O kadar üzgünüm ki…
Tüm dünya, İran-İsrail savaşını/ateşkesini ve bu denkleme doğrudan müdahil olan ABD'yi konuşurken; Gazze'de yüzlerce çocuk sessizce, göz göre göre ölmeye devam etti/ediyor. Kimi açlıktan, kimi üzerine düşen bombalardan, kimi ise feci şekilde yanarak… Ama bu çocuklar gerçekte sessiz kalan insanlığın ağır suskunluğundan ölüyor ve ölmeye devam ediyor. Bir anne olarak söylüyorum; bu suskunluk, insanlığın vicdanını içten içe çürütüyor.
Gözümün önünden hiç gitmeyen görüntüler var. Küçücük bir çocuk, elinde tencere, bir yardım noktasında, inanılmaz bir kargaşanın içinde çorba almaya çalışıyor. Bir anda başının üzerinden başka bir tencereden kaynar çorba yüzüne dökülüyor. Can havliyle bağırıyor, kızarıyor, acı çekiyor ama elindeki tencereyi bırakmıyor. Çünkü o tencereyle evine dönecek ve döndüğünde (hala hayattaysalar) kardeşlerine "bugün aç uyumayacaksınız" diyecek… Bir başka çocuk ise, gözyaşları içinde, açlıktan kıvranarak "kum yiyoruz çünkü un yok" diyor. Yine bir kız çocuğu haykırıyor. Niye bize yemek vermiyorsunuz, biz çok açız, açız, açız ne olur bize yemek verin diyor yorgun düşmüş bedeni ile yere yığılıyor…
Nasıl bir çağda yaşıyoruz? Sahi açlıktan ölen çocukların olduğu bir döneme "medeniyet" diyebilir miyiz?
Suriye savaşında Ümran bebek vardı. Yüzü kana bulanmış, yaşadığı şoku bile anlayamayan o küçük çocuk. Ambulanstaydı, ağlamıyordu. Elini yüzüne götürüp kanı fark ettiğinde ağlamaya başlamıştı. O zaman da yazmıştım: "Ölen çocuklar büyüyemez."
Şimdi Gazze'de binlerce Ümran var. Binlerce kopmuş çocukluk, binlerce yarım kalan hikaye…
Bu çağın vicdanı, hangi sınavı geçiyor?
Alev Alatlı yıllar önce uyarmıştı: "Gözünü yumarsan, yarın seni görmezden gelirler." Dolayısıyla, bugün görmezden geldiğimiz her çocuk, yarın hepimizi insanlık mahkemesinde sorguya çekecek. Alatlı'nın entelektüel çağrılarında saklı olan şey tam da buydu: Vicdan.
Ben bir anneyim. İçimde fırtınalar kopuyor. Siyasetin çok ötesinde bir şey bu. Çünkü çocuk ölümü siyasetin konusu olamaz. Çocuklar ideolojilerden anlamaz. Onların ihtiyaçları çok masumdur: Aileleri ile güvende olmak. Ve de tok olmak.
Hatırlatayım; Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın "Gazze insanlığın vicdan sınavıdır" sözü sadece diplomatik bir çıkış değildi, çağın fotoğrafı idi. Her platformda mazlumun yanında olan Türkiye, tüm dünyaya insanlık dersi verirken, Batı'nın ikiyüzlü suskunluğu derin bir çelişkiyi gözler önüne seriyordu çünkü.
Sayın Emine Erdoğan'ın Birleşmiş Milletler kürsüsünden yaptığı çağrılar da sadece annelerin değil, dünyanın tüm vicdanlarının sesi olmuştu…
Ve Türkiye, savaş çığırtkanlarının arasında barışın en yüksek sesi oldu/olmaya devam ediyor. Ancak bu sesin yalnız kalmaması gerekir. Çünkü Gazze sadece Türkiye'nin değil, tüm insanlığın sınavıdır. Ve bu sınavda susmak, baştan kaybetmektir.
Gazze'de derhal ateşkes sağlanmalı. Filistin, küresel haber akışının sessiz parantezleri olmamalı…
Unutulmamalı. Unutturulmamalı. Bugün "bir çocuk açlıktan öldü" cümlesi kadar ağır bir cümle olamaz. Ve bu cümleyi tekrar duymamak için birleşmeliyiz.
Biliyorum; yazmakla geçmiyor bu acı. Ama yazmazsak, konuşmazsak, haykırmazsak… O zaman bu çocuklar sadece açlıktan değil, unutulmuşluktan da ölecekler.
Ben bir anneyim. Gözüm Filistin'de. Gönlüm Gazze'de. Vicdanım çocuklarda. Ve görüyorum ki; bu çağın en büyük felaketi sadece bombalar değil, sessizlik... Bu nedenle bir kez daha ve haykırarak söylüyorum:
Ölen çocuklar büyüyemez.
Çocuklukları öldürülen çocuklar ise büyüdüğünde... sadece bir yetişkin değil, bir fırtına olur. Oyuncaklarını değil, evlerini kaybeden çocuklar… Annesiz, babasız kalan çocuklar… Kardeşlerinin cansız bedenlerini elleriyle toprağa koyan çocuklar, büyüdüklerinde sadece kendilerini değil, tüm insanlığı yakan bir öfke taşırlar içlerinde.
Çünkü onların ellerinden yalnızca ekmekleri değil, güven, huzur, aidiyetleri alınmıştır. O çocuklar büyüdüğünde, yalnız büyümez; öfkeleri büyür, yaraları büyür, sessiz çığlıkları büyür. Ve dünya bir kez daha kendi yarattığı öfkenin küllerinde boğulmaya başlar.
Bu yüzden uyarıyorum:
Dünyanın bütün liderlerine, kurumlarına, vicdan sahiplerine sesleniyorum: Bugün sessiz kaldığınız her çocuk için, yarın çok geç olabilir. Ateşi çocuklar yakmaz ama o ateşte en çok onlar yanar. Ve bir gün, dünyayı da yakacak olan o ateş, işte bugün gözyaşlarıyla büyüyen çocukların öfkesinden doğar.