Yeni yılın ilk haftasında 2020’nin enlerini hatırlayalım

Sağlıkta En çok neyi konuştuk?

İlk çeyrekte ilk vakanın görülmesi ile birlikte sağlıkta en çok Koranavirüs'ü konuştuk. Bazılarımız bu virüsün gerçekliğini sorguladı, bazılarımız virüs ile ilgili anlatılanları olduğu gibi kabul etti. Kimimiz bu virüsü grip virüsünden bile hafif görürken, kimimiz evde eşi ve çocuğu ile arasına mesafe koyacak kadar sıkı tedbirler aldı. Tedavi yöntemleri ile ilgili de oldukça çeşitli fikirler ortaya atıldı. Bazı doktorlar hastalığın seyrine bağlı olarak ilacın içilmemesini doğru bulurken, bazı doktorlar en hafif atlatanın bile bu ilaçları içmesi gerektiğini savundu. Çeşitli ilaçlar denendi, bazılarından vazgeçildi, bazılarının etkinliğinin kanıtlandığı söylenerek tedaviye bu ilaçlarla devam edildi. Ölüm riskinin Koronavirüs'ten kaynaklı değil de kişinin bağışıklığı ile ilintili olduğu söylenirken, birileri ekranda paça çorbası ile virüsü yenebileceğimizi iddia etti. Koranavirüs'ün değil de tedavi yönteminin öldürdüğünü ileri süren de çok oldu, bu iddialara göre hareket edip tedaviyi reddeden de… En fenası nefes alamamak, ateşin düşmemesi diyenlere, koku ve tat alamayınca hayatın tadını da alamıyorsun diye karşılık verip aslında bu hastalığı ağır atlattığını gösterme çabasında olanlar da… Ölüm korkusu nedeniyle hastalığı kapmaktan korkanlardan çok, hastalığı sevdiklerine bulaştırmaktan korkanların daha çok olduğu zamanlar da… Hiç maske takmayanlara karşı çift maske ve-veya üç maskeyi üst üste takanlar da… Doktorların, Bilim Kurulu üyelerinin, akademisyenlerin söyledikleri arasında zaman zaman tutarsızlık oldu ama en tutarlı olan herkesin bu virüs hakkında konuşma konusundaki hevesleriydi. Youtube programları çekildi, belgeseller yayınlandı, ölenler için anmalar düzenlendi, ağıtlar yakıldı ama bunun yanında virüsle dalga geçenler de oldu… Aşı bulunabilecek mi, aşı bulundu mu, bulunan aşı işe yarayacak mı, üçüncü fazı açıklanmadan aşı yaptırmak doğru mu, aşının tamamını dağıtmak için dağıtım ağı yeterli mi konuşmalarına yeni tip koranivürüs ile birlikte aşı mutasyona uğrayan virüsten koruyabilecek mi söylemleri eklendi.

Velhasıl bu sene en çok Koronavirüs ve bu virüsten koruması için geliştirilen aşıyı konuştuk. Ama görüyorum ki 2021'de yine en çok bu konuyu konuşacağız. Umarım 2021'de bulanan aşının virüsten koruma konusundaki başarısını ve aşının yan etkilerinin beklenildiği gibi vahim olmadığını konuşuruz.

Aşı karşıtlarının oranı oldukça yüksek…

Aşı haberleri global ekonomiyi bir nebze olsun rahatlatmış olsa da ülke bazında verilen aşı siparişleri ve özellikle Biontech aşısı gibi çok düşük sıcaklıklarda korunması gereken aşıların lojistiği kafalarda ciddi soru işaretleri yaratıyor.

Ancak bir de dünyada yaygın şekilde aşı karşıtları var. Bu kimseler, aşılar ile ilgili çeşitli komplo teorilerine inanarak, bir şekilde direnç göstermekteler. Oysa 2021'de öncelikle uluslarası seyahat olmak üzere pek çok konuda getirilecek yeni kuralların başında aşı olma zorunluluğunun olması kuvvetle muhtemel.

Gelelim aşı karşıtlarının en'lerine; tahmin edeceğiniz gibi dünyada en çok aşı karşıtı olan ülke Fransa, 2018'deki Gallup-Wellcome Trust çalışmasına göre 140 ülkeden 140 bin kişiye yapılan ankete göre Fransızların üçte birinin aşıya karşı olduğu tespit edilmişti.

Bu sene Ipsos'un güncel anketine göre de, 57 bin kişinin hayatını kaybettiğiFransa'da halen ciddi bir aşı karşıtlığı olduğu ortaya çıktı. Yapılan anket, Fransızların neredeyse yarısının aşıya karşı olduğunu ortaya koyuyor. Fransızları aşı karşıtlığında yüzde 36 ile Amerikalılar, yüzde 21 ile İngilizler ve yüzde 15 ile Çinliler takip ediyor.

Eğitimde En Çok Neyi Konuştuk?

Virüsün bulaş hızının yüksek olması, çocukların taşıyıcı olmasının ebeveynler için tehlike oluşturması, eğitimde yüz yüze yaklaşımın tekrar tartışılmasına sebep oldu. Yüz yüze eğitime verilen ara ile birlikte okulların büyük bir kısmının devlet ve kolej ayrımı olmaksızın uzaktan eğitim kısmında ne kadar hazırlıksız olduklarını yaşayarak öğrendik. Şimdiye kadar yatırımların teknoloji üzerine değil de bina ve bina ekipmanlarına yapıldığını fark ettik. Okul sahiplerinin PR malzemesi olarak, eğitim kalitesinden çok sahip oldukları güçlü binalarını ön plana çıkarttıklarını ama asıl önem verilmesi gerekenin bina değil de içerisinde verilen eğitim olması gerektiğini gördük. Galiba en çok da Hababam Sınıfındaki Mahmut Hoca repliğini konuştuk. "Okul sadece dört yanı duvarla çevrili, tepesinde dam olan yer değildir. Okul her yerdir. Sırasında orman, sırasında dağ başı. Öğrenmenin, bilginin var olduğu her yer okuldur." Replik çok etkiliydi ama replikte geçenlerin bugün yaşanabilmesi için çocuklara öğrenmenin metodlarının doğru öğretilmiş olması gerekirdi. Biz ise nasıl ezberci ve sınav odaklı bir eğitim sistemiz olduğunu bir kez daha deneyimleyerek tahlil etmiş olduk. Diğer taraftan okulların eğitime ve eğitimin teknolojik alt yapısına gereken önemi vermemelerinin bilginin yayılmasının önündeki en büyük engel olduğunu çok konuştuk. EBA'nın nasıl büyük bir eğitim platformu olduğunu konuşurken sonrasında programın yetersiz olmasından dert yananları sık sık dinledik. Program yeterli olsa bile bir çok evde internet ve de gerekli teknolojik ekipman (bilgisayar, tablet ve hatta tv) olmamasından kaynaklı çocukların eğitimlerine devam edemediklerine sık sık şahitlik ettik.

Demokrasiden Uzaklaşan Dünya'da En Çok Demokrasiyi de Konuştuk:

2020 yılı demokrasiden duyulan tatmindeki ciddi düşüşe de damga vuracak bir yıl oldu. Özellikle ABD'de yaşanan Black Lives Matter akımı ve yaşanan olaylar bu yıla damgasını vurdu.Asya ülkeleri bu bakımdan İngilizce konuşan ülkelere göre ise pozitif ayrıştı.

Böylesine sıkıntılı ve zorlu bir yılı geride bıraktık. 2021'de virüsün etkisizleşmesini bekliyor, dokunabildiğimiz, seyahat edebildiğimiz, çocuklarımızın okullarına kavuştuğu günlerin biran önce gelmesini ve 2021'in iyiliklerini bir an önce konuşmaya başlamayı diliyorum.