Bir Uzman Klinik Psikoloğun pandemi güncesi
Burcu Yarapsanli Zayim
Dünya gündemindeki zirve haberlerin başında yer alan koronavirüs salgını, milyonlarca insanı hem fiziksel hem de ruhsal açıdan hasta etmeye devam ediyor. Birçok uzman; maske, sosyal mesafe ve hijyen kurallarına özen göstererek aşı olmanın öneminden bahsederken bizler de kendimizi ve sevdiklerimizi korumak adına bu kurallara uymaya çalışıyoruz. Ancak bu kurallar görülüyor ki kimimiz için büyük fedakarlıklara kimimiz için ise kendini feda etmeye kadar gidiyor…
Fedakarlık yapanlar günlük hayatlarında kalabalık içinde samimiyetle sürdürdüğü alışkanlıklarını bırakarak ve sosyal haklarından bir süreliğine vazgeçerek hem kendilerini hem de diğer insanları korumaya çalışıyor. Alınan tedbirlere rağmen bu kişiler hastalansalar da kendileri için ve diğer insanlar için üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirmek için uğraşıyorlar.
Kendini feda edenler ise toplum içerisinde ikiye ayrılıyor: Kendini feda eden birinci grup; en başta virüs salgınının ciddiyetini bilip, toplum sağlığı için kendi bilgisini ve gücünü ortaya koyan sağlık çalışanları oldu. Çünkü bizler ne yazık ki bulaşıcılık yüzünden koronavirüs kaptığını duyduğumuz herkesten kendimizi uzak tutarken, sağlık çalışanları ise bunun tam tersini yapmak durumunda. Tüm sağlık çalışanları koronavirüs kapan insanlara yaklaşıp onları iyileştirmek için çabalıyor. Bu durum ise alınan tüm tedbirlere rağmen sağlık çalışanlarının tarihe kahramanca bir kendini feda etme dönemi olarak tarihe geçiyor.
''Bana bir şey olmaz!''
Kendini feda eden ikinci grup ise ne yazık ki ilk gruptan çok ama çok farklı gözüküyor. Bu grubu, virüs salgınının ciddiyetini fark edemeyip "Bana bir şey olmaz" diyerek tedbiri elden bırakan kişiler oluşturuyor. Tüm uzmanlar virüse karşı ne yapılması gerektiğini anlatırken, tedbirlere uymadan kendini feda edenler topluma pandemi süresince "NE YAPILMAMASI" gerektiğini öğretiyor ve böylece hastalıkla, yoğun bakımla ya da can kaybıyla bir bedel ödeyerek uzmanların verdiği bilgilerin doğruluğunu pekiştiriyor. En tuhafı ise tedbiri elden bırakarak kendini feda eden bu grup, kendi içinde bir alt gruba bölünüyor. İlk gruptaki kişiler "Bana bir şey olmaz" diye inanırken, bu alt gruptaki kendini feda ediciler de "Yeter artık, sıkıldım" diye isyanlarını dile getirerek fark etmeden tedbiri elden bırakıyor. Aslında bu kişiler tedbirlere uymaya çalışırken #evde kalmaktan bunalan, bunalma hali ile baş edemeyerek en masum duygularla eski özlediği hayata geri dönmek isterken kendini feda eden kişiler oluyor. Ne yazık ki bunalma haliyle tedbiri elden bırakarak kendini feda eden bu grup, şu anda toplumun en büyük kesimini oluşturuyor.
''Halkın büyük çoğunluğu fedakarlık yapmakla, kendini feda etmeyi birbirine karıştırıyor.''
Halbuki aşılanmanın artması ile birlikte tüm uzmanlar, fedakarlık yapan kesimin toplumdaki en büyük kesimi oluşturmasını ummuyorlardı. Ancak bayramı fırsat bilen, yasakların esnemesini pandeminin sonu gibi kabul eden, deniz ve yaz tatillerinde koronavirüsün kalabalık tatil beldelerine gelmeyeceğini düşünen, evdeki bunalmışlığı yenmek için virüsle karşılaşma riski alan ve bilmeden bedel ödemeye hazırlanan milyonlarca kişi ile karşılaşılıyor. İşte benim naçizane fikrime göre işler burada tersine dönmeye başlıyor. Yani halkın büyük çoğunluğu fedakarlık yapmakla, kendini feda etmeyi birbirine karıştırıyor. Buradan sonra toplumdaki algı seyri biraz daha değişti. Peki sonra ne oldu derseniz, toplumda bu karışıklığa ön vermemek için insanların sosyal olarak yaptıkları birçok iş tanımının başına "online" kelimesi getirildi ve hemen hemen tüm iş kolları, işi uzaktan yani online yürütebilme potansiyeline doğru evrildi.
Online hayat kısır döngüye mi dönüşüyor?
İçinde bulunduğumuz dijital çağın olanakları ile ilk başlarda "online" kelimesi yani online hayat çok sevilmiş oldu. Ta ki roller birbirine girip de online kelimesinin kişinin günlük bireysel iş yükünü daha çok arttırdığını fark edene kadar…Hal böyle olunca, işlerimizi uzaktan yürütürken algıdaki odağımız değiştiği için pandeminin değil de online sistemin bizi daha çok kısıtladığını düşünmeye başladık. Sonra pandemide olduğumuzu unutup online hayattan kaçmaya çalışırken "Yeter artık" bunalması ile bilmeden tedbiri elden bırakıp, pandemide kendimizi bir kısır döngünün içinde bulduk. Sıkıntılarımızı online terapilerle çözelim deyince kafalar biraz daha karıştı. Gerçekten bu sıkıntılar online terapilerle çözülür mü? İşin aslına bakacak olursak, profesyonel görüşümle belirtmeliyim ki evet çözülür. Hatta şu anki koşullarımızla, uzun süre, ruh sağlığımız online psikoterapi ile çözülecek diyebilirim. Çünkü terapinin önündeki online kelimesi iş yükünü arttırmaya dönük değil, aksine pandemi döneminde bireylerin üzerinde artan iş, aile, ebeveynlik, eğitim yani hayat yükünün baskısı ile nasıl baş edileceğine dair sorun çözme becerilerini geliştirmek anlamına geliyor.
Online terapi almadan önce sıkı araştırma yapılması şart!
Bu noktada dikkatli olunması gereken bir konu var ki, o da online terapi hizmeti sunuyorum diyen herkesin uzman olmaması…Bu nedenle online terapi alırken dikkat edilmesi gereken birkaç husus vardır. Bunlar neler mi?
1. Online terapi hizmeti alacağınız uzmanın yetkisini, branşını ve eğitimlerini araştırınız.
2. Terapi süresince olabilecek bazı özel durumlar haricinde, genel olarak online terapi görüşmelerinin 45-50 dakikanın altında olduğu söylenildiğinde, bunun yeterli bir görüşme olmayacağını düşünmenizi öneririm.
3. Yüz yüze terapi ücretlerinden çok daha düşük online terapi ücretleri önerildiğinde, online terapinin yüz yüze terapiden daha değersiz, daha sığ, daha önemsiz olmadığını bir değerlendiriniz isterim.
Kısacası ben sizi hayatınızdaki birçok konuda fedakarlık yaparken kendinizi feda eden tarafa düşürmemek için doğru kurumlardan ve doğru uzmanlardan online terapi desteği almaya davet etmek isterim. Bir sonraki yazımda günlük hayatta kafamızı karıştıran ve kafamız karıştığı için kendimizi yine zor bir durumun içine sokmamıza neden olan farklı konulara değineceğim. Kıymetli vaktinizi ayırıp buradan sizinle sohbet edercesine yazdığım yazımı okuyan herkese "Sağ olun" demek istiyorum. Ve öyle usulden değil, gerçekten sağ olun, sağlıklı olun ki her hafta bu köşede ve yazımın altındaki yorumlarda buluşalım.
Kendinize ve ruhunuza iyi bakınız.
Tekrar görüşmek üzere.