Doğan Seyfi Dağtaş

Cep Telefonlarının Görünmeyen Yüzü: Pillerde ve Çiplerde Kullanılan Nadir Elementler Tükeniyor mu?

14.05.2025 19:09
Haber Detay Image

Hayatın her anına sızan bir teknoloji varsa, o da tartışmasız cep telefonlarıdır. Sabah alarmını susturduğumuzda başlar onunla ilk temasımız, gün boyu iletişim kurarken, banka işlemleri yaparken, alışverişte ödeme yaparken, hatta sağlık uygulamalarımızı kontrol ederken bile elimizden düşmez. Onun yokluğunda kendimizi adeta dünyadan kopmuş hissederiz. Ancak cep telefonlarının böylesine vazgeçilmez hale gelmesi, yalnızca sosyal ve bireysel etkiler yaratmakla kalmıyor; aynı zamanda gezegenimizin doğal kaynakları üzerinde de derin ve uzun vadeli bir baskı oluşturuyor.

Her yıl milyonlarca insan, daha hızlı, daha ince, daha gelişmiş bir model arayışıyla cep telefonlarını değiştiriyor. Hızla yenilenen bu cihazlar zincirinin ardında ise, çoğu insanın hiç düşünmediği büyük bir çevresel ve ekonomik gerçek yatıyor: Bu küçük cihazların her biri, dünya üzerindeki nadir ve stratejik öneme sahip elementlerin bir kısmını içinde barındırıyor.

Bir cep telefonu üretmek için, sadece sıradan metaller değil; lityum, kobalt, tantal, nikel, altın, platin ve hatta indiyum gibi nadir bulunan ve çıkarılması son derece zor metaller kullanılıyor. Bu elementler, telefonların bataryalarında, işlemcilerinde, ekranlarında ve hatta titreşim motorlarında bile hayati roller üstleniyor. Örneğin, telefonunuzun pilinin uzun ömürlü olmasını sağlayan kobalt, dünyanın belirli bölgelerinde zorlu ve çoğu zaman insan hakları ihlallerinin yaşandığı koşullarda çıkarılıyor. Lityum ise, özellikle elektrikli araç ve enerji depolama teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte, sadece cep telefonu endüstrisinin değil, tüm teknolojik gelişmelerin en kritik hammaddesi haline geldi.

Daha da çarpıcı olan ise, bu değerli elementlerin çıkarılması sırasında çevreye verilen zarar. Bir ton lityum üretmek için yaklaşık 500 bin litre su tüketiliyor. Bu, özellikle Güney Amerika'da lityum üçgeni olarak bilinen Şili, Arjantin ve Bolivya gibi su kıtlığı yaşayan ülkelerde ciddi çevresel sorunlar yaratıyor. Benzer şekilde, kobalt madenlerinde yer altı su kaynaklarının kirlenmesi ve toprak erozyonları bölgesel ekosistemleri tehdit ediyor.

Bu tabloya bir de geri dönüşüm eksikliği eklendiğinde, ortaya çıkan manzara daha da karamsar bir hâl alıyor. Bugün dünya genelinde atık elektronik cihazların yalnızca %20'si etkin bir şekilde geri dönüştürülüyor. Cep telefonlarının ise içerdikleri karmaşık yapılar ve düşük geri dönüşüm verimliliği nedeniyle bu oran daha da düşük. Bir ton elektronik atıktan elde edilebilen altın miktarı, yalnızca birkaç gramla sınırlı kalıyor.

Tüm bu gelişmeler, sadece çevreyi değil, doğrudan cebimizi de etkiliyor. Cep telefonu fiyatlarındaki sürekli ve keskin artışın ardında, artan hammadde maliyetleri ve bu nadir metallerin hızla tükenen rezervleri yatıyor. Üreticiler bir yandan daha sürdürülebilir çözümler ararken, diğer yandan maliyet baskısı nedeniyle her yeni modelde fiyatları yükseltiyor. Yakın gelecekte, yeni bir akıllı telefon almak geçmişteki kadar kolay ve erişilebilir olmayabilir.

Peki bu sürecin önüne nasıl geçebiliriz? Tüketim alışkanlıklarımızı değiştirmek mümkün mü? Daha sürdürülebilir üretim ve geri dönüşüm modelleri geliştirmek için neler yapılıyor? Yoksa teknolojinin hızına kapılmış insanlık, bir gün cebindeki telefonun gerçek bedelini çok daha ağır bir şekilde mi ödeyecek?

Bu yazıda, bu sorulara yanıt arayacak; cep telefonlarının perde arkasında kalan, sessiz ama büyük etkiler yaratan bu krizini tüm yönleriyle inceleyeceğiz. Çünkü bu mesele, yalnızca teknoloji severleri değil, hepimizi yakından ilgilendiren bir gelecek sorunudur.

Yazarın Tüm Yazıları

title