Haberler

Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ın Doğu Akdeniz politikaları

Prof. Dr. Serhat Yüksel

Prof. Dr. Serhat Yüksel

İstanbul Medipol Üniversitesi
30.03.2021 05:24

Doğu Akdeniz bölgesinde olduğu tahmin edilen çok yüksek miktardaki enerji rezervleri ülkelerin bu bölgeye yoğunlaşmasına sebebiyet vermiştir. Bu enerji rezervlerinin ekonomik büyüklüğünden dolayı birçok ülke arama faaliyetlerini ya bizzat kendisi yapmakta ya da başka şirketlere yaptırmaktadır. Buna karşın, bu süreçte, bölgedeki birçok ülke arasında gerginlik yüksek seviyeye çıkmıştır.

Türkiye de bölgedeki arama faaliyetlerini kararlılıkla yürütmekte olduğundan dolayı birçok ülke ile zaman zaman sorun yaşamaktadır. Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi de ülkemizin bölgede en fazla sorun yaşadığı ülkelerdir.Bu sorunun en büyük nedenlerinden biri kıta sahanlığı yüzünden ortaya çıkmaktadır. Türkiye ve Yunanistan tarafından ilan edilen münhasır ekonomik bölgeler birbirleri ile kesişmektedir. Belirtilen bu durum Kıbrıs adası için de geçerlidir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi tarafından ilan edilen münhasır ekonomik bölgeler de önemli ölçüde kesişmektedir.

Bu yazının temel amacı Doğu Akdeniz bölgesinde en fazla karşı karşıya geldiğimiz Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin bölgedeki enerji yatırım politikalarını analiz etmektir. Bu sayede, adı geçen bu ülkelerin hem olumlu hem de olumsuz yönlerinin belirlenebilmesi mümkün olabilecektir. Öncelikli olarak, Yunanistan ve Güney Kıbrıs'ın Doğu Akdeniz bölgesinde arama faaliyeti yapabilecek teknik yeterlilikleri bulunmamaktadır. Başka bir ifadeyle, bu ülkelerin Türkiye gibi sismik araştırma ve sondaj gemileri yoktur. Belirtilen bu durum bahsi geçen bu ülkelerin bu süreçteki en büyük dezavantajıdır.

Bahsettiğimiz bu dezavantaj şüphesiz Yunanistan ve Güney Kıbrıs tarafından da bilinmektedir. Bu ülkeler de bu dezavantajı avantaja çevirmek için çok ciddi bir hamle yapmışlardır. Bu çerçevede, ilan ettikleri münhasır ekonomik bölgelerde arama faaliyetlerini yapmaları için büyük enerji şirketleri ile anlaşmışlardır. Bu durumun ise adı geçen ülkelere çok önemli politik avantaj sağladığı ortadadır. Güney Kıbrıs bölgesinde Fransa, İtalya, Amerika Birleşik Devletleri, Güney Kore ve Katar'a ait büyük enerji şirketleri bu ülkeler adına arama yapmaktadırlar. Dolayısıyla, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi saydığımız bu ülkeler ile politik ilişki kurmuşlardır. Bu durum Türkiye'nin bölgedeki enerji yatırım politikaları açısından risk arz etmektedir.

Belirtilen bu hususları dikkate aldığımızda, Türkiye'nin aşağıda bahsettiğimiz tedbirleri alması bölgedeki enerji yatırımlarının etkinliği açısından önem arz etmektedir.

1) Enerji yatırımlarında karlılığın sağlanabilmesi için bölgedeki belirsizliğin bitirilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla, bölgede Türkiye'nin yer almadığı ortak projelerde belirsizliğin artacağı net bir şekilde belirtilmelidir.

2) Enerji yatırımlarındaki verimliliğin arttırılması için elde edilecek doğalgazın Avrupa pazarına iletilmesi de hayati önem arz etmektedir. Bu çerçevede, TANAP projesinin en büyük paydaşlarından biri olan Türkiye'nin de sürece dahil edilmesi gerektiği bölge ülkelerine açıkça anlatılmalıdır.

title