tüm insanlığın ana hedefi olmuştur. İnsanoğlunun sahip olmak için uğrunda sayısız savaşlar verdiği "güç" unsurunu başlıca üç bölümde inceleyebiliriz.

1-Maddi güç,

2-Manevi güç,

3-Cinsel güç

Aslında maddi ve manevi güç çoğunlukla birlikte ilerliyor. Zira maddi güç beraberinde manevi gücü de getiriyor. Ya da tam tersi manevi güç maddi güce dönüşebiliyor. Olaya hedonist açıdan bakan bazı düşünür ve filozoflara göre maddi ve manevi güç edinmenin asıl amacı; cinsel güç edinmek ve karşı cinse kolay erişim sağlamaktır. Dolayısıyla bu kişilere göre aslında insan, bilinçli ya da bilinçsiz olarak cinsel dürtüleri için güce erişmek istiyor.

Bu arada ulvi ve sufi değerleri olan "tasavvuf öğretisini" diğer manevi güç unsurlarından ayırmak lazımdır. Zira tasavvuf, makam, mevki gibi dünyevi araçlarla elde edilen manevi güç'den çok farklıdır. Burada Yüce Yaratıcının karşısında yok olma hatta hiç olma vardır. Gerçek tasavvuf disiplini, arkalarındaki binlerce müritten oluşan maddi ve manevi oluşumları ile bir güç odağı haline gelen cemaat yapılanmasından çok farklıdır.

O halde insanlar için özellikle erkekler için uğruna dünyayı yerinden oynattıkları cinsel gücün kaybı, haliyle çok önemli olsa gerek.

Cinsel güç kaybı (erektil disfonksiyon) nedir?

Erektil disfonksiyon, seksüel aktivite için yeterli ereksiyon yani sertleşme sağlanamaması veya sertleşme olsa bile bunun sürdürülememesidir. Ülkemizde erkeklerin hemen hemen üçte ikisinde değişen oranlarda erektil disfonksiyon olduğu tahmin edilmektedir. En az üç gün cinsel ilişkiye girilmediği halde, yeterli uyaran ve libido düzeyi (cinsel istek) olmasına rağmen yeterli penis sertleşmesi sağlanamayan kişilerde bir erektil disfonksiyon durumundan söz edilebilir.

Fizyolojik mi, psikolojik mi?

Erektil disfonksiyona, 40 yaşından önce daha çok psikojenik faktörler, 40 yaşından sonra ise çoğunlukla organik (fizyolojik) faktörler sebep olur. Ama yine de vakaların neredeyse yarısında psikolojik faktörlerin rol oynadığı düşünülmektedir. Ciddi bir psikolojik travma günlerce hatta aylarca süren bir erektil disfonksiyon tablosuna neden olabilir. Bununla beraber en önemli risk faktörleri yaşlanma, damar sertliği (atherosclerozis), şeker hastalığı (diabetes mellitus), kan basıncı yüksekliği (hipertansiyon), sigara içme, alkol ve madde bağımlılığıdır. Kan lipit düzeyindeki anormal yükselmeler de erektil disfonksiyona neden olabilmektedir.

Gerdek gecesi iktidarsızlığı psikolojik midir?

Özellikle Anadolu'da çok rastladığımız "gerdek gecesi iktidarsızlığı" psikolojik bir durumdur. Erkeklerde rastlanan bu tabloda, evlenen genç, ilk gece ve sonraki bir iki hafta iktidarsızlık yaşar. Evlilik stresi, heyecanı, çevresel baskılar, ya başarılı olamazsam korkusu, bilinç ve bilinçaltı çatışması oluşturarak, erkek cinsel organının sertleşmesini engeller. Bu bozukluk geçici olup bir kaç haftada düzelebilirse de bazen aylar bile sürebilir. Bu durumu, "Erkekliğin bağlanması" gibi doğaüstü bir takım nedenlere bağlamak yanlıştır. Tablo psikolojik desteğe ve telkine oldukça müsaittir.

Depresyon da, depresyon ilaçları da cinsel güç kaybı yapabilir

Erektil disfonksiyonun psikolojik faktörlerden mi yoksa organik sebeplerden mi kaynaklandığını tesbit etmek tedavide önemli rol oynar. Penil doppler ultrasonografi ve pudental EMG de herhangi bir patoloji tesbit edilemeyen vakalar büyük bir çoğunlukla psikolojiktir. Maalesef depresyon ve psikoz nedeniyle kullanılan ilaçlar, büyük bir oranda erektil disfonksiyon tablolarına neden olmaktadır. Aslında ilaçlar gibi depresyonun bizzat kendisi de ciddi erektil disfonksiyon nedenidir. Ancak şurası unutulmamalıdır ki, omurilik hasarlanması veya sinir ağrının zarar görmesi gibi organik nedenler, erektil disfonksiyon yaparken genellikle libido (cinsel arzu ve istek) kaybına neden olmazlar. Psikolojik faktörler ise aynı zamanda ciddi libido kaybına da sebep olabilirler. Bununla beraber erektil disfonksiyonun yanısıra libido kaybı ve cinsel organlarda yapısal gelişme bozukluğu da tesbit edilenlerde testosteron ve androgen gibi erkeklik hormonları da gözden geçirilmelidir.

Sağlıklı cinsel aktivite için sinir ağının sağlam olması gereklidir

Yeterli sertleşme sağlanabilmesi için beyinden başlayıp omurilikte aktarma yaptıktan sonra penis kaslarını uyaran sinir ağının sağlam olması ve penis düz kaslarında gevşeme yaparak kanla dolmasını sağlayan nitrit oksitin yeterli düzeyde salgılanması gerekmektedir. Eğer ciddi omurilik yaralanmalarında veya prostat ameliyatları gibi operasyonlarda veya perine bölgesinin radyasyona maruz kalması (örneğin radyoterapilerde) penis düz kaslarını harekete geçiren sinirler zarar görürse, nitrit oksit yeterli olsa bile erkeklik organının sertleşmesi gerçekleşmeyecektir. Bu durumda haliyle nitrit oksit salgılanmasını sağlayan ve günümüzde penis sertleşmesini sağlamak veya daha iyi duruma getirmek için yaygın bir şekilde kullanılan ilaçlar da fayda vermeyecektir.

Erektil disfonksiyon, ufuktaki kalp krizinin habercisi mi?

Yaşlanma erektil disfonksiyon için ciddi bir risk faktörüdür. İlerleyen yaşlarda libido korunmasına rağmen zaman zaman erektil disfonksiyon yaşanabilir. Bunda yeterli uyaran olmaması da rol oynayabilir. Ancak yaşlanma ile erektil disfonksiyon gelişmesinin başlıca sebebi penis kan akımının gelişen damar sertliği nedeniyle bozulmasıdır. Damar sertliği sistemik bir olaydır. Dolayısıyla oluşan damar sertliği vücudun her yerinde olacaktır. Penis arterlerinin çapı genelde 1-2 mm iken kalbi besleyen koroner damarların çapları ise 3-4 mm dir. Bu nedenle damar sertliği nedeniyle diğer sistemik belirtilerden önce erektil disfonksiyon ortaya çıkabilir. 40 yaşını geçmiş bir kişi de erektil disfonksiyon belirlenmişse mutlaka koroner damarlarda yakından incelenmelidir. Dolayısıyla erektil disfonksiyon, bir koroner damar hastalığının öncü belirtisi olabilir. Böylelikle erektil disfonksiyonu bulunan kişilerde koroner incelemelerin yapılması ile gelişmesi muhtemel kalp krizlerinin de önüne geçilebilecektir. Mümkün mertebe damar sertliğinden korunmak için düzenli doğal beslenme, spor aktiviteleri ve omega 3 den zengin diyet önemlidir. Yine kırk yaşını geçmiş kişilerin haftada iki üç defa da olsa 100-500 mg aspirin almaları da koruyucu rol oynar. Burda dikkat edilmesi gereken husus, aspirinin 500mg dan fazla alınmamasıdır. Örneğin 500 mg ve daha aşağısı damar lümeninin temizleyici bir rol üstlenirken 1000mg lık aspirin dozu ise tam tersi damar sertliğini arttırıcı etkiler göstermektedir.

Şeker hastasıyım diye korkmayın

Şeker hastalığı, erektil disfonksiyon riskini normale göre yedi kat arttırmaktadır. Şeker hastalığı bulunan kişilerin yüzde onu, erektil disfonksiyondan yola çıkılarak teşhis edilmektedir. Bununla beraber kan şeker düzeyi iyi takip edilen ve kontrol altındaki diyabetiklerde erektil disfonksiyon oranı düşmektedir. Bilinen en güçlü beş antioksidandan biri olan ve bir ikincisinin de oluşmasını sağlayan alfa lipoik asit, aynı zamanda şeker hastalığının sinirlere verdiği zararı önleyen bir maddedir. Bu nedenle şeker hastalığı olan kişilerin erektil disfonksiyondan korunmak için her gün olmasa bile haftada iki üç defa alfa lipoik asit almalarını önermekteyim. Bu antioksidan değişik ticari isimlerle eczanelerde mevcuttur.

Bisiklete binenler dikkat etmeli

Sürekli bisiklete binme ya da bisiklet sporu ile ilgilenenlerde, tekrarlayan küçük travmalar sonucunda erektil disfonksiyon gelişebilir. Omurilik yaralanmaları, beyin damar hastalıkları, multipl skleroz ve nöropatiler de erektil disfonksiyona sebep olabilir. Prostat ameliyatları sonucunda erkeklik organına giden sinir ağının zarar görmesi ile geçici ya da kalıcı erektil disfonksiyon tabloları oluşabilir.Diğer yandan sigara tiryakilerine de kötü bir haberimiz olacak, sigara içme de uzun vade de erektil disfonksiyona neden olabilmektedir. Aynı şekilde alkol ve madde bağımlılığı da iktidarsızlık sorunları oluşturabilmektedir. Alkol; sosyal içicilerde, alkollü olunan bir gecede yüksek düzeyde geçici ereksiyon problemleri oluşturmaktadır. Sürekli alkol kullanan alkoliklerde ise sorunun kalıcı olma tehlikesi vardır.

Terapiler ve TMS işe yarayabilir

Tedaviye başlarken, tablonun psikolojik mi yoksa organik mi?, ayırt edilmesi çok önemlidir. Eğer olay, psikolojik bir travmaya ya da travmalara bağlı ise EMDR ya da diğer psikoterapiler uygulanmalıdır. Terapiyi istemeyen ya da terapiden sonuç alınamayan kişilerde prefrontal korteksi normal çalışma ayarına döndüren TMS (transkranial manyetik stimülasyon) tedavileri denenebilir. Erektil disfonksiyonu olupta psikolojik olduğuna kanaat getirilen kişilerde antidepresan kullanmaktan kaçınılmalıdır. Zira bu tabloyu daha da ağırlaştırabilir. Eğer erektil disfonksiyon ile beraber libido kaybı da söz konusu ise öncelikli olarak psikolojik faktörler ve daha az ihtimalle hormonal nedenler düşünülmelidir. Erektil disfonksiyon organik nedenlere bağlı olsa bile beraberinde psikolojik unsurlar da varsa, tedaviye mutlaka psikolojik destek de ilave edilmelidir.

Diğer taraftan sigara ve alkol alışkanlığı, şeker hastalığı, obezite gibi risk faktörlerini olabildiğince asgariye indirmek, başlıca hedeflerden olmalıdır.

İlaç tedavisi

Nitrit oksit, erkeklik organının sertleşmesini sağlayan çok önemli bir maddedir. Penis düz kaslarında gevşemeye neden olarak ereksiyon için gerekli damar genişlemesini sağlar. Fosfodiesteraz tip 5 enzimi ise, nitrit oksit düşmanı olup bunu hızla yok eder. İşte bugün modern ilaç biliminde 1988 den beri kullanılan ilaçlar, bu enzimin çalışmasını ve dolayısıyla nitrit oksidin yok edilmesini önleyen ilaçlardır. Böylece nitrit oksidin aktif durumda olduğu süre boyunca sertleşme sorunu yaşanmaz.

Nitrit oksitin aktif durumda olmasını sağlayan ilaçlar (sildenafil, vardenafil, tadalafil) ülkemizde de hemen her eczanede bulunabilmektedir. Bu ilaçlar erektil disfonksiyonun nedeni psikolojik unsurlar olsa bile yine de şiddetli olmayan durumlarda işe yarayabilmektedir.

Organik sebepli erektil disfonksiyonlarda ilk tercih nitrit oksidin yok edilmesini önleyen bu ilaçlar olmalıdır. Bunlar etkisiz kaldığında ise testosteron kontrollü bir şekilde denenebilir. Testosteronun ağızdan alınan formu pek etkili değildir. Bu yüzden ya enjekte edilen ya da cilde yapıştırılan bant formu tercih edilmelidir. Testosteronun aynı zamanda libidoyu arttırıcı etkileri de vardır. Ancak testosteron tedavisinden önce kesinlikle prostat muayenesi yapılmalı ve bir kanser ihtimali ekarte edilmeli ayrıca uzun kullanımda aralıklara prostat incelemesi yapılmalıdır.

Sildenafil ve vardenafilin etkisi, alındıktan yarım saat sonra başlar ve 3-5 saat sürer. Tadalafilde ise yine etki yarım saatte başlar ama 36 saat kadar etkisi sürebilir. Bu ilaçların tok karnına alınması etkilerini azaltırken, aç karnına alınmaları etkilerini artırır. Bu ilaçların kalp krizine neden oldukları konusunda yanlış bir kanaat oluşmuştur. Söz konusu ilaçlar asla kalp krizine neden olmazlar. Ancak kontrol altına alınamamış bir yüksek tansiyon ya da mevcut koroner damar hastalığı olanlarda kesinlikle doktor tavsiyesi olmadan kullanılmamalıdır. Bu ilaçlar damar genişlemesi (vazodilatasyon) yaptıkları için bilindiğinin aksine kan basıncını yükseltmezler, düşürürler. Bu nedenle beyin veya koroner kan akımının yetersiz olduğu kişilerde ya da inme geçirenlerde de sakıncalı olabilir.

Bu ilaçların en önemli yan etkileri, baş ağrısı, yüzde kızarma ve ateş basmasıdır. Ayrıca migren ataklarını da tetikleyebilirler. Bu yan etkiler, damar genişlemesinin sadece erkeklik organında sınırlı kalmayıp tüm vücuda yayılmasından kaynaklanmaktadır. Zaten ciddi baş ağrısı hastalıklarından olan migrenin de temelinde, beyinde damar genişlemesi vardır.

Erektil disfonskiyon tedavisinde kullanılabilecek bir diğer ilaçta Apomorfin'dir. Genelde Parkinson tedavisinde kullanılan bu ilaç, beyindeki D2 reseptörlerini aktive ederek etkisini gösterir. Bu nedenle Parkinson hastalarını apomorfinle tedavi ederken, hastaların cinsel istek ve performanslarının artabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Ancak yapılan bilimsel çalışmalar, nitrit oksidi muhafaza eden ilaçların apomorfinden daha etkili olduğunu göstermektedir.

İlaç tedavisi dışındaki diğer seçenekler

İlaç tedavisinden sonuç alınamadığında ya da yeterli psikolojik destekle erektil disfonksiyon çözülemediğinde diğer tedavi seçenekleri tercih edilebilir.

İğne tedavileri: penisin süngersi tabakasına, insülin iğneleri gibi küçük iğnelerle papaverin, regitine veya prostoglandin enjekte etmektir. Bu üç madde tek başına enjekte edilebildiği gibi çeşitli kombine uygulamaları da yapılabilir. Penis sertleşmesi enjeksiyondan hemen sonra başlar ve 3-5 saat devam eder.

Vakum (pompa) tedavileri: bu uygulama da penisi içine alan silindir şeklindeki vakum aleti kullanılır. Önce vakumun motoru çalıştırılarak içerde negatif bir basınç oluşturulur ve bu sayede erkeklik organı kanla dolar sonra penis köküne dolan kanın geriye gitmemesi için bir halka yerleştirilirek silindir vakum çıkarılır. İlişki sonrasında halka çıkartılır ve penisde sönme gerçekleşir. Bu yöntem neredeyse 100 yıldır kullanılmaktadır. Ameliyat gerektirmeyen basit bir yöntemdir ve penil protezlere göre çok daha ekonomiktir. Tek sıkıntı zaman zaman ağrılara ve ekimozlara neden olmasıdır.

Penil protez uygulamaları: halk arasında mutluluk çubuğu olarak ta bilinir. Penis içerisine ameliyatla iki adet silikon tüp yerleştirilmesidir. Üç çeşit protez vardır. Bunlardan sert olanları artık kullanılmamaktadır. Bükülebilir ve şişirilebilir olan diğer ikisi tercih edilmektedir. Bükülebilir olanlarda penis sürekli ereksiyon halindekalmaktadır. Cinsel münasebet haricinde bükülerek iç çamaşır içinde sert haliyle bırakılmaktadır. Devamlı sert olarak kalması ve mayo giyildiğinde rahatsız edici bir görüntü oluşturması dezavantajıdır. Ancak şişirilebilir protezlere göre daha ucuzdur ve daha nadir bozulur. Şişirilebilir protezlerde ise penis içerisine yerleştirilen silikon çubuklar şişirilebilir ya da söndürülebilir mahiyettedir. Yumurtalık torbası içerisine konan bir pompa aracılığı ile şişirilerek ereksiyon sağlanır ve yine aynı şekilde ereksiyon sona erdirilir. Bükülebilir protezlere göre daha karmaşık bir uygulama olduğu için daha pahalıdır ve daha sık bozulabilir.

Son söz itibariyle; cinsel iktidarsızlık, şiddete ve saldırganlığa neden olan üç önemli faktörden biridir. Kişi cinsel güç kaybını, bilinçli ya da bilinçsiz fiziksel saldırıya dönüştürerek kendini telafi etmeye çalışır. Kısacası toplumda gereksiz şiddet gösterenlerin gizli iktidarsızlar olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca şiddetli geçimsizlik nedenleriyle gerçekleşen boşanmaların en az yarısında cinsel problemler vardır. Dolayısıyla gerek boşanmaların önüne geçebilmek ve aile kurumunu güvenceye almak için gerekse toplumda ki huzuru sağlamak ve insanları mutlu etmek için erektil disfonksiyon problemine önem vermek zorundayız.

title