Liyakat değil mülakat
Çiğdem Sidar Ceylan
12 yıldır özel sektörde, asgari ücret karşılığı, günde 10 saat çalıştırılarak, emeği sömürülen bir öğretmeni, kameralar karşısında ağlamak zorunda bırakan bir sistem.
Alanında 80,98 puan alarak 517'nci olan ve mülakatı da başarıyla tamamladığını söyleyen, bir Sosyal Bilgiler Öğretmeni olan Sevgi Süre. Sınavda 517. Olan bir öğretmen, nasıl oluyor da 754 kişilik kadro dışında kalabiliyor. Mülakatın sihirli ama lanetli değneğiyle 812. sıraya kaydırılıyor.
Aynı şekilde bir Din Kültürü öğretmeni Eda Nur Hanım, alanında sınava giren 56 bin öğretmen adayı içerisinde, bin 85. olmasına bakmayın o da aynı lanetin ve mülakat değneğinin kurbanı. Mülakat lanetinin, küçük bir dokunuşuyla 2 bin 100. sıraya kaydırılıp, bin 500 kişilik kadronun dışına çıkarılıyor. Mülakat değneğinin marifetiyle, daha düşük puan alsalar dahi kendisinin önüne geçirilip atanmalarına Sevgi Öğretmen gibi gözleri dolu dolu, boğazı düğümlenerek feryat ediyor.
Ulusal kanalların uzatılan 7 mikrofonuna ve kameralarına karşı, onları ağlatan, onları kapı kapı dolaştırıp muhatap aramak zorunda bırakanlar, dokuz gün sonra öğretmenler gününü hangi yüzle kutlayacak.
Ve hangi yüzle Atatürk'ten alıntı yaparak "Öğretmenler yeni nesil sizin eseriniz olacak" diye nutuk çekecekler.
41 bin edebiyat öğretmeni adayı içerisinde 724. olan ama yine aynı mülakat değneğinin sihirli ve kirli dokunuşuyla bin 102. sıraya kaydırılıp kontenjan dışı bırakılan Tuğba öğretmenin, ağlayarak "Benim suçum ne, ben neden eleniyorum?" sorusunu cevapsız bırakanlar.
"Beş bin insanın hakkına giriyorlar" diyen Özkan Öğretmen, aynı şekilde mülakat mağduru. Güç bela telefonla ulaşabildiği Bakan Yardımcısı Nazif Yılmaz'ın cevabını paylaşıyor: 'Bazı komisyonlarımız cömert, bazı komisyonlarımız cimri davranmış. Biz bu işin içinden nasıl çıkacağımızı bilmiyoruz'
Liyakatle değil mülakatla göreve atanmışların, "Biz bu işin içinden nasıl çıkacağımızı bilmiyoruz" demesine şaşırmayacaksınız herhalde.
Ama çıkıp da öğretmenler gününü kutlamalarına şaşırın.
Artık torpili aşikâr yapan ve bunu dillendirmekten çekinmeyen siyasetçilerin "Bir ilçede herhangi bir kurumda alım olduğu zaman ben ilçe başkanıma inisiyatifi bırakırım" demesine şaşırmayın.
Buna karşılık gazetecinin "Başkanım ilçe başkanı referans oluyor, adaletsiz değil mi?" diye sorabilme cesaretine şaşırın. Buna karşılık İl Başkanı siyasetçinin "Bu kadar da olacak canım" diye hala yaptığını savunmasına şaşırmayın.
Şimdi gelin tüm bunların üstüne, çocuklarınıza eğitimin öneminden bahsedin. Okumanın ve liyakat sahibi olmanın gerekliliğinden bahsedin.
Evet, yeni nesil öğretmenlerin eseri olacak, liyakat değil, çokça itaat, bolca sadakat az da mülakat manevrasıyla görevlendirilmiş atanmış öğretmenlerin eseri.
Elinde liyakati, haksızlığa kurban edilmiş, kameralar önünde ağlamak ve feryat etmek zorunda bırakılan öğretmenlerin değil.