Birleşik Krallık ile STA, ihracatçımız için elzemdir
Burcu Kösem
Birleşik Krallık ile STA, ihracatçımız için elzemdir
Brexit süreci ile İngiltere'nin AB'den anlaşmasız ayrılması ve Türkiye ile özel ticaret anlaşması imzalamasının getirisi dış politikadaki handikaplara rağmen Türkiye için alternatif bir ticaret rotası oluşturmak adına yeterli mi? Bu sorunun cevabı da bir sonraki yazımda demiştim. Bu hafta bu konuyu biraz açalım istiyorum.
Durumu analize, önce Avrupa Birliği tarafından başlayalım. AB hepimizin malumu, İngiltere'nin en büyük ticaret ortağı; AB ithalatının yüzde 51'ini İngiltere'den yapıyor. Yine ihracatının önemli bir kısmını, yüzde 43'ünü İngiltere'ye gerçekleştiriyor. İngiltere,31 Aralık'a kadar AB'den anlaşmasız, B. Johnson'un tabiri ile Avustralya modeli tarzı bir ayrılık gerçekleştirmeyi planlıyor. Ancak İngiliz ihracatçısının bu süreçte AB'e karşı rekabetçi pozisyonunu korumaktan uzak hale geldiğini de kasım ayındaki ihracat düşüşlerinden görebiliyoruz.
Anlaşmasız Brexit'in anlaşmazlık konularının başlıcaları; balıkçılık yani tarım ve AB kurtarma fonlarının hangi ticari alanlara uygulanacağı ile ilgili… İngiltere açık bir biçimde, eğer AB kurtarma fonları elektrikli arabaların üretimini desteklemek gibi kilit ticari konulara yönelirse, sağlıklı bir anlaşma yapmaktan uzak olacaklarını da ifade ediyor.
Bir diğer konu da Perşembe günü Covid-19 testi pozitif çıkan Macron'un İngiliz sularındaki balıkçılık süresinin orta vadeye yayılması ile ilgili diretmesi. Johnson, birliğe 3 yıllık bir süre önerirken, birlik bu sürenin 8 yıl olması konusunda ısrar ediyor.
Dış basında çıkan bir habere göre; Boris Johnson'ın gazetecilere Downing Caddesi'ndeki evinden espri yaparak, İngiliz halkına sabah, öğle, akşam balık yemelerini söylediği ve ardından da bir Avustralya şarkısından (Tie me Kangaroo Down Sport https://www.youtube.com/watch?v=H1FbAsFX8sA) örnek vermesi aslında ironik de olsa Birleşik Krallık'ın kararlılığına işaret ediyor.
Peki Türkiye olarak biz ne durumdayız?
Bu hafta S-400 alımına ilişkin ABD'nin CAATSA yaptırımları ile karşı karşıya kaldık.
AB'nin de geçtiğimiz haftalarda gerçekleşen liderler zirvesinde Türkiye'ye üstü kapalı uyarı vererek Biden'ın yaptırımlarına hatta tutumuna atıfta bulunduğu gerçeği var. İngiltere ile yaz aylarında dış işleri düzeyinde gerçekleştirdiğimiz süreçte bir serbest ticaret anlaşması gündeme gelmişti ama hala bir gelişme yaşanmadı.
Doğu Akdeniz meselesi nedeniyle AB ile iplerimiz yine gergin durumda. Ama zaten AB'nin ipleri germek için hep bir neden bulduğunu ezberledik biz. Yıllardır AB'ne girebilmek adına Türkiye olarak elimizden geleni yaptık, zaman zaman çok yaklaştık, artık oldu dediğimiz dönemlerde bile AB bizi bu birliğin içine uygun göremedi nedense. Bugün ise asi çocuk olarak gördükleri Türkiye'ye hala sopa göstermeye devam ediyorlar. Doğu Akdeniz meselesinde en büyük argümanları; özellikle Fransa'ya biat eden piyonlar olan Güney Kıbrıs ve Yunanistan…
Bu grup Türkiye'ye çok daha büyük yaptırım uygulanması için tazyiklerine devam ederken, Almanya, İspanya, İtalya ve Macaristan gibi ülkeler diyalog kapısını açık bırakma konusunda ısrarlılar. Lakin Türkiye'nin Atina ve Kıbrıs Rum yönetimi ile bir uzlaşma içinde olmaması durumunda mart ayında yaptırımları sertleştirebileceklerini de açıkça beyan ediyorlar. Bu uzlaşmanın, bu şartlarda imkansız olduğunu bilmelerine rağmen böyle bir zorlama yoluna gitmeleri de oldukça adaletsiz görünüyor.
Bu durumda yapmamız gereken ise adaletsizliğe karşı tutumumuzu yine korumak ama bunun yöntemini değiştirmek olacaktır. Karşımızda güçlerini birleştirmiş ve Biden yönetimindeki ABD ile daha da güç toplamaya çalışan bir birlik var. Lakin bu birlik, ne olursa olsun Türkiye'yi karşısına almaktan da imtina ediyor.
Bu gerçekten hareketle diplomasi konusunda hata yapma lüksümüzün olmadığı bir döneme girmiş bulunuyoruz.
Ayrıca bir an evvel İngiltere ile serbest ticaret anlaşması yapma yoluna girmeliyiz.
Neden mi?
Çünkü en fazla ihracat yaptığımız ülke Almanya, ikinci sırada ise İngiltere var. Ayrıca en fazla ihracat yaptığımız 20 ülkenin 10'u (İngiltere'nin de halen birlikte olduğu gerçeği ile) AB üyesi ülkelerinden oluşuyor.
Sonuç olarak; Pandeminin yaralarını sarmanın bir yolu da bu ülkelere olan ihracatımızı arttırmaktan geçiyor. Milli katma değeri yüksek ürün ihracatını artırarak daha güçlü hale gelebilir ve ekonomik olarak kırılgan olmayan bir ülke konumunda haklı davamızı daha güçlü sürdürebiliriz.