Türkiye'nin kuzey ucunda, Karadeniz'in serin meltemleriyle sarılı küçük ama ruhu büyük bir sahil ilçesi olan memleketim Abana'daydım bu hafta sonu.
Sabahın ilk saatlerinde, yüzümde rüzgarın serinliğiyle meydana doğru yürürken içimde bir his belirdi. Her köşe başında bir değişim, her detayda yeni bir dokunuş vardı. O an bir kez daha anladım ki; belediyecilik dediğimiz şey, sadece asfalt ya da kaldırım meselesi değil. Aslında o işin görünen kısmı. Asıl mesele, işin başındaki insanın niyeti, vizyonu ve yüreği…
Ve orada, Abana meydanına ilk adımımı attığım anda hissettim:
Belediyecilikte kadının varlığı, sadece yönetim anlayışını değil, o kentin çehresini de değiştiriyor.
Bir kadının dokunduğu şehirde/ilçede/mahallede, detaylar daha zarif, hizmetler daha duyarlı, halkla temas daha samimi oluyor.
O an kendime şunu sordum: "Bir kadının yönettiği şehir/ilçe/mahalle, neden bu kadar farklı hissediliyor?"
İşte bu sorunun bendeki en net cevabı, yıllardır gözlemlediğim, tanıdığım ve bir dönem bizzat ziyaret ettiğim bir başka kadın belediye başkanında gizliydi: Fatma Şahin.
Belediyecilik denildiğinde, hatta sosyal belediyecilik denildiğinde, aklıma ilk gelen isim hiç tereddütsüz Fatma Şahin olur.
Kendisi ile konuştuğum o günü hala unutamam.
Ne bir politikacı edasıyla anlatıyordu yaptığı işleri, ne de abartılı ifadelerle süslüyordu cümlelerini.
Hayır, o tüm samimiyetiyle yaşıyordu her hizmeti.
Yaşadığı şehri bir anne gibi sahiplenmişti.
Bir akademisyen gibi analitik, bir sanatçı gibi duyarlıydı.
Geri dönüşüm tesisinden bahsederken gözlerinin içi öyle parlıyordu ki…
Anlatmakla kalmıyor, içselleştiriyor, adeta o dönüşümün içinde yaşıyordu.
Zeugma Mozaik Müzesi'nden söz ederken sesinin rengi değişiyordu; sanki geçmiş dönemden bir heykeltıraşın eserini tarif ediyordu.
Rumkale'yi anlatırken, gözümün önünde suya yansıyan ışıklarla geçmişin hikayeleri canlanıyordu.
Fatma Şahin'i sadece bir belediye başkanı olarak değil, halkının hizmetkarı olarak izliyorum yıllardır.
Kimi zaman bir çocuğun göz hizasında, kimi zaman bir yaşlının elini tutarken…
Bazen bir altyapı projesinin açılışında; bazen festival kalabalığının tam ortasında…
Sosyal medya paylaşımlarında da aynı duyarlılık: Süslü cümleler değil, halkın yüreğine dokunan sade ama güçlü ifadeler var.
Göstermiyor, yaşatıyor.
Ve şunu tüm içtenliğimle söylüyorum:
Fatma Şahin'in Gaziantep'te ortaya koyduğu vizyon, yalnızca bir şehir yönetimi değil; bir kalkınma modeli, bir kadın bakışıyla yoğrulmuş toplumsal dönüşümdür.
Neden mi bunları söylüyorum? Şöyle bir bakın neler yapmış:
Günlük 10 bin kişi yolcu taşıyan GaziRay, yeni tren setleri ve sefer sıklığının artmasıyla hedeflenen 60 bin yolcu kapasitesine ulaşabilecek, Dolayısıyla,GaziRay metro sistemi, ulaşımda çığır açtı.
270 bin m²'lik Galle Park, bir nefes alanı olarak halkın hizmetine sunuldu.
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, Türkiye'nin ilk biyogaz enerji santrallerinden birini ve kendi enerji ihtiyacını güneş enerjisiyle karşılayan ilk belediyelerden birini kurarak yenilenebilir enerjiye öncülük etti. 2025 itibarıyla devreye alınması planlanan 58?MW kapasiteli depolamalı güneş enerjisi projesiyle bu öncülüğünü daha da güçlendirecek gibi. Fatma Şahin'in titizlikle hayata geçirdiği mekanik biyolojik atık ayrıştırma sistemi, Türkiye'nin tam kapasiteli geri dönüşüm tesisi olma unvanını taşıyor.
Tarihi dokular yeniden hayat buldu:Rumkale, Zeugma Mozaik Müzesi, Gaziantep Arkeoloji Müzesi gibi kültürel alanlar sadece restore edilmedi; şehrin yaşayan mirasına dönüştürüldü.
Müzeyyen Erkul Bilim Merkezi, çocuklara yönelik sanat atölyeleri, e-spor merkezleri, tropik kelebek bahçeleri gibi yaratıcı alanlar; sanatın, bilimin ve doğanın iç içe geçtiği yeni yaşam alanları haline geldi.
Ve tabii ki GastroAntep…
Gaziantep mutfağını dünya sahnesine taşıyan bu festival, şimdiye dek milyonlarca ziyaretçiyi ağırladı.
Gaziantep, coğrafi işaretli ürünlerde Türkiye'nin birinci marka şehri haline geldi.
Yani hem altyapıyı kurdu, hem tanıtımı başardı. Hem kültürü sahiplendi, hem geleceği inşa etti.
İşte bu yüzden…
Fatma Şahin, bu ülkenin kadınına "Yapabilirsin!" diyebilen cesur bir ses oldu.
Ve şimdi bakıyorum…
Kastamonu Abana'da yeni bir kadın belediye başkanı daha filizleniyor: Seda Oyar.
Abana'ya hafta sonu yaptığım ziyarette gördüm ki; Seda Oyar, ilçesi için yalnızca bir yönetim değil, bir vizyon da ortaya koymuş.
Bu sene 40.'sı düzenlenenDeniz, Kültür ve Sanat Şenlikleri, sadece bir etkinlikler dizisi değil; özenle işlenmiş bir hikayenin sahnesi gibiydi.
Her detayda bir duyarlılık, her sahnede bir titizlik hissediliyordu. İlçesini kültürle, sanatla, nezaketle buluşturan bu yaklaşım; yeni nesil belediyeciliğin incelikli bir örneğiydi.
Ve içimden dedim ki:
"Evet… Seda Oyar, ilçesi için bir vizyon ortaya koymuş ve ilmek ilmek örmeye başlamış."
Alt yapı çalışmaları, tanıtım faaliyetleri…
Hepsi bana Fatma Şahin'in ilk yıllarını hatırlattı.
Belki şimdi bir ilçe belediyesi, ama vizyonu geniş.
Ve ben bir kadın olarak, bu değişimi görebilmenin huzurunu taşıdım.
Çünkü bu ülkenin kadınları sadece evin değil, şehrin de yükünü taşıyabilecek güçte.
Çünkü biz, aynı anda hem evin ocağını hem şehrin geleceğini ısıtabilecek kadınlarız; hem çocuk büyütüp hem umut inşa edebilen bir geleneğin izinden yürüyoruz.
Fatma Şahin, bu mirası yalnızca bugüne değil, geleceğe de inançla ve kararlılıkla taşıyor.
Onun açtığı yolda yürüyen kadın belediye başkanları da, kendi ilçelerinde/şehirlerinde hayatla, emekle ve umutla üretmeye devam edecekler.
Evet biz kadınlar…
Birbirimizin yolunu ışıkla örmeye devam edeceğiz.
Şehirler dönüşürken bizler de hayata birlikte dokunacağız.
Çünkü kadın eli, kadın aklı değen her yer güzelleşir.
Ve ben bir kadın olarak…
Bu yolda yürüyen her cesur adımı, ilhamla, umutla ve de yüzümde koca bir tebessümle takip etmeye devam edeceğim.