Katili aklayan maktulü suçlayan habercilik
Çiğdem Sidar Ceylan
Bundan 64 yıl önce bugün, Dominik Cumhuriyetinde faşist Trujillo Hükümet'i her diktatör gibi kendisine karşı çıkan halkı, korku, şiddet, açlık, işkence ve faili meçhul cinayetle sindirmeye çalışıyordu.
Patria, María ve Antonia Mirabal isimli üç kız kardeş ve eşleri faşist diktatörlüğe karşı; Clandestina isimli illegal bir örgüt kurar. Bu üç kadın ve eşleri insan hakları ve demokrasi için mücadelede sembol olmaya başlar ve defalarca faşist hükümetçe tutuklanır.
Diktatör tarafından, "Mirabal kardeşler bu ülkenin en büyük tehditi" denilerek hedef gösterilir. Hedef gösterilmelerinden sadece 23 gün sonra bu üç cesur kadın, cezaevindeki eşlerini ziyaretten dönerken, tecavüze uğrar ve bir uçurumdan aşağı atılarak katledilirler.
Bu olay ülkede faşist diktatörlüğe karşı demokratik mücadeleye ivme kazandırır ve Trujillo Hükümeti halk devrimiyle devrilir.
1981 yılında Kolombiya'nın Bogoto şehrinde, Latin Amerikalı ve Karaipli Kadınlar Mirabal Kardeşlerin anısına 25 Kasım'ı "Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü" olarak ilan eder.
Birleşmiş milletler aynı ilanı 1999 yılında yapar ve 25 Kasım tüm dünyada "Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü" olarak kabul edilir.
"Kadına yönelik şiddet insanlığa ihanettir. Kadınlara yönelik şiddet kabul edilemez bir vandallıktır." Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bugün, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü programında zikrettiği sözler kıymetlidir.
Yeterli midir? Değildir elbette.
İltifata gelince erkek gibi, hakarete gelince ise karı gibi, diyerek cümleye başlanan, o saatte ne işi var dışarda, öyle açık seçik giyinirse olacağı bu, diyerek kadına yönelik şiddet ve cinayetin meşrulaştırıldığı ve kadının kusurlu görüldüğü bir toplum için yeterli değildir.
Devletin en yetkin tek dil kurumu olan TDK'nın sözlüğünde bile "Kaşık düşmanı" sözlerinin tanımına "Ev için gerekli olan gelirin sağlanmasında katkısı olmayan kadın için erkeğin şaka yollu söylediği bir söz." Ve eksik etek için de: Kadın için kullanılan bir söz. Diye yazıyorsa yeterli değil, kadına yönelik sistematik olarak devam eden şiddet ve cinayetler de şaka değil.
"Kadının şerri şeytanın şerrine eştir" atasözü gibi, belki yüzlerce söz ve deyimden oluşan, atalarından kalan kokuşmuş bir mirası, hala gururla gelecek nesillere aktarma çabasında bir halk için yetmez.
"Karı kılıklı, karı gibi gülmek, kadınlar hamamı" gibi sözlerle kadınlığın aşağılandığı ve "erkek gibi kadın, erkek sözü, adam gibi" sözlerle de erkekliğin yüceltildiği bir coğrafya için yetmez.
Her birimizin, erkek ya da kadın fark etmez, dilindeki küfürlerin eril ve daha çok kadına ve cinselliğine dönük olması sizce de garip değil mi? Bu ülkede 2012 yılından 2019'a kadar AMK adıyla bir spor gazetesi çıktı. Tam yedi yıl yayın yaptı. "Açık Mert Korkusuz" şeklinde örtük bir açılımı olsa da aslında hepimiz neyin ne olduğunu biliyor ve göz yumuyorduk.
Yetmiyorsa hadi o zaman, bu çabaya herkes kendinden başlayarak destek versin. Dilimizi, zihnimizi ve geleneğimizi bu kokuşmuş şiddet kültüründen yıkayalım. Basın mensupları olarak, haber dilimizi cinsiyetçi bakış açısından ve dilinden arındıralım.
Yok demeyin, masum değiliz hiçbirimiz.
'Kadın sürücü pazara daldı' örneğindeki gibi kadına yönelik ayrımcı dili aktarmakla kalmayıp yeniden ürettiğimizin farkına varalım.
Bununla birlikte, kadına yönelik şiddet haberlerinde, en ince ayrıntısına kadar cinayet ve şiddetin resmedilerek, özendirici ve sıradaki katile, cinayeti nasıl işleyebileceği ile ilgili eğitici haber dilini terk edelim.
Kadına yönelik şiddet haberlerinde, kadın mağdurların toplumca yadırganan kimi özelliklerini öne çıkararak uğradığı şiddeti meşru (!), şiddetin öznesi erkeği de haklı göstermeye çalışmayalım.
İşsiz koca, pavyonda çalışan karısını öldürdüğünde, katili geçim sıkıntısı ve işsizliğin verdiği psikolojik baskıyla, cinayetin masum katili, kadını ise pavyonda çalışmasıyla, öldürülmeyi hak eden bir eksik etek, suçlu maktul olarak resmetmekten vazgeçelim.