Haberler

Gerçeği şüpheye gömmek

Çiğdem Sidar Ceylan

Çiğdem Sidar Ceylan

28.11.2024 11:57

'Bu dünyada insanlar bir kere aldatılınca, gerçekten bile şüphe duyarlar.' Diyor Vishnu Sharma, Hitopadesha – Yararlı Eserler adlı M.Ö 3. Yüzyılda yazılan eserde.

Samsun'da Sudenaz adlı bir genç kadın çıkar ve evli bir adamın 3 yıldır kendisini takip ve tehdit ettiğini, bundan ötürü hayatının karardığını, ölmekten korktuğunu söyler. 16 yaşından beri üniversiteye hazırlık için gittiği kursun etrafındaki bir esnafın hayatını kâbusa çevirdiğini ve eşi tarafından da darp edildiğini iddia eder. Genç kadın, liseyi son sınıfta bırakmak ve evden devam etmek zorunda kaldığını ve evini başka mahalleye taşısa da takıntılı adamdan kurtulamadığını söylüyor.

Kadın, davacı olduğunu, mahkemeye verdiğini ama mahkeme kanıt isteyince kanıt sunamadığı için davayla ilgili mahkemenin takipsizlik kararı verdiğini ve takipsizlik kararından cesaret alan adamın rahatsız etmeye devam ettiğini belirtiyor.

Olay bir çok haber kanalına yansıyınca, Samsun Valiliği olayla ve tehdit iddialarıyla ilgili bir basın açıklaması yaptı ve kızın iddialarını yalanlayarak, komşuluk ilişkilerinden kaynaklı sorunlara vurgu yaptı ve "Haberlerde yer aldığı gibi ısrarlı takip veya duygusal bir konuya adli soruşturmalarda ulaşılamadığı, tarafların birbirlerinden defalarca şikayetçi olduğu, her iki taraf aleyhine de önleyici tedbir kararları alındığı belirlenmiştir. 20 Kasım itibarıyla A.T. ve C.T'nin talebiyle S.G. ve annesi L.G. aleyhine alınan ve devam eden önleyici tedbir kararı bulunmaktadır. Konuyla ilgili araştırma ve soruşturmaya devam edilmektedir." şeklinde bir açıklama yaptı.

Başta da Vishnu Sharma'dan alıntıladığım gibi bu ülkede insanlar bir kere değil çok kere aldatıldığı için her olay ve haberde ilk ve en yaygın duygusal tepkimiz 'şüphe' oluyor.

Ferdi olduğumuz toplumda, yaşadığımız her bir sorun ya da anlaşmazlıkta, husumetli olduğumuz karşımızdaki şahsı, öç alıp incitmek, yaralamak istediğimizde, silah gibi kullanmaktan çekinmediğimiz belli başlı iddia ya da yalan çeşitleri vardır.

İş görür mü? Görür elbette. Adli çatışmaların en temel yalan ya da iddia deyin, konularının başında kadına karşı taciz, tecavüz ve sarkıntılıktır.

En basit örneğiyle sokakta yürürken yada dolmuş ve otobüste kadının biri cebinize girip hırsızlık yapmaya çalışırken onu yakalarsanız vay halinize. Kadın, sapık diye çığlığı bastığında, kimseye derdinizi anlatamazsınız. Bir güzel linç edilip dayak yediğinizle kalmak ne, hem paranızdan hem de onurunuzdan olursunuz.

Ama ne diyor Claudius "Hakikati arayan, gürültüye kulak asmamalı." Maalesef çoğu kez, gürültüyü gerçekle karıştırmak hatasına düşüyoruz.

Gerçek hangisi Sudenaz'ın söyledikleri mi yoksa Samsun Valiliğinin Sudenaz'ı yalanlayıp yaptığı açıklamalar mı?

Bir de şöyle bir gerçek var ki toplum, ilgisini çeken hikâyeye inanmaya meyyaldir. Dramı ve trajediyi sever. Acıyı ve sapkınlığı sevmese, gündüz kuşağında yayınlanan sapkın hikayeleri bu denli izleyip takip etmez.

Ama bu ve benzer olayların en acı ve en ağır sonuçlarına gelince, bir değil çok kere aldatıldığımızda, gerçeklik bulandırılmış ve inandırıcılığını yitirmiş oluyor.

Farklı maksatlar ile kurulu yalan, yanlış haberler, güveni ortadan kaldırıp, gerçeği şüpheye boğduğunda; yüzler belki de binlerce gerçek taciz ve tecavüz mağdurunu şüpheye kurban etmiş oluyoruz.

Ne için, komşunuzla anlaşamayıp çatışıyorsunuz da burnundan fitil fitil getirmek için..

title