Haberler

Aşı Paranoyası: Aşı ile mikroçip mi takılıyor? Aşı kısırlaştırıyor mu?

Dr. Mehmet Yavuz

Dr. Mehmet Yavuz

Nöroloji Uzmanı
30.07.2021 03:54

Korku, insan doğası için gerekli bir duygudur. Ancak korkunun azı da fazlası da zarardır. Çünkü korkusuz insanlar psikopatça ve sosyapatça hareketler yapabilirler. Yasalardan ve cezalandırılmaktan korkmadıkları için şiddete dayalı davranışlardan çekinmezler. Böyle antisosyal sosyopat kişileri zaman zaman her yerde görmek mümkündür. Korkunun fazlası durumunda ise kişiler gereğinden fazla savunma içgüdüsü ile hareket ederler, sosyal ortamlara girmekten çekinirler. Özgüvenleri yok denecek kadar azalır. Paranoyanın asıl unsuru da başka birşeylerin size zarar vereceğine dair gerçekçi olmayan bir inanç ve korkudur. Dolayısıyla paranoyanın merkezinde korku vardır. Ama işte bizim asıl değinmek istediğimiz konu, bu korku duyusunun hem Kovid-19 pandemisiyle hem de sonrasında ki aşı uygulamaları ile dalga dalga tüm topluma yayılması ve bir toplumsal paranoya şekline dönüşmesidir. Hiç şüphesiz bu konuda görsel ve yazılı medyanın söz konusu pandemiyi ele alış biçimi, aşılar hakkındaki yerli ve yersiz iddiaların zemin bulması veya ilaç şirketlerinin ve sağlık sisteminin güven ya da güvensizlik veren tutumları da etkili.

Aşıdan kaçınanlar bencil insanlardır

Paranoyayı bireysel anlamda analiz ettiğimizde genelde kişinin kendine aşırı değer verdiğini, benlik değerlerinin anormal bir şekilde ön plana çıktığını görmekteyiz. Kişinin kendini bencilce ön plana çıkarması ile beraber herhangi bir haksızlığa uğrama, hastalık kapma veya bir ihtimal ileride aşılardan kaynaklı çeşitli komplikasyonlara maruz kalabilme düşünceleri, kişide aşırı güvensizlik ve şüphecilik oluşturmaktadır. Buna düşünce çerçevelerini belirleyen yorum hatalarından kaynaklanan vesveseler, saçma ve mantıksız deliller üretme eğilimi de eklenince, kişiler herkesi ve sistemi güvensiz görmekte, böylelikle sosyal ayrışma ve emniyetsizlik bunalımı ortaya çıkmaktadır. Bu noktada tabii ki, toplumsal paranoya rüzgarına kapılan herkesin benlik duygularının anormal geliştiğini söylemek de doğru değildir. Her toplulukta paranoyanın etkisine girmiş üç beş kişi, kendi halinde yaşayan diğer mütevazi çoğunlukları da etkilemekte böylece paranoya toplumun her ferdine tesir etmektedir.

İğne fobisi

Tabii ki, aşı paranoyasını konuşurken, iğne fobisini de görmezden gelemeyiz. Bugün toplumumuzun çok da azımsanmayacak bir bölümünde iğne korkusu (tripanofobi) vardır. Bu kişiler, çocukluk dönemlerinde de aşılama kampanyalarından büyük tedirginlik duymuş ve hatta kaçınma davranışlarına girmiş, erişkinlik döneminde de sırf enjeksiyon yapılma korkusu ile hastanelerden uzak durmaya çalışmış bireylerdir. Nitekim tripanofobik kişiler, aşı karşıtlarının en çok zemin buldukları alanlardır.

Aşılar kısırlaştırmaz

Aşı karşıtlarının en büyük tezleri; aşılamaların, insanlara "mikroçip takılması" ya da "kısırlaştırma" yahut başka bir gizli amaç için kullanılabilme ihtimalleridir. Sadece bu da değil daha birçok ütopik paranoyak iddialar var. Özellikle Bill Gates'e atfedilen fakat daha sonra yine kendisi tarafından reddedilen; "Aşılama bahanesi ile insanlara mikroçip yerleştirileceği iddiaları" sosyokültürel düzeyi düşük yerlerde bile yankı uyandırdı.

Aşılar genetiği bozmaz

Bir yandan kovid-19 virüsündeki mutasyonlar, öte yandan bazı aşıların genetiği ile oynanarak hazırlanması kafalarda birçok soru işareti bıraktı. Yani mRNA tekniği ile aynı bilim kurgu filmlerinde olduğu gibi virüsün genetiği ile oynanarak aşının hazırlanması "Acaba bu aşı bizim genetiğimizi de bozar mı?" diye çeşitli korkuları tetikledi. Bazıları da "Aslında bu salgın abartılıyor, grip gibi bir şey aşılanmasam da olur" kabilinden bahanelerle aşı uygulamalarını ciddiye almayıp mesafeli durdu.

Kovid-19'un sadece aşılama ile kontrol edilebilirliğini gözden kaçıran aşı karşıtı eylemler sadece bugünlere ait de değil. Yüzyıllardır aşılama ile koruyucu hekimliği savunanlarla, aşı karşıtı olanların mücadelesi devam ediyor.

İlk modern aşıyı Osmanlı Hekimleri bulmuştur

Aslında binlerce yıl önce Çin'de ilkel mana da aşı uygulamalarına rastlamamıza rağmen, modern aşıyı ilk uygulayanlar, sanıldığı gibi Avrupa devletleri değil. Osmanlı hekimleri 1700'lü yıllardan itibaren aşı uygulamalarını tatbik ediyorlardı. Aşının, batılı ülkelerce ilk tanışması, İstanbul'a elçi olarak atanan İngiliz Edward Wortley Montagu'nun eşi olan Leydi Mary'nin çiçek aşısını Londraya götürmesi ile başlar. Ancak bu aşıya kilise ve bazı İngiliz aydınları şiddetle karşı çıkar. Kilise aşıyı, Tanrı'nın iradesine saygısızlık olarak görmüş ve karşı çıkmıştır. Bu yüzden İngiltere'de aşı uygulamalarına başlanması 100 yıl gecikir. 1800'lü yıllarda sığır çiçeğinden üretilen aşılara yine bir kısım İngiliz aydınlar; "Bu aşıyı kullananlar ineğe dönüşebilir" diye yaygara koparmışlar ve aşının yaygınlaşmasını önlemişlerdir.

İlaç firmalarının "kazanç odaklı" tutumları

Günümüzde aşı karşıtlarının en büyük dayanaklarından biri de ilaç firmalarının daha çok kazanç odaklı çalışmalarıdır. Örneğin Amerikan menşeli ilaç firması devlerinden Pfizer'ın Nijerya'da Trovan isimli deneysel bir menenjit ilacını yasadışı yollarla çocuklar üzerinde denemesi ve bu sebeple onlarca çocuğun ölmesi ya da sakat kalması dünya çapında büyük infial uyandırmıştır. Hülasa Pfizer'in karıştığı bu skandal geliştirdikleri ve pazarladıkları aşı hakkında da "insanlığı kısırlaştırma"da dahil olmak üzere bir dizi komplo teorisinin üretilip yayılmasına neden olmuştur. Netice de kapitalizme olan güvensizlik tıp alanında aşı uygulamalarına da yansımıştır.

Aşıdan değil, covid-19'dan korkun

Sonuç itibariyle yukarıda anlattığım birçok sebep, dünya genelinde bir aşı paranoyasına neden olmuştur. Elbette aşıların bir takım yan etkileri vardır ve ilerde aşılardan kaynaklı neler olabileceği konusunda da tam bir fikrimiz yok. Fakat şurası bir gerçek ki; Kovid-19'un oluşturduğu hastalık tablosu hatta ölüm riski, aşılardan kaynaklanabilecek yan etki riskinden kat be kat daha fazladır. Bu yüzden hiç tartışmasız aşı olmanın, olmamaya göre çok büyük artıları ve avantajları vardır. Bu nedenle sadece kovid-19 aşısı değil, diğer aşıları da yaptırmamız, hem kendi hem de bulaştırıcılığın önlenmesi adına toplum sağlığı açısından da olağanüstü önem taşımaktadır.

Korkutucu taraf, aşı karşıtlarının yoğun propagandası ile sadece kovid-19' dan değil diğer çeşitli salgınlardan da ölüm olanlarının artmasıdır. Örneğin 2016 da tüm dünyada kızamıktan ölenlerin sayısı %50 artmıştır. Sevindirici taraf, ülkemizdeki aşı karşıtlığının diğer ülkelere göre oldukça düşük ve etkisiz olmasıdır.

title