Toplumun kadına biçtiği en dar çerçeve: 4x6 vesikalık.
Doğurdu mu?
Doğurdu.
Ama sezaryenle.
Yani… yarım kadın.
Çünkü bu memlekette kadınlık, doğum şekliyle onaylanıyor. Karnını yardırdın mı, "kolaya kaçtın". Normal doğurdun mu, "neden bu kadar kendini yordun?" Epidural aldıysan zaten iptal sınırındasın.
Kadınsın ama biraz eksik.
Çünkü bizde "gerçek kadınlık" acı çekmeden gelmiyor.
Ama orada da bitmiyor.
İyi annelik yapıyor ama çalışıyor.
İlgili ama sosyal.
Güzel ama bakımlı.
Evli ama kendine de vakit ayırıyor.
Yani?
Şüpheli.
Kadınlığın hep bir şartı, hep bir şıkkı var. Öyle düz, kendi halinde bir kadın olunmuyor.
Ya bir kalıba sığacaksın ya da "kadınlık iptal".
Doğumdan konuşuyorduk ama konu çoktan yayılmış.
Kadının kahkahası yüksekse kadınlık tehlikeye giriyor.
Gece dışarıdaysa kadınlık kuşkulu.
Sevgilisi varsa fazla ileri gitmiş.
Yalnızsa problemli.
Evlenmişse "sıkıcı".
Evlenmemişse "ne bekliyor acaba?"
Ve bu toplum tüm bunları sana "iyiliğin için" söylüyor.
Normlar, kadınların önüne bırakılan kibar cepler gibi. İçinde utanç, yargı, tavsiye ve biraz da kıskançlık var.
Giy, giy ki toplum rahat etsin.
Ama şunu bilmekte fayda var:
Bu kadar kriterle yaşamak değil kadınlık, maraton.
Ve biz artık bu yarıştan çekiliyoruz.
Kadınlık iptal değil.
Sadece sizin tanımınız geçersiz.