Fenomenler Dünyasının Marka Kadını Dilek Yeğinsü
Bahar Aray
Ne yalan söyleyeyim şimdi kaç yıl geçti ama ilk tanıştığımızda kesinlikle ön yargılıydım. Yüzüne de söyledim sakınmam. Snob snob dolaşır sanırdım Dilek Yeğinsü, o herkese tepeden bakacak kadar uzun boyu ve endamıyla bildiğin soğuk bir insan işte… Gülmez, konuşmaz, anlatmaz, dinlemez sanırdım. Okuyun, yanılacaksınız, tanıyın anlayacaksınız, sohbet edin çok güleceksiniz. Tanımaktan çok mutlu olduğum, bulunduğu sektörün vehametinin ortasında ışıl ışıl parlayan sevgili Dilek, yüzün hep şen olsun.
''Marka Kadın'' olmak, bu tanım sizin için ne ifade ediyor?
Marka kadın olmak benim için öncelikle "itibar" demek. Çünkü bence itibar, benim veya markamın karakterinin üçüncü taraflarca algısı olarak, sadece kim olduğum ya da ne yaptığım değil; insanların hakkımda ne düşündüğüdür. Benim için itibarın en temel bileşeni de güven duygusu… Dönem dönem takipçilerim ve okuyucularım arasında yaptığım anketlerde "Üşengeç Şef" denilince aklınıza gelen ilk algı nedir?" sorusunun cevabı hep, güven, objektiflik ve samimiyet oluyor. Bu da doğru bildiğim yolda, doğru algıda olmanın bir göstergesi olarak beni çok mutlu ediyor.
Üşengeç, şef, fenomen... Biz sizi bu kelimelerle ifade ediyoruz. Sizin kendinizi anlattığınız kelimeleriniz neler? Okuyucularımıza beni en doğru anlatan kelimeler bunlar diyecek olsanız ne söylersiniz?
İster fenomen, ister kanaat önderi, ister fikir lideri, ister özgün içerik üreticisi… İsmi ne olursa olsun, benim için en önemlisi, takipçilerimle ve okuyucularımla sağlam ve seviyeli bir bağ kurmak. Çünkü biliyorum ki, çoğumuzun empati üzerine kurulu bir dünyası var ve kendimize yakın gördüğümüz ve bize ilham veren şeylere ilgi duyuyoruz. Kantiteden ziyade, kaliteye değer veren ve prensiplerinden ödün vermeyen, tutarlı bir kişi olarak, benim kartvizim bile şeffaftır, çünkü sadece bizzat deneyimleyip, memnun kaldığım ve gerçekten iyi olduğuna yürekten inandığım şeyleri başkalarına da tavsiye ederim. Sorumluluk sahibi biri olarak, kimsenin kısıtlı zamanını, değerli emeğini, binbir zahmet çekerek kazandığı parasını, içinde büyüttüğü umudunu boşa harcamasını ve en önemlisi de bana olan güvenini boşa çıkartmayı hiç istemem. Sırf bu sebeple iş birliği yapacağım markaları aşırı özenle seçer, ürün veya hizmetlerini öncelikle kendim deneyip, gerçekten memnun kalmak isterim. Hediye göndererek paylaşım yapmamı bekleyen marka ve ajansların, bu tarz gönderilerini kabul etmeyen sosyal medyada benden başka çılgın yoktur sanırım. Sırf bu yüzden bile beni "snob" zanneden çok var ama aslında reklam kirliliğini ve samimiyetsizliği sevmiyorum ve takipçilerime bana her gün gelen onlarca hediyeyi açarken "Baaaak! Bugün bana neler geldi, ama sana gelmedi!" diye anlatmanın onlara hiçbir şey katmadığını düşünüyorum. Oysa çoğunluk maalesef bu fenomenlik işini, sadece bu tarz hediyeler ve boş beleş yaşamlar için yapıyor. Ne önerdikleri, ne tanıttıkları, insanların bundan fayda sağlayıp sağlamayacakları umurlarında bile değil sanki. Bir de sırf iyi markalardan talep görüyormuşçasına algı yaratmak adına, kendi kendine 10 taksitle aldığı spor ayakkabıyı bile instagram hesabında ''Aaa ne zahmet etmişsiniz!" diye markayı da etiketleyip teşekkür edenler bile gördü bu gözler. "Yalan dünya" değil de, ne sorarım size?
Kariyer yolculuğunuzun başlangıç süreci nasıl gerçekleşti? Üşengeç Şef markası nasıl oluştu?
"Üşeniyorum… Öyleyse yarın!" Neredeyse pek çoğumuzun hayata bakış açısı artık bu maalesef. Bundan 10 sene önce, sürekli bir şeyleri erteleyenlere, iyi bir motivasyon vermek fikriyle, kendi deneyimlerimden edindiğim izlenimlerimi, en içten ve objektif şekilde, adeta birlikte yapıyormuşuz gibi eğlenceli ve pozitif bir şekilde aktarmaya başladım. Bi' nevi "Hey bakın! "Üşengeç Şef"iniz bile yapıyorsa, siz var ya, haydi haydi yaparsınız!" demek istedim. Bu; çıkmak istedikleri bir seyahat, yapmak istedikleri bir yemek, görmek istedikleri bir konser, öğrenmek istedikleri bir enstrüman olabildiği gibi; katılmak istedikleri bir davet, başlamak istedikleri bir diyet ya da fitness, dans, pilates gibi bir aktivite, güzellik, moda veya ev dekorasyonu ile ilgili tüyolar, kitap, dizi veya film önerileri olabiliyor. Açıkçası kendi hayatımda ne yapıyorsam, neyi deneyimliyorsam, onu "adeta yaşatır gibi" onlara aktarıyor ve yeni vizyonlar açmaya çalışıyorum.
Bir ''Marka Kadın'' olarak markanızın, Türkiye'nin size olan ihtiyacıyla ilgili ne söylersiniz?
İyiliğe, güzelliğe, üretkenliğe özendiren, kendilerine her gün yeni değerler katmaya teşvik eden, içindeki bu gücü göremeyenleri motive edip, harekete geçiren bir karakter olarak, ülkemizin rol modellerinden biri olmaya çalışıyorum. Hayat hep bana güzel değil tabii ki. Dönem dönem ciddi sağlık sorunları yaşıyor ama bunların birer sınav olduğuna ve bu sınavlarımızı verdikçe, en güzel şeylerle ödüllendirileceğimize duyduğum inançla, her şeye rağmen hayata pozitif bakarak, bunların da üstesinden gelmeye çalışıyor ve bu manada da onlara sağlam duran, yüzü her halükarda gülümseyen bir örnek olarak, aynı süreçlerden geçenlere, ulaşabilecekleri, akıllarındakileri sorabilecekleri bir arkadaş, bir dost oluyorum.
Bu yıl hangi proje üzerinde çalışıyorsunuz?
Şu anda Turkuvaz Medya Grubu dergilerinden House Beautiful'un editörü olarak, hem gastronomi, hem de seyahat bölümünde, sadece Michelin yıldızlı restoranlar, fine-dining mekanlar ve en iyi lüks segment oteller olmak üzere dünyanın dört bir köşesinden kendi deneyimlerimi kaleme alıyorum. Dönem dönem Cosmopolitan Dergisine ve Sofra Dergisine de makaleler hazırlıyor, Pegasus Havayolları'nın yurtiçi ve yurtdışı uçuşlarında, uçak içinde yer alan dergisi FlyPgs Magazine'de de seyahatlerime yer veriyorum.
Üşengeç Şef Youtube kanalına ilaveten, yeni bir kanal daha hayata geçirmeyi planlıyorum. Tabii prodüksiyon aşaması çok zamanımı alıyor. Aynı zamanda çok fazla televizyon teklifleri de alıyorum. Ama bu konuda çok seçiciyim. Yapmış olmak için yapmak istemiyorum, çünkü içime sinen ve seyircileri eğlenceli zaman geçirtirken, en azından bir tık da yukarı çeken, iyi bir şeyler yapmaları konusunda motive eden bir program olması benim için çok önemli. Başka sürprizlerim de var tabii. Aynı anda birden fazla projeyi hayata geçireceğim 2020 yılına doludizgin giriyorum. Bu doğrultuda her gün kendime bir şeyler katmak için, devamlı okuyup, merak ettiğim konularda araştırmalar yapıyor ve yeni yeni eğitimler alıyorum. Başkalarına da faydalı olmak için kendimi geliştirmelere doyamıyorum desem yeridir. Öğrenmenin sonu yok ki…
Bir iş kadını için ''Başarı''nın tanımı ne olmalıdır? Siz başarıyı nasıl tanımlıyorsunuz?
Bana göre başarı; değerlerime bağlı duruşumla, ulaşmak istediğim kişilerin hayatlarına pozitif katkı sağlayan, sevilen, güvenilen ve saygı duyulan bir karakter olarak, sevdiğim işi yaparken, sevdiklerimle birlikte huzurlu, mutlu, sağlıklı ve sevgi dolu bir yaşam sürmek demek. Empati kurmayı bilen, işini seven, kendiyle ve etrafındakilerle barışık, pozitif, nazik, planlı, yaratıcı, cesur, saygın, pratik zekalı ve çok yönlü olmak bence başarının en büyük anahtarları. Ben çevremi de, bu yönde olmaları konusunda cesaretlendirmeyi tercih ediyorum.
Marka, değer, emek…. Bu üç kelimeyi sizin görüşünüzle okuyucularımızla paylaşmak istersek, bize cümlenizi yazar mısınız?
Kişisel marka:Olumlu karakteristik özelliklere ve farkındalığa sahip olarak, imajıyla ve doğru hayat duruşu ile rol model olabilmeyi başarabilmek.
Değer: Toplum kültürünü oluşturan sosyal alışkanlıklardan, halen yaşatılmakta olan, her türlü davranış, düşünüş ve kurallar bütünü.
Emek: Yanında yaratıcılık ve özveri de isteyen beden ve zihin gücü.
Karşınızda kendisine güvenmeyen ve potansiyelinin farkında olmayan bir kadın gördüğünüzü düşünün. Haydi ona ilham verelim. Ne söylersiniz?
Öncelikle şu ana kadar kendi başına başardıklarını hatırlatır ve takdir eder, kendini sevmesi ve potansiyel gücünün farkında olması için ona özgüven aşılardım. Yeni hedefler geliştirmesi konusunda teşvik eder, çaresiz hissettiği alanlarda, aslında neler yapabileceği konusunda önünde yeni vizyonlar açar, olumlu örnekler sunarak, cesaret verirdim.
5 yıl içinde hangi projeleri hayata geçirmeyi planlıyorsunuz?
Yine üretken ve yine yaptığım işten mutlu bir halde olacağım kesin... Hedefleri belirlemek, en az onları hayata geçirmek kadar önemli… Ama unutmamalı ki zirveye giden yol genelde hep dolambaçlıdır. O yüzden bence en iyisi, uzun vadeli hedefleri, daha küçük adımlara bölerek ilerlemek. Sanatçı Ruben Chavez'in de dile getirdiği gibi "5 yıl sonra olacağın insan tamamen; bugün okuduğun kitaplara, izlediğin filmlere, dizilere, zaman harcadığın insanlara, tükettiğin gıdalara, alışkanlıklarına ve yaptığın yazışma ve konuşmalara göre şekillenecek."
Markanız ile ilgili ne söylensin, nasıl konuşulsun istersiniz?
Güvenilirlik ve tutarlı olmak bence dijital çağın en önemli ve en zor bulunan değerleri. 10 yıl süresince hep üstüne ekleyerek güçlendirdiğim markam sayesinde, artık kendi projemi de üretsem, onay verip güvendiğim herhangi bir marka ya da organizasyon ile işbirliği de yapsam, kaliteye değer verip, beni bu özelliklerimle takdir edenler, bana yeter. Ve işte esas bunun karşılığı; paha biçilemez!