Âhirette verilecek cezayı dünyada istemek
Doç. Dr. Abdurrahim Kaplan
Hidayet kitabı olan Kur'ân-ı Kerim'in temel gayesi insanların Kur'ân ve sünnete uygun bir hayat yaşamalarını sağlamaktır. Bu yolda rahat ilerleyebilmeleri için de onlara tavsiyelerde bulunmaktadır. Bugün ele almak istediğim konu da bunlardan sadece biridir. Ne zaman bu konuya denk gelsem dünyevileşme arzumu törpülemeye çalışıyorum. Ancak bu konuda başarılı olduğumu size söyleyemeyecek kadar karışık duygular içindeyim. Çünkü her insan gibi ben de çoğu zaman bu dengeyi korumakta güçlük çekiyorum. Bazen ben de sadece dünya ile ilgili istekler ağır basmakta bazen ise ahirette ne ceza verilecekse şimdi verilsin gibi düşünceye kapılmaktayım. Ancak doğru olanın her ikisi olmadığını da gayet iyi biliyorum. Bunlar çoğu kimsede olduğu gibi bana da musallat olan anlık duygulardır.Neyse artık konumuza dönelim isterseniz.
Bir rivayete göre, Müslümanlardan bir adam hastalanır. Hz. Peygamber (a.s.) onu sormaya gider. Gördüğü manzara karşısında çok üzülür ve şaşırır. Adam öylesine zayıflamış öylesine erimiş ki bir kuş yavrusu kadar üzerinde et kalmamış bir haldeydi. Bunun üzerine Hz. Peygamber ona şunu sorar:
—Bir şey ile Allah'a duâ ediyor musun? Veya Allah'tan bir şeyler istiyor musun?
Adam, Hz. Peygamber'in sorusuna şu cevabı verir:
—Evet, Ey Allah'ın Peygamberi! Allah'ımdan hep şunu istiyorum : "Allah'ım! Âhirette bana vereceğin cezayı şu dünyada ver..."
Resûlüllah (a.s.) Efendimiz:
— Sübhanellah! Buna güç getiremezsin. "Rabbimiz! Dünyada da bize iyilik ve güzellik ver, âhirette de iyilik ve güzellik ver ve bizi Cehennem ateşinden koru" şeklinde dua etmesini buyurarak o adamı bu konuda uyarır.
Aslında Hz. Peygamber'in vurguladığı husus Müslümanın neyi ne şekilde ve nasıl isteyeceğini öğretmektir. Çünkü Allah Kur'ân-ı Kerim'de isteme noktasında insanların iki kısma ayrıldığını haber vermektedir. Konuyla ilgili ayetlere baktığımızda esasında meselenin büyük bir kısmı anlaşılmaktadır: "…İnsanlardan öyleleri var ki: Ey Rabbimiz! Bize dünyada ver, derler. Böyle kimselerin ahiretten hiç nasibi yoktur. Onlardan bir kısmı da: Ey Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru! Derler. İşte onlar için, kazandıklarından büyük bir nasip vardır. (Şüphesiz) Allah'ın hesabı çok süratlidir." (Bakara,2/199-202)
Bu âyetlerin nüzûl sebebiyle ilgili şöyle bir rivayet nakledilmektedir: Bedevilerden bir kısmı hac ibadeti esnasında yaptıkları dualar hep dünya ile ilgili olurdu:
"Allahım! bize yağmur indir..
Allahım! bu yıl bolluk ve bereket ihsan eyle..
Alahım! bize güzel çocuklar lûtfeyle... gibi taleplerdi. Böylece bütün isteklerini dünya nimetleri üzerine tesis ederlerdi. Aslında onlar böyle diyerek Yahudilerin tesiri altında kaldıklarını göstermiş oluyorlardı. Çünkü Yahudiler sadece dünya saltanatını istiyorlardı ve maalesef bazı şahıslar bu konuda onlardan etkileniyorlardı.
Onların bu yanlış tutumu Kur'ân'da eleştirilmiş, onlara istek ve arzuların ne şekilde yapılacağı öğretilmiştir. Böylece gerek günlük işlerinde gerek duygu ve düşüncelerinde gerekse beşerî münasebetlerinde, dünya ile âhiret arasında sağlam bir denge kurmaları öğretilmiştir.
Allah, hem dünyada hem ahirette güzellik ve iyilik isteyen müminleri övmekte ve yaptıklarının doğru olduğunu haber vermektedir. Şer ve kötülüklerin kapısını kapatmaktadır. İçinde ve dışında böylesine sağlam bir inançla denge ve düzen kuran bir mü'min her zaman ve her yerde çevresine ışık olmaktadır.
Dünya ve ahiretteki iyiliklerin ne olduğu ile ilgili farklı görüşler olmakla beraber bazı ilim adamları, dünya ve âhiret iyiliğini şükreden bir kalp, zikreden bir dil ve sabreden bir beden olarak açıklamıştır.
O halde hastalanan adam misali ahirette verilebilecek cezayı henüz dünyada iken istemek doğru olmadığı gibi sadece dünya ile ilgili güzellikleri istemek de doğru değildir. Bilinçli insan kâinatın sahibi olan Allah'tan her zaman iyilik ve güzelliği isteyendir. Dünyanın aldatıcılığı karşısında dengeyi koruyamayan kişi maalesef gerek kendisini gerekse çevresini ciddi anlamda zarara sürükleyecektir.
Sahabeden gelen rivayetler Hz. Peygamber'in "Ey Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru!" şeklinde dua ettiği ve bu duayı tavsiye ettiği şeklindedir. Bize düşen ise onun yolunu takip ederek dünya ve ahiretteki bütün güzellikleri isteyerek dengeyi muhafaza etmektir.
Hoşça kalın..
Dostça kalın…