Doğan Seyfi Dağtaş

Yapay Zekânın Sessiz Yükselişi: Gündelik Hayatımızı Fark Etmeden Nasıl Ele Geçiriyor?

26.05.2025 10:53
Haber Detay Image

Sabah alarmı çalıyor. Telefonun, seni en uygun saatte uyandıracak şekilde uykunu takip etmiş. Kalkıyorsun, kahve makinesi çoktan kahveni hazırlamış bile. Evden çıkmadan önce cep telefonundan en az trafik olan güzergâhı kontrol ediyor, yolda dinlemen için sana özel seçilmiş bir çalma listesine geçiyorsun. Farkında mısın bilmiyorum ama bu sıradan sabah rutininin neredeyse tamamı yapay zekâ tarafından yönetiliyor.

Yapay zekâ (AI), hayatımıza bir anda değil, adım adım, sessizce girdi. Başlangıçta sadece bilim kurgu filmlerinde görmeye alıştığımız bu teknoloji, bugün cebimizde, kolumuzda, mutfağımızda, hatta sohbet ettiğimiz dijital asistanlarda bile yerini aldı. En çarpıcı olan ise, onu fark etmeden her geçen gün daha fazla kullanıyor olmamız.

Eskiden teknolojik bir değişiklik olduğunda bu çok daha görünürdü. Yeni bir cihaz, yeni bir uygulama ya da bir yazılım çıkardı ve insanlar bununla tanışırdı. Şimdiyse yapay zekâ öyle bir noktada ki, arayüzü bile neredeyse görünmez hale geldi. Sanki kendi kendine işleyen, bizim düşünmeden kabullendiğimiz bir düzen kuruldu. Bunun farkında olmayanların sayısı düşündüğünden çok daha fazla.

Günümüzde kullandığımız birçok sistem aslında yapay zekâ destekli algoritmalarla çalışıyor. Ama biz bunları hâlâ basit uygulamalar zannediyoruz. Örneğin; internetten bir ürün arıyorsun, ertesi gün sosyal medyada tam da o ürünle ilgili reklamlar karşına çıkıyor. Ya da YouTube'da bir video izliyorsun, sonra sen farkında bile olmadan seni saatlerce ekran başında tutacak içerikler sıraya diziliyor. Tüm bu örnekler, yapay zekânın senin davranışlarını analiz ettiğini ve senin adına kararlar almaya başladığını gösteriyor.

Peki bu kötü bir şey mi? Aslında hayır. Zira yapay zekâ birçok konuda büyük kolaylık sağlıyor. Tıbbi teşhislerde doktorlara yardımcı oluyor, fabrikalarda verimliliği artırıyor, tarımda hastalıklı bitkileri tespit edebiliyor, hatta müşteri hizmetlerinde 7/24 çalışan dijital temsilcilerle işletmelere zaman kazandırıyor. Ancak bu kadar güçlü bir teknolojinin kontrolsüz yayılması bazı riskleri de beraberinde getiriyor.

En büyük risk, bağımlılık değil, farkındasızlık. Çünkü insanlar neye bağımlı olduklarını bilmediklerinde onu sorgulama reflekslerini de yitirirler. Bugün birçok kişi, "bunu neden izliyorum?" veya "bu kararı ben mi verdim, algoritma mı?" sorularını sormadan yaşıyor. İşte asıl tehlike burada başlıyor.

Yapay zekânın hayatımızdaki bu sessiz ilerleyişi, bireysel tercih alanlarımızı da şekillendirmeye başladı. Eskiden insanlar kendi zevklerini zamanla keşfederdi; şimdi ise "sana özel" başlığıyla sunulan içerikler, seçimlerimizi bizden önce belirliyor. Bu durum, zaman kazandıran bir konfor gibi görünse de uzun vadede insanın karar verme becerilerini köreltebilir.

Düşünsene, her sabah ne giyeceğini sana bir uygulama söylüyor, öğle yemeğini sipariş ederken "sana en uygun" restoranı yapay zekâ öneriyor, akşam izleyeceğin diziyi platform seçiyor. Yarın bir gün hayat arkadaşını da algoritmalar belirlerse, biz insanlar neyi deneyimlemiş, neyi gerçekten seçmiş olacağız?

Bu yüzden teknolojiden korkmak ya da ona düşman olmak yerine, onu tanımak ve onunla bilinçli bir ilişki kurmak gerekiyor. Yapay zekâya karşı dikkatli olmak, onun sunduğu faydaları reddetmek anlamına gelmez. Aksine, bu gücü hayatımızı kolaylaştırmak için akıllıca kullanmak, ama karar verme yetimizi de elden bırakmamak gerekir.

Unutmayalım ki teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, onu yöneten hâlâ insan olmalı. Aksi halde bir gün fark etmeden yöneten değil, yönetilen oluruz.

Yazarın Tüm Yazıları

title