Bilinç ve bilinçaltı nedir?
Dr. Mehmet Yavuz
"Bir ben vardır bende, benden içerü'' diyen Yunus Emre acaba bilinçaltını mı işaret etmekteydi? Bilinç ve bilinçaltı bütünlüğünün önemi, olgun insan olma yolculuğunda hep sözü edilen bir konudur. Kamil kişilerde bilinç gibi bilinçaltı da temizdir. Olumsuz fikirler,kötü düşünceler olmaz. Hep pozitif bakılır hayata… Çünkü bilinçaltımızda; tamamlanmayan, yerine gelmeyen, tarif edemediğimiz kopmalar ya da yerine koyamadığımız parçalar oldukça, düzensiz ve ahenksiz bir hayata mahkûm oluruz. Ruhumuz, bilincimiz ve bedenimiz o muhteşem düeti seslendiremez. Orkestra şefi gibi çalışan beynimiz, bütünlüğü, tek sesliliği ve armoniyi yakalayamaz. Ruhumuz ayrı telden çalar, bedenimiz farklı telden çalar..
Bilinç nedir, nerededir?
Dışarıdan aldığımız uyaranlar, elektrik yüklü iyon dalgaları halinde, yıldırım hızıyla nörondan nörona geçerek iletilir. Bu esnada nöronlar arasında milyarlarca bilgi alış verişi yapılır ve sonunda bu uyarana karşı bir eylem gerçekleştirilir. Peki, bütün bu iyon ve kimyasalların hareketi ve yoğun nöronal aktivite esnasında, bilinç nerededir? Yani bizim farkına varmadığımız faaliyetleri otomatik olarak yapan beyin aktivitesi nerede ve nasıl olmaktadır? Faaliyetlerimizi otomatik vitese alarak farkına varmadan gerçekleştiren şanzıman bölgesi neresidir ve beynin neresinde aranmalıdır?
Beynin bir elektromanyetik alanı vardır. Duyularla alınan tüm sinyaller önce beynin elektromanyetik alanının kontrolüne girer. Sonra beyindeki diğer sinyallerle otomatik olarak bağlantı kurar, bütünleşir. Adına ister bilinç diyelim, ister ruh diyelim, çok merkezli ya da çok odaklı bir enerji vardır beynimizde. Öyleyse ruh bilinç midir? Hipernöronal aktivite esnasında dolaşan enerji midir yoksa başka bir şey midir? Bunun cevabını, bugün diğer konular gibi kesin olarak, yani bilimsel kanıtlarla ispatlayarak veremiyoruz. Ben bu elektromanyetik alanın "bilinç" olduğunu, beyinde belli sabit bir yerde olmadığı, ancak örneğin beyin sapındaki uyanıklık merkezi (formatio retikularis), limbik sistem ve motor korteks gibi önemli bölgelerle bağlantılı olarak çalıştığını düşünmekteyim. Yani bilinç dediğimiz şey "hipernöronal kolektif aktivite" (nöron üstü bütünleşik etkinlik) dir.
Dolayısıyla bilinçaltı ise beynimizin, biz farkında olmadan bilinçdışı çalışan, bedenimizin istemsiz kaslarını yöneten, gece uyurken dahi vücut fonksiyonlarımızın çalışmasını sağlayan, beş duyumuzla algıladığımız her şeyi an be an kaydeden ve gerektiğinde kullanılmak üzere bilincin emrine veren bir parçasıdır. Zihnimiz 1 saniyede 500 bin bit (bite/byte)bilgiyi içine alıyor ve bilinçaltına kaydediyor. Fakat bizler bilinç düzeyinde bu bilgilerin sadece 5 bininden haberdar oluyoruz. Bu noktada bilinçaltımıza inanılmaz bir bilgi akışının olduğunu söyleyebiliriz. Mesela bilgisayar örneğini verecek olursak, bilgisayarda yüklü işletim sistemi, programlar, bilincin kendisidir. Bilinçaltı ise bu işletim sistemini destekleyen ancak hiç bir zaman için ulaşamadığımız ve göremediğimiz gizli şifreli yazılımlardır. Bu programlar arasında bize hizmet eden iyi programlar olabileceği gibi virüsler ve Truva atları gibi zararlı programlar da olabilir. Bilgisayarınızın hafızası kuvvetli, işlemci hızı çok yüksek olsa bile virüsler, Truva atları işleyiş hızını ve ahengini bozabilirler.Bilinçaltı, bilgisayarın hafızası gibi, her türlü bilgiyi kaydeder fakat bu bilgilerin nasıl kullanılacağı, bilgisayarda yüklü işletim sistemine bağlıdır. Virüsler,bilinç ve bilinçaltımıza yerleşen ön yargılara, kötü düşüncelere, saplantılara ve fobilere benzetilebilir.
Bilinçaltı, bazı durumlarda idareyi ele alır. Otomatiklik kazanmış tüm hareketlerimizde (araba kullanmak, yemek yemek vs) bilinçaltının hâkimiyeti söz konusudur.
Bazen bilinçaltında kayıtlı bilgiler aniden ortaya çıkıp hayatımızı da kurtarabilir. Bakın size yaşanmış bir hikâye anlatayım: Bir hastanede doktor olarak görev yaparken, bir hastam klinikten çıkmış ve kaybolmuştu. Tüm uğraşlarımıza rağmen bir türlü izini bulamamıştık. Hasta yakınları büyük bir endişe ve merak içindeydi. İki gün sonra Bursa'dan gelen bir telefonla hepimiz donup kalmıştık. Meğer hastamız, temporal epilepsi nöbetine girmiş, pijamaları ile Bursa'ya gitmiş. Yemiş içmiş, otelde kalmış ve kendine geldiğinde karşısına ilk çıkana "Burası neresi hemşerim?" dediğinde doğal olarak aklından zoru var sanılmış. Bu hikâyede, kişinin otomatik pilot gibi hayatını ve yaşam koşullarını idame ettirebilmesinin sebebi, bilinçaltında kayıtlı öğrenilmiş bilgilerdir.
Benzer bir hikâye de Amerika'dan… New York'ta bir makinist, bilinçsiz olarak yani tamamen bilinçaltının kontrolü ile tüm yeşil ve kırmızı ışıklara riayet ederek, bir saat boyunca treni kullanabilmişti.
Bu örneklerde her ne kadar, bir epilepsi nöbeti söz konusu olsa da, bilinçaltının, bilinç olmadan da kişiyi yönetebileceği, otomasyon ve alışkanlık kazanmış hareketleri düzenli bir şekilde sergileyebileceği açıkça görülmektedir.
Bilincin katmanları
Sigmund Freud, bilincin çeşitli katmanlardan oluştuğunu ifade ederek, "Topografik zihin modeli" fikrini ortaya atmıştır.Freud, bilinci bir buzdağına benzeterek farklı bilinç aşamalarını bu buzdağının suyun altında ve üstünde kalan kısımlarıyla, yerlerini su seviyesine göre betimleyerek bağdaştırmıştır. Dolayısıyla Freud, su seviyesini bilinç eşiği olarak düşünerek, bu eşiğin altında bilincin en büyük alanını oluşturan bilinçaltının yattığına inanıyordu. Bilinç ve bilinçaltı arasında bulunan ön bilinç aşamasında ise o anda farkında olmadığımız ancak her an bilince taşıyabileceğimiz anılarımız ve dünya bilgileri yer alıyor.
Analitik psikolojinin kurucusu olan Carl Gustav Jung da zihni üç bölüme ayırmaktadır:
1-) Bilinç Aşaması (Buzdağının su yüzeyinden görünen kısmı): Bilincinde olduğumuz her türlü düşünce ve algılar, bilinç aşamasını oluşturuyor. Bu düşünce ve algılar, farkındalık eşiğinin üzerinde kaldıklarından kendilerini açıkça belli ediyorlar.
2-) Ön Bilinç Aşaması (Buzdağında su seviyesinin hemen altı): O anda bilincinde olmasak da hemen ulaşılabilecek anılar ve dünya bilgilerini kapsıyor. Bu aşama, bilinçle bilinçaltı arasında bir tür geçiş aşaması görevi üstleniyor.
3-) Bilinçaltı (Buzdağının suyun altındaki geri kalan kısmı): Bilinçaltında farkında olmadığımız korkular, mantık dışı davranışlar, vahşet yönelimleri, utanç verici deneyimler, bencilce istekler ve ahlak dışı dürtüler bulunuyor. Buzdağı benzetmesinde, buzdağının en büyük alanını oluşturuyor.
Freud, insanın doğası gereği şiddet ve cinselliğe yönelik utanç verici dürtüler barındırdığını iddia ederek, bu fikir ve dürtülerin bilinçaltımıza yerleştiğini belirtiyor. İşte Freud geliştirdiği, psikoanalitik kuramla bilinci etkileyen bilinçaltı mekanizmalarını düzene sokabileceğini iddia etmektedir. Nitekim Freud'un geliştirdiği psikoanalitik kuramlar, bugün bile birçok psikiyatrisin ve analistin kabul ederek uyguladığı kavramlardır.
Sonraki yazımızda da bilinç ve bilinçaltı mevzusuna devam edeceğiz..