Ne kadar ilgilisiniz ne kadar farkındasınız bilmiyorum ama ilgili olanlarınızın malumu her yıl 10-16 Mayıs tarihleri Engelliler Haftası olarak kutlanır ve çeşitli etkinliklerde engellilere dönük farkındalıklarımız arttırılmaya çalışılır.
Bundan böyle Engelliler Haftasının son günü, 2025/8 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Genelgesi ile 16 Mayıs Uluslararası Erişilebilirlik Günü olarak kutlanmaya ve anılmaya başlanacak.
Nerden nereye gibi bir girişle bakarsak elbette epey yol aldığımızı iddia edecekler olacaktır. En basitinden, daha evvelinden özürlü dediğimiz, gerek mental gerekse de fiziksel anlamda dezavantajlı bireylere engelli demeye başladık. Bu bile toplumsal anlamda farkındalığımızı dönüştürdü diyebiliriz.
Ki bunu da 25/4/2013 tarih ve 6462 sayılı Kanunun 1'inci maddesiyle dönüştürebildik. Engelliler Kanunu dahil olmak üzere birçok mevzuatta "özür/özürlü" gibi kavramlar yerine "engel/engelli" kavramlarını kullanmaya başladık.
Peki, o zaman bu yasayı yapmak ve o kavramın ayıbından kurtulmak nasıl nerden aklımıza geldi derseniz. O da sanırım 1999 yılında Birleşmiş Milletler ile yaptığımız kimi sözleşmelerin çevirisinde, özürlü yerine engel ve engelli kavramlarını kullanmakla başladı ve devam etti.
Peki, o sakat kavramın özründen tam anlamıyla kurtulabildik mi? Maalesef hala birçoğumuz engelli yerine özürlü demeye devam ediyor ki engelli kavramı bile tartışılmaya başlandı.
Engelli yerine Özel Gereksinimli Birey demenin sosyolojik olarak daha doğru olacağını konuşmaya başladık.
Deli, sakat, özürlü, engelli ve şimdi de özel gereksinimli. Kavramlar üzerinden baktığımızda evet nereden nereye diyebiliriz. Peki ya gerçek hayatta, neleri aştık da nereye vardık, neleri başardık dersiniz. İşte o kısımda maalesef hala yürüyecek çok yolumuz var.
Özürlü bir toplum olarak, henüz özrümüzün affını bile kazanamadık. Engellileri ve ailelerini alacakları birkaç kuruş yardım ve sosyal destek için dilenci gibi dilendirip durmaya ve aldıkları için minnet beklentisi içerisinde olmaya devam ediyoruz.
Hani şu klişe ifadeyle 'Hepimiz engelli adayıyız' dedirtmekle, vatandaşa empati duygusunu kazandıracağımızı sanıyoruz ya kelimenin tam anlamıyla saçmalıyoruz.
Velev ki engelli adayı olmasak, onları görmezden gelmeye devam mı etmeliyiz. Onları sosyal hayattan izole edip evlerine kapatmaya, bir yakınına bağımlı halde yaşamaya mahkûm mu etmeliyiz?
Özrümüz büyük ve cehaletimizin engeline takılıp sakatlıklara devam ediyoruz.
Umuyorum ki henüz anmaya başladığımız, gelecek yılın Uluslararası Erişilebilirlik Gününde yeniden düşünüp yanlışlarımızı görmeye ve ciddi çözümlerle eksikliklerimizi ve engellilere dönük mahcubiyetimizi giderebiliriz.