Gardırobumuzda vicdan var mı?

Beyza Gemci

Moda, Tüketim ve Boykot Psikolojisi: Gardırobumuzda Vicdan Var mı?
Giyinmek bir ihtiyaç olabilir ama neyi, nasıl ve neden giydiğimiz çoğu zaman psikolojik bir tercihtir. Moda yalnızca bir estetik meselesi değil; kimlik, aidiyet, statü ve hatta vicdanın ifadesidir. Son yıllarda ise moda dünyasının merkezinde etik sorgulamalar artıyor: Bu elbiseyi alırsam neyi destekliyorum? Bu markayı giyersem kimi yok sayıyorum? İşte tam da bu noktada devreye giriyor: boykot.
Tüketicinin Sessiz Çığlığı: Boykot
Boykot, bireyin bir ürün veya markayı bilinçli olarak satın almaması, yani sessiz ama güçlü bir protestosudur. Bu; çocuk işçiliği, çevre tahribatı, kadın istismarı, hayvanlara zarar verme ya da politik sebeplerle gerçekleşebilir. Psikolojik olarak boykot, bireyin dünyada bir fark yaratabileceğine olan inancıyla doğar. "Benim alışverişim neyi değiştirir ki?" düşüncesi, yerini artık "Ben neyi desteklemiyorsam, onu almam" tutumuna bırakıyor.
Moda Sadece Dış Görünüş Değil, İç Tutumdur
Bir kıyafetin üzerimizde nasıl durduğundan çok, içimizde nasıl hissettirdiği önemlidir. Vicdanla çelişen bir markayı giymek, dışarıdan şık görünse bile iç dünyamızda rahatsız edici bir yankı bırakabilir. Psikoloji der ki: birey, kimliğini destekleyen eylemler içinde bulunursa tutarlılık hisseder. Bu da özgüveni ve benlik saygısını doğrudan etkiler.
Gardırobun Politikleşmesi
Artık kıyafet seçmek yalnızca stil değil, sosyal duruş da demek. Örneğin; bir markanın kadın düşmanı reklam kampanyasına tepki olarak o markayı terk etmek, sadece alışveriş alışkanlığını değil, değer sistemini de yansıtır. Moda bu noktada yalnızca "güzel görünmek" için değil, "doğru yerde durmak" için bir araç olur.
Sonuç olarak:
Moda, yalnızca bize değil, başkalarına da bir şey söyler. Seçimlerimiz kim olduğumuzu fısıldar. Gardırobumuzda sadece kumaşlar değil, değerler de asılıdır. Ve bazen en etkili cümle bir tişörtün içinde gizlidir: Ben bunu desteklemiyorum.