Ürüne para ödemiyorsanız, ürün sizsiniz
Burcu Kösem
Whatsapp'ın gizlilik ilkeleri ile ilgili yeni güncelleme kararı, haftalardır devam eden tartışmaları da beraberinde getirdi. Uçtan uca korunduğu iddia edilen tüm yazışmaların ve tüm görsel unsurların bir anda başkaları ile paylaşılabilme ihtimali bomba gibi düştü gündemimize. En güvenilir haberleşme araçlarından biri olarak gördüğümüz Whatsapp'ın sadece bugün ve sonrasını değil geçmişteki yazışmalarımızı da paylaşabileceği fikri, toplumun her kesiminde şok etkisi yarattı.
Zaman kazanmak amaçlanıyor
Tartışmaların alevlenmesi ve Whatsapp yetkililerinin geri adım atması üzerine konunun kapandığı düşünülmüştü. Oysa ki; dün Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi tarafından yapılan açıklama ile aslında kararda bir değişiklik olmadığını, Whatsapp'ın gizlilik ilkeleri güncellemesi için 8 Şubat olarak hedef gösterdiği tarihi 15 Mayıs'a erteleyerek sadece zaman kazandığını anlamış olduk. Çünkü kararın özünde, kişisel verilerin Facebook ile paylaşılmasına yönelik herhangi bir içerik değişikliği yer almıyor. Açıklamadan çıkan sonuç, Whatsapp'ın gizlilik politikasını anlatmak için sadece zaman kazanmaya çalıştığıdır.
Dijital platformlarda güven sorunu kaçınılmaz
Tüm bu gelişmeleri takip ederken, bir yandan da Whatsapp'ı kullanmaya başladığımız o ilk günlerde düşündüklerim canlanıyordu zihnimde. Uygulamanın ücretsiz oluşuna inanmak kolay olmamıştı. Rehberimdeki kişilerle ücretsiz olarak haberleşecek, görüntü paylaşacak ve tüm bu paylaşımları güvenli bir şekilde gerçekleştirebilecektim. Karşılığında bir ücret ödemeyeceğim gibi bilgilerim saklanmayacak, uçtan uca şifrelenecekti. İnanmakta zorlandığım için bir yandan da uygulamanın bir tuzak olduğunu ve bu tuzağa hep birlikte, isteyerek girdiğimizi düşünüyordum. Zamanla Whatsapp'ın güvenli olduğuna inandırdık kendimizi ve benimsedik. Tüm özelimizi uygulama üzerinden paylaşır hale geldik. Güvenlik unsurunu neredeyse hiç düşünmez olduk. En gizli belgelerimizi, sırlarımızı Whatsapp üzerinden paylaştık. Yani birlikte büyük bir "Sır küpü" oluşturduk. Daha doğrusu biz öyle olduğunu sanmışız. Aslında bir gün kullanılmak üzere yurtdışında depolanan bir "Veri küpü" oluşturduğumuzu daha yeni algılıyoruz.
Güvenlik unsurunu düşünmez hale gelmiştik
KVKK ile ilgili düzenlemeleri incelerken, kişisel verilerin izinsiz paylaşılmasının nasıl büyük sorunlar oluşturabileceğini hepimiz okumuştuk oysa. Acaba Whatsapp'ın depoladığı bu veriler başımıza dert açabilir miydi? Cevabını arayacağımız soruların başında bu soru yer almalıydı. Ancak, ya aklımıza gelmedi ya da umursamadık.
Çifte standart tepkiyi büyüttü
Whatsapp'ın gizlilik ilkelerinde değişikliğe giderek Facebook ile veri paylaşımı yapacağını duyurmasının yanı sıra sanırım hepimizi en çok kızdıran nokta, ilgili değişikliğin sadece AB üyesi olmayan ülkelerde gerçekleştirilecek olmasıydı. Dijital platformlara erişim konusunda herkes eşitken, gerçekleştirilecek bu yeni güncellemede neden eşit davranılmıyordu? Düzenleme tüm ülkelerde aynı şartlarda uygulanmalı, AB ülkeleri ve AB'ye üye olmayan ülkeler arasında bir ayrım oluşturulmamalıydı. Bu çifte standart, şüphelerde ne kadar haklı olunduğunu da gösteriyordu aslında.
Öte yandan bu değişiklik ayrım gözetilmeksizin gerçekleştirilecek olsa dahi, artık Whatsapp'ın ya da benzeri uygulamaların kullanımı konusunda çok dikkatli davranılması gerektiğini belirtmekte yarar var. Dolayısıyla son tarih olarak bildirilen 15 Mayıs gelmeden, "onaylıyorum" tuşuna basmadan önce neyi onaylayıp onaylamadığımızı iyice düşünmeliyiz. Onay tuşuna bastıktan sonra her şey için çok geç olabilir.
Diğer uygulamalar güvenli mi?
Bu sorunun cevabına geçmeden önce Social Dilemma belgeselini izlemeyenlere mutlaka izlemelerini tavsiye ederim. Belgeselde şöyle bir replik vardı:
"Ürüne para ödemiyorsanız, ürün sizsinizdir."
Bu yüzden Facebook, Twitter, Instagram, Youtube, Tiktok, Google, Whatsapp ve tabi ki benzeri tüm uygulamaların iş modeli bizi ekranda daha fazla tutmaya ve bizden olabildiğince fazla veri almaya dayalıdır. Tabii ki asıl amaç, ilgili uygulamaların analiz yapmasına yardımcı olacak her türlü veriyi gönüllü olarak paylaşmamızı sağlamaktır. Yıllardır farkında olmadan bu paylaşımları yapar hale geldik. Önce dikkatimizi satın aldılar, sonra verileri. O verileri kullanarak da davranış modellerimizi ve tüketim alışkanlıklarımızı değiştirdiler ve değiştirmeye devam ediyorlar.
Ulusal güvenlik sorunu haline dönüşebilir mi?
Geçmişte sır olarak saklanıldığı iddia edilen bu verilerin, rızamız alınarak çeşitli platformlarda paylaşılmasına geldi şimdi sıra. Sorun da bu nedenle büyüyor. Durum, artık kişisel bir güvenlik sorunu olmaktan çıkıyor. Eğer sistemi bize dayatıldığı şekilde onaylar ve kullanmaya devam edersek, bu ulusal bir güvenlik sorunu haline de gelebilecek bir sıkıntıya dönüşecek gibi görünüyor.
Yapmamız gereken ise,
- Yabancı kökenli bütün platformların birbirinden farkı olmadığının bilincine varmak,
- Birbirimizin gözünün içine bakarak açıklayamayacağımız hiçbir bilgi ve de kişisel hiçbir veriyi bu uygulamalar üzerinden paylaşmamak olmalıdır.