Hz. İdris (as) göğe yükseltildi mi?
Doç. Dr. Abdurrahim Kaplan
Kur'ân-ı Kerim'de kendisinden en az bahsedilen peygamber Hz. İdris'tir. İki yerde zikredilen Hz. İdris, sıddîk ve sabırlı olarak tavsif edilmektedir. Birçok tarihçi ve müfessir asıl adının "Ahnuh" olduğunu söylemektedir. Kitab-ı Mukaddes'te ise onun, Hz. Nuh'un (as) babasının dedesi olarak bilinen "Hanok" olduğu şeklinde görüşler vardır. Tevrât'ta Hanok ile ilgili bölümün mevcudiyeti, bu ismin, Hz. İdrîs olduğuna işaret olarak kabul edilmektedir. Hz. İdrîs ile ilgili dikkat çeken hususlar ismi, soyu gibi konular olmayıp göğe yükseltilip yükseltilmediğidir.
Meryem Sûresinin 57. ayetinde "Onu üstün bir makama yücelttik" şeklinde ifade edilmesi tarih boyunca müfessirler tarafından merak konusu olmuş bu konuda birden çok görüşün ortaya çıkmasına kapı aralamıştır. Müfessirlerin/araştırmacıların konuyu anlayabilme merakı bazen daha karmaşık hale getirmiştir. Şüphesiz ki bunda konunun anlaşılması için nakledilen rivayetlerin payı çoktur.
Aslında âlimlerin cevap bulmaya çalıştıkları soru Allah'ın Hz. İdris'e verdiği üstün makamın ne olduğu veya nasıl gerçekleştiğidir. Konuyla ilgili değerlendirmeleri kategorize ettiğimizde müfessirlerin yaşadıkları dönemin etkisinde kalarak konuyu yorumladıklarını görmüş oluyoruz. İlk dönem müfessirlerinin büyük bir kısmı Hz. İdrîs'e verilen üstün makamın ruhen ve bedenen göğe yükseltilme şeklindedir. Bu düşüncede olan müfessirler Hz. İdrîs'in kaçıncı kat semaya yükseltildiği konusunda ise mutabık kalamamıştır. Bir kısmı Hz. İdrîs'in dördüncü kat semaya yükseltildiğini savunurken bir kısmı yükseltildiği yerin altıncı kat olduğunu savunur. Ancak bunlar arasında yükseltildiği yerin cennet olduğunu söyleyenler de vardır. Çok az bir kısmı ise Allah onu kavminin şerrinden korumak için yükseltmiştir şeklinde görüş ortaya koymaktadır. İlk dönem müfessirlerinin büyük bir kısmı Mâtürîdî(ö. 333/944) gibi birkaç müfessir hariç onun yüce bir makama yükseltilmesini Hz. İsâ'nın re'f edilme hadisesine benzetmektedir. Bir kısım müfessir ise Hz. İdrîs'in semaya yükseltilmesini Hz. Peygamber'in mi'racta onunla karşılaşması hâdisesine dayandırmaktadır. Kanaatimizce ilk dönem müfessirler arasında Hz. İdrîs'in ruhen ve bedenen göğe yükseltildiği görüşü, Kâbû'l-Ahbâr'dan nakledilen rivayet ve Tevrat'ta "Hanok toplam 365 yıl yaşadı. Tanrı yolunda yürüdü, sonra ortadan kayboldu; çünkü Tanrı onu yanına almıştı." (Tekvîn, 5/23-24) şeklinde geçen ifadelere dayandırılmaktadır.
Hz.İdrîs'in ruhen ve bedenen henüz hayatta iken göğe yükseltildiğini savunanlar kadar manevî anlamda böyle bir makama eriştiğini söyleyenler de vardır. Zeccâc, (ö. 311/923) Semerkandî (ö. 373/983) gibi müfessirler, Hz.İdrîs ruhen ve beden göğe yükseltilmemiş ancak peygamberlik ve ilimde üstün bir makama ulaştırılmıştır. Dolayısıyla onlara göre Hz. İdrîs, ilim, rütbe, nübüvvet makamında manevi olarak yükseltilmiş, manen onure edilmiş ruhen ve bedenen semaya yükseltilmemiştir.
Çağdaş müfessirlerden Tantâvî (ö. 1940), Ahmed Mustafa Merâgî (ö. 1952) gibi şahsiyetler kendisne verilen üstün makamın peygamberlik olduğu yönünde görüş ifade ederler. Çağdaş müfessirlerden Seyyid Kutub'un (ö. 1966), konu ile ilgili görüşüne baktığımızda onun da benzer görüşleri savunduğunu görmekteyiz. Kutub, Hz. İdrîs'in Hz. İbrahim'den önce yaşamış bir peygamber olduğunu ve İsrailoğullarına gönderilmediğini ifade etmektedir. Bu sebeple halk kendisine büyük bir saygı duymuştur. Kutub, bütün bu özelliklerin kendisine manevî bir makam verilmesine kapı araladığını düşünmektedir. Anlayabildiğimiz kadarıyla İslâm düşünce tarihinin en karmaşık konularından biri re'f edilme (semaya yükseltilme) hâdisesidir. Bu meselede nihâî bir sonuca varacağımızı iddia etmemiz söz konusu değildir. Ancak Ayet, Hz. İdrîs'in ruhen ve bedenen göğe yükseltildiği şeklinde anlaşılabileceği gibi, Yüce Allah tarafından kendisine bir takım üstünlük ve şeref verilmesi şeklinde de yorumlanmasının mümkün olduğunu düşünmekteyiz. Doğrusunu ise Allah bilir.
Hoşça kalın..
Dostça kalın…
Doç. Dr. Abdurrahim KAPLAN