Ateşkes geldi fakat Filistinli kadınlar için mücadeleye devam

Burcu Kösem

Burcu Kösem

KSM Medya CEO Türk Kızılay İstanbul İl Başkanı
20.01.2025 10:53

7 Ekim'de çoğumuzun aklında soru işareti olarak kalacak bir olay gerçekleşti. Onlarca yıldır işgal ettiği Filistin topraklarında deyim yerindeyse kuş uçurtmayan İsrail güvenlik güçleri, nasıl olduysa bir zaafiyete düştü ve Hamas'ın düzenlediği saldırıda çoğu sivillerden oluşan 1200 kişi yaşamını yitirirken, 250 kişi de esir alındı. Her ne kadar yıllardır Filistin halkına yaşatılan zulüm nedeniyle İsrail'e öfke dolu olsam da; sebebi ne olursa olsun sivillerin öldürülmesine karşıyım.

Diğer taraftan işgal ettiği topraklarda onlarca yıldır sivillere hatta kadın ve çocuklara sistematik olarak işkence uygulayan ve ölümle sonuçlanan saldırılar düzenleyen Siyonist İsrail'in nasıl olup da bu gaflete düştüğü sorusunun cevabını düşünürken aklıma gelenleri;

- 46 binden fazla masum Filistinli'nin ölümü

- 110 bin kadar yaralı

- Gazze'den sürdüğü onca insanı açlık ve sefaletle karşı karşıya bırakması

- Ve bunlar yetmezmiş gibi sınırları aşarak katliamını Lübnan'da da sürdürmesi olarak sıralayabilirim.

15 ayın sonunda gelen ateşkesin bilançosu şimdilik 46 binden fazla can ve sayısız yürek acısı

Tüm bu yitip giden canları, birer sayıyla ifade etmek acı verici olsa da anmadan ateşkes konusuna girmeye gönlüm razı gelmedi.

Katliam olarak ifade edilecek süreçte hakkında yıllardır yolsuzluk soruşturmaları olan Netanyahu'nun ABD seçim süreci ve eski başkan Biden'ın zaaflarından açıkça nemalandığını söyleyebiliriz. Netanyahu, aynı zamanda BMGK'da verilen yoğun mücadele sonucunda UCM'den tutuklama kararı çıkarılmış birisi. Ancak Almanya ve Polonya gibi ülkeler İkinci Dünya Savaşı sırasında Yahudilere uyguladıkları soykırım nedeniyle bir utanç içinde olduğundan bu karara uymayabilir. (Umarım ki İsrail'de bu tutumu sergileyenler de bir gün, bu ağlak zihniyetten kurtularak, Filistinlilere yaşattıkları için utanç gibi insani bir duyguyu içselleştirir…)

15 Ocak'ta seçilmiş başkan (20 0cak itibariyle 47.ABD başkanı) Trump'ın sosyal medyadan ve arabulucu ülkelerden de Katar'ın da resmi olarak duyurduğu "İsrail ile Hamas arasında Gazze'de ateşkes ve esir takası anlaşması", İsrail'in aksine çabalarına rağmen bu Pazar devreye girdi.

Geldiğimiz nokta itibariyle bir nebze olsun içimizi rahatlatan bu gelişmenin ardından Gazze ve Filistin coğrafyasındaki gelişmelerin bundan sonraki kaderi de büyük ölçüde ABD'nin sıra dışı başkanı Trump'ın tutumuna bağlı olacak.

İşgal altındaki Filistin'de kadını anlamak daha fazla empati gerektiriyor

Hem aile kurumuna hem de onun yapı taşı olan kadına dair görüşlerimi ve Gazze'deki soykırıma bakışımı az çok yazılarımdan biliyorsunuz. Her şeyden önce bir anne ve Türk kadını olarak, Gazze'de hem de dünyanın gözü önünde yaşanan bu soykırıma karşı ben de elimden gelen karşı tutumu sergiledim. 15 ayın sonunda gelen ateşkes içime bir miktar soğuk su serpmiş olsa da bu durum onlarca yıldır işgal altında olan Filistin topraklarında yaşananların çözümü anlamına gelmiyor. Hele ki "kadın" apayrı değerlendirilmesi gereken önemli bir konu. Çünkü Filistin'de yani hem 2007'den bu yana İsrail ablukasında olan Gazze hem de Batı Şeria'da kadın olmak, belki de dünyanın hiçbir yerinde bu kadar zor olmamalı.

Çünkü Filistinli kadınlar dünyanın diğer bölgelerindeki kadınlardan farklı olarak iki tür şiddete maruz kalıyor: Biri toplumsal cinsiyete dayalı, diğeri ise canını, ailesini, ırzını, malını özetle insanlığını tehdit eden işgalden kaynaklanan şiddet!

2 Aralık 2024 tarihinde Kadın Dayanışması'nın Filistinli kadınlarla yaptığı bir söyleşi "Yazıda Siyonist İsrail devletinin özellikle kadınlar olmak üzere Filistinlilere uyguladığı şiddetin ayrıntılı bir şekilde yer aldığı konusunda uyarı eklemek isteriz." cümlesiyle başlıyor. Çünkü bu kadınlar ister Batı Şeria isterse de Gazze'de olsun yani kendi toprakları olan Filistin'de her türlü istismar ve işkenceye maruz kalıyor!

Örneğin Batı Şeria'lı bir kadın asgari ücret anlaşması imzalayarak sadece belli işlerde çalışmaya mecbur olduğundan, yaşamını idame ettirebilmek için daha yüksek ücretle bir işe gitmek durumunda kaldığında sınır noktalarında saatlerce süren kontrollerde psikolojik ve fiziksel istismara maruz kalıyor. Siyasi suçlarda ailesine, örneğin erkek kardeşine yönelik bir durum varsa İsrail yetkilileri tarafından işkenceye maruz bırakılabiliyor. Erkekler için de durum farklı değil, yakın zamanda Suriye'de benzerini gördüğümüz işkencelere maruz kalan tutuklular eğer FKÖ'e üye olduğunu söylerse; hapisten çıktığında bir işe yerleştiriliyor. Hamas üyesi olarak hapse girse bile bu nedenle siyasi görüşünü değiştirerek, hapisten çıkanlar da bulunmaktaymış.

Bunlar insanlık adına hiçbir gerekçe ile yaşanmaması gereken muameleler. İnsan haklarının mimarı olduğunu söyleyen Batı ülkeleri ise söz konusu olan Siyonist İsrail olunca üç maymun kesiliveriyor. İspatını, Gazze'deki soykırım sürecinde bizzat deneyimledik!

Türk kadınları hangi görüşten olursa olsun Filistinli kadınların haklarını savundu

Bazı meseleler vardır ki; siyaset üstüdür. İşte Filistin meselesi tam da böyledir. Ülkemizde Filistin halkına ve Filistinli kadınlara başta Cumhurbaşkanımızın eşi Sayın Emine Erdoğan Hanımefendi olmak üzere pek çok STK ve farklı görüşlerden kadın örgütü destek verdi. Bu destek faaliyetlerinde özellikle siyonist İsrail'in Batının o çok övündüğü "sözde insan hakları" şöyle dursun "insanlığa aykırı" muamelesi ve bu koşulların altında yaşam mücadelesi veren mazlumların yaşadıkları tüm çıplaklığı ile dünyaya gösterilmeye çalışıldı.

Şu an ise, bir ateşkes var. Ama şunu söyleyebilirim ki; yaşananlar bir ateşkesle tersine evrilmedi. Öyleyse biz Türk kadınları Filistinli kadınların sesi olmaya devam edeceğiz…

Nasıl ki 10 Aralık 1919'da Anadolu'nun işgali için ilk kadın mitingi Kastamonu'da yapılmış ve son iki yıldır o kadınlar hem bu tarihi mücadeleyi hem de Gazze bayrağını elinde tutuyorsa; nasıl ki 1 Ocak'ta Galata Köprüsü'nde 450 bin kişi bir ağızdan İsrail katliamına dur dediyse... Yine ve bu defa Filistinli kadınlara yönelik insanlık dışı Siyonist muamelesine karşı da sesimizi yükseltip, uluslararası mahkemelerde hak arayışımıza devam edelim…

Ne zamanki işgal altındaki Filistinli bir kadının canı ve ırzı güvende olur; işte o zaman bizim de gönlümüz huzura erecektir. O güne kadar durmayalım…

title