Av. Uzm. Arb. Ayşen Güzel

Lâiklik

14.07.2025 12:34
Haber Detay Image

Lâiklik Nedir?

Lâiklik, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrı tutulması ve devlet yönetiminde belirli bir dinin esas alınmaması anlamına gelmektedir. Lâiklik bir ilke olup, aynı zamanda dinsiz veya farklı dinlere mensup olan kişilerin hiçbir dine inanmama, devlet eliyle tercih edilen belirli bir dine inanmama, mensup olmama ve inanç hürriyetine sahip olmadır. Lâiklik ilkesinin esas alındığı ülkelerde, bireylerin tam anlamıyla inanç hürriyetine sahip olmaları gerekmekte ve devletten bu inanç ve ibadet hürriyetine, inanmaya, inanmamaya veya farklı dinlere inanmaya saygı duyması ve karışmaması, haksız ve hukuka aykırı müdahaleleri kaldırması beklenmektedir.

Ülkemizde Lâiklik İlkesinin Yeri

Türkiye Cumhuriyeti lâik bir devlettir. 1982 Anayasasının 1. maddesiyle Türkiye Devleti'nin bir Cumhuriyet olduğu ve Cumhuriyetin nitelikleri madde başlıklı 2. maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti'nin, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devleti olduğu belirtilmektedir. Görüldüğü üzere ülkemiz devlet biçimi Cumhuriyet olup, bu devlet biçiminin de belirli özellikleri ve nitelikleri bulunmaktadır. Bunlardan birisi de lâiklik olarak karşımıza çıkmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti'nde Lâiklik İlkesinin Kabulü

1921 Anayasası'nda ve 1924 Anayasası'nın ilk halinde lâiklik ilkesine yer verilmediğini görmekteyiz. Ancak 1924 Anayasası'nda yer alan "Devletin dini İslâm'dır" şeklindeki ifade, 1928 yılında yapılan değişiklikle kaldırılmakta ve lâiklik yolunda önemli bir adıma imza atılmaktadır. Bu kapsamda Teşkilât-ı Esasiye Kanunu olarak adlandırılan 1924 Anayasası'nda 05.02.1937 yılında yapılan önemli değişiklikle Türkiye Devleti'nin, Cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, lâik ve inkılapçı olduğu, devletin resmi dilinin Türkçe ve başkentinin Ankara olduğu belirtilmektedir. 1928 yılında başlayan bu önemli lâiklik adımları, 1937 yılında gerçek anlamda resmiyete kavuşmakta ve Anayasal düzeyde hukuksal yerini almaktadır. 1961 Anayasası'nda Türkiye Cumhuriyeti'nin, insan haklarına ve başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, millî, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu kabul edilmekte ve 1982 Anayasası'nda da 1961 Anayasası'nda olduğu gibi lâiklik ilkesinin varlığı korunmaktadır.

Lâiklik İlkesi Neden Önemlidir?

Lâiklik ilkesi, Cumhuriyet ve Cumhuriyet'in Anayasada sayılan diğer nitelikleri kadar önemlidir. Zira söz konusu ilke, bireylerin dinç ve inanç hürriyetlerinin, devlet işlerinde söz sahibi olmasının, seçme ve seçilme haklarına ilişkin olarak dine dayalı ayrım yapılamamasının, eğitimde ve kamusal alanlarda, okul ve çalışma hayatlarında farklı muamelelerle karşılaşılmamasının anayasal güvencesi olmaktadır. Anayasada yer alan bu hükmün pratikte de uygulanmasından kaçınılmaması zaruridir. Aksi hal, eşitlik ilkesinde, fırsat eşitliğinde, din ve inanç hürriyetinde, ibadet etme hak ve hürriyetinde, seçme ve seçilme haklarında, eğitim ve öğrenim görme hakkında, iş ve çalışma hürriyetinde ve daha birçok hak ve hürriyette aykırılıklara ve hukuksuzluklara yol açmaktadır. Bu aykırılıklar, devletin sorumluluğuna ve zaman içerisinde toplumsal bölünmelere neden olmaktadır. Bu sebeple devlet işleri, din işlerinden tam anlamıyla bağımsız şekilde yürütülmelidir. Ancak bu husus, devletin bireylerin dini inanç ve ibadet hürriyetlerinden hiçbir şekilde etkilenmemesi ve kolaylaştırıcı etkisinin bulunmaması anlamına gelmemektedir. Burada anlatılmak istenen ve devletten beklenen, devletin bireylere olumsuz nitelikte karışmaması, haksız yere yasaklar koymaması, devlet işlerinde belirli bir dini kuralın benimsenmemesi, bir dinin esas alınmaması ve bireylere benimsenen dinin dikte etmemesidir. Devlet, bireylerin hak ve özgürlüklerini kullanmasını engellememek, zorlaştırmamak, aksine engelleyenleri ve zorlaştıranları bu haksız müdahalelerinden menetmek, hak ve hürriyetlerin kullanımını kolaylaştırmak zorundadır. Burada önem arz eden kişiler arasında inanma, inanmama, ibadet etme, ibadet etmeme, farklı dinlere inanma gibi hususlar bakımından ayrım yapılmaması, devlet işlerinin yalnızca inanmamaya veya belirli bir dine inanmaya dönük iş, işlem ve faaliyetlerle yönetilmemesidir.

Türkiye Cumhuriyeti, lâiktir ve lâik kalacaktır. Lâik ilkesine aykırı tutum ve davranışlar, bireylerin din ve vicdan hürriyetlerini, ibadet hürriyetlerini örseleyecek, bireyleri yaralayacak ve bireylere zarar verecektir. Bu sebeple devlet işlerinde lâiklik ilkesine aykırı türde davranışların yeri bulunmamaktadır. Aksine devlet, inanan ve inanmayan herkes için Anayasal ve yasal hak ve hürriyetleri tanımak, korumak ve hukuki dayanağı olmadığı müddetçe haksız yere ayrım ve ayrımcılık yapmamak zorundadır. Elbette devletin farklı özellikte ve grupta olan kişiler bakımından önleyici ve koruyucu tedbirler alması, bu kuralın istisnaları arasındadır. Örneğin çocukların, engellilerin ve yaşlıların korunması gerektiği gibi..

Başkomutanımız Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk der ki, "Lâiklik, yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir. Tüm yurttaşların vicdan, ibadet ve din özgürlüğü de demektir."

Din, inanç ve ibadet gönül işiyken, Başkomutanımız Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün de dediği gibi, "Lâiklik adam olmaktır."

LL.M. Av. Uzm. Arb. AYŞEN GÜZEL

Yazarın Tüm Yazıları

title