Her sabah gardırobun önünde durup ne giyeceğini seçerken aslında kim olduğunu mu yansıtıyorsun, yoksa ne hissettiğini gizlemeye mi çalışıyorsun?
Moda psikolojisinin bize sunduğu en çarpıcı gerçeklerden biri şu: Giyim, sadece beğeniyle ilgili değil; bir iletişim şekli. Üstelik çoğu zaman bilinçaltımızın sessiz çığlıklarını taşıyor. Bir kazak sadece bir kazak değil; kimi zaman bastırılmış öfkenin, kimi zaman görünmez olma isteğinin, bazen de var olma çabasının sesi oluyor.
Tarz = Duygusal Zırh mıdır? Psikanalistlerin sıkça dile getirdiği gibi, insanlar sadece sözleriyle değil, seçimleriyle de savunma mekanizmaları geliştirir. Bir kadının yıllardır siyah giyiyor olması sadece estetik bir tercih mi, yoksa içsel bir sınır çizimi mi? Sürekli feminen detaylara yönelen biri gerçekten o zarafetin içinde mi huzurlu, yoksa içsel kırılganlığını mı perdelemeye çalışıyor?
Tarz, çoğu zaman bilinçsizce seçilen bir "duygusal zırh"tır.
• Oversize parçalar: Kendini korumak isteyenlerin, özellikle travma sonrası dönemde seçtiği bir sığınak olabilir. Görünmez olma arzusu, bedenin sınırlarını silikleştirerek kendini gösterir.
• Monokrom siyah: Güç, asalet ve kontrol hissi verir. Ama kimi zaman da derin bir yasın ya da depresif ruh halinin kamuflajıdır.
• Sivri topuklar, kırmızı ruj: Güç, baştan çıkarıcılık ve kendine güven göstergesi gibi görünse de, bazen yalnızlığın bastırılma çabasıdır. Gözün değdiği her şeyde var olma isteğinin çığlığıdır.
"Enclothed cognition" yani giyinik biliş teorisi, kişinin giydiği kıyafetin bilişsel süreçlerini etkilediğini öne sürer. Yani sen blazer ceket giydiğinde yalnızca başkalarına 'profesyonelim' mesajı vermezsin; aynı zamanda kendine de bunu hatırlatırsın. Giysiler yalnızca dış dünyaya değil, iç dünyana da konuşur. Bu yüzden çoğu zaman üzerimizdeki kıyafet ruh halimizi düzenlemenin bir yoludur.
Peki, bugünkü kombininin ardında ne var?
• Daha fazla alan kaplamaya mı çalışıyorsun?
• Yoksa tam tersi, kalabalığın içinde kaybolmayı mı diliyorsun?
• Şıklığınla kendini onaylatma ihtiyacın mı var?
• Yoksa rahatlık maskesiyle yorgun ruhunu mu dinlendiriyorsun?
Moda, bir ifade biçimi olduğu kadar bir savunma şekli de olabilir. Giysiler kim olduğumuzu yansıtmaz yalnızca; kimi zaman kim olmadığımızı da gizler. İşte bu yüzden tarzımızı anlamak, aslında duygularımızla yüzleşmenin ilk adımıdır.
Moda trendlerini takip etmek, stil sahibi olmak elbette keyifli. Ama asıl mesele şu: Gardırobundaki parçalar, senin hangi duygularını anlatıyor?
Ve en önemlisi: Sen hangi duygunu gizlemek için giyiniyorsun?
Belki de bir gün, aynaya baktığında sadece kombinin değil, duyguların da görünür olur. O zaman giyinmek, yalnızca şık olmak değil; özgürleşmek olur.