Nerde o eski insanlar
Çiğdem Sidar Ceylan
Nerde o eski bayramlar? Diye klişe bir nostalji bayram özlemi, her bayram samimiyetten uzak dilimize dolanır.
Karşınızda durup da size bunu dillendiren olursa, "sizin olmadığınız yerde" diye cevap vermek gerek diye düşünüyorum.
Çünkü insanlar maalesef nostalji özlemini taşıdıkları hiçbir geleneğe sahip çıkıp yaşamaya çalışmazken, birileri onların yerine, görev bilinciyle, o gelenekleri devam ettirsin isterler.
Ve bu klişe her bayram, herkesin dilinde kendini tekrar eder durur.
Nerde eski bayramlar? Eminim o bayramlar da sizi arıyordur.
Yepyeni kokusuyla, başucunda, kutusunda bir ayakkabıyla uyumaya çalışan bayram çocuklarını. Mahalleyi karış karış nasıl gezip, ne kadar bayramlık şeker, ne kadar harçlık toplayacaklarını hesaplayan ve bunun için örgütlenen çocukları.
Yemeğidir, sütlacıdır, baklavasıdır, geceden başlayan ve sabaha kadar süren hazırlıklarıyla uykusuz kalan anneleri.
Uzun zamandır görmeye hasret kaldığı, çocuklarını, torunlarını gözü yolda, kulağı kapıda bekleyen dedeleri, nineleri, anne ve babaları.
Elini öpecek çocukları harçlıksız göndermemek için, bir gün evvelden bozuk paraları hazır eden babaları.
Erkenden kalkıp babasının elinden tutarak bayram namazı için caminin yolunu tutan o küçük adamları.
Elinde boş torbalarıyla herkesten önce kapılarımıza dayanan, kuş gibi cıvıltılarıyla koro şeklinde "iyi bayramlar" dileyip, apartmanı ve sokağı inleten çocukları.
Kimisinin uzattığınız şekerliği, o minicik ellerini daldırıp boşalttığı, kimisinin de utangaç, çekingen tek bir tane almaya çalışıp ikincisine teşekkür ettiği o çocukları.
Ve öğlende oturulmuş kalabalık bir bayram sofrasında, kuru fasulyenin üstünde tüten ve hemen yanında lokum gibi pişmiş etin kokusuna karışan tereyağlı bir pilavla renklenen sofraları ve o sofranın güleç yüzlerini.
Nerde o eski insanlar?
Kimi bir tatil beldesinde, güneşin altında şekerlemeye yatar, kimi de memleketinden ve anne babasından uzakta, kapandığı evinde öğlene kadar yatakta pinekler.
Ne kapıya ve ziline yüklenen çocuklar vardır, ne de o kapıyı açacak bir kimse.
Ne bayram şekeri alınmış ne de bayram neşesi.
En fazla, öğleden sonra uyandıklarında usulen de olsa memlekette yalnız bırakılmış, ya bir mezarda unutulmuş ya da tabut gibi bir evde yalnızlığına terkedilmiş anne babalar aranır, hayırlı bayramlar dilenir.
"Bak çocuklar da sizi özlüyor sizi" deyip torunlarını, görüntülü aramada göstermeye çalışırken, o çocuklar ellerindeki telefonun ekranına gömülmüş bir şekilde izlettirilir.
Nerde o eski insanlar, bayram insanları.