Av. Uzm. Arb. Ayşen Güzel

Evlilik İçin Öncesinde Bilinmesi Gerekenler

21.07.2025 12:38
Haber Detay Image

Evlenilmek istenen kişinin değer yargılarının ve manevi olarak yaşamak istediği duyguların bilinmesi gereklidir. Evlenilecek kişinin diğer eş adayına ne yaşatacağının az çok öngörülmesi önemlidir.

Evlenilmek istenen kişinin sigara ve alkol kullanıp kullanmadığı, kullanıyorsa ne sıklıkta ve ne düzeyde kullandığı ve bağımlılığın ne düzeyde olduğu bilinmelidir.

Evlenilmek istenen kişinin kumar oynayıp oynamadığı, kumar borcunun olup olmadığı bilinmelidir. Benzer şekilde at yarışı veya farklı şans oyunları oynayıp oynamadığı da sorulmalıdır.

Evlenilmek istenen kişinin uyuşturucu madde kullanıp kullanmadığı bilinmek zorundadır. Halihazırda uyuşturucu ve/veya uyarıcı madde kullanmasa dahi geçmişte kullanıp kullanmadığı ve uyuşturucu ve/veya uyarıcı madde bağımlılığının olup olmadığı sorulmalıdır. Madde kullanan ya da bağımlılığı olanlardan uzak durulması gereklidir.

Evlenilmek istenen kişinin adli sicil kaydının, arşiv kaydının ve öncesinde cezaevi geçmişinin olup olmadığı, kesinleşmiş mahkumiyeti var ise bunun sebebi ve kaynağı mutlaka sorulması gerekenler arasındadır.

Evlenilecek kişinin daha öncesinde evlenip evlenmediği, evlenip boşandıysa boşanma nedeni ve ister evlilik içi ister evlilik dışı olsun çocuklarının olup olmadığı öğrenilmek zorundadır. Zira bunun (nafaka, velayet, kişisel ilişki tesisi gibi) Aile Hukuku ve (mirasçılık ilişkisi gibi) Miras Hukuku olmak üzere çok yönlü ve çok sayıda hukuki ve fiili sonuçları bulunmaktadır. Hatta gerektiğinde boşanma dava dosyası dahi görülmelidir. Ancak her durumda boşanma sebebi bilinmelidir. Bu sebep zinaya mı, şiddete mi, haysiyetsiz hayat sürmeye mi yoksa yalnızca fikir uyuşmazlığına dayalı anlaşamama sonucu ayrılma mı? Elbette bunlar büyük önem arz etmektedir.

Evlenmek istenen kişinin bulaşıcı ve/veya genetik hastalığının olup olmadığı bilinmelidir.

Evlilik planları ve hazırlıkları yapılmadan önce eş adayının çocuk isteyip istemediği veya ne zaman istediği sorulmalıdır. Örneğin hiçbir zaman çocuk istemeyen eşler olduğu gibi evlenir evlenmez çocuk istemeyen ancak ilerleyen yıllarda düşünen veya evlendikten kısa bir süre sonra çocuk isteyen kişiler olabilmektedir. Evlendikten sonra eşlerden birinin çocuk istemesine rağmen diğerinin istememesi halindeyse, bu karşılıklı fikir ve beklenti uyumsuzlukları ve uyuşmazlıkları, eşleri boşanmaya kadar götürebilmektedir. Örneğin eşlerden biri, diğeri için "Beni anne/baba olma hakkımdan mahrum etti" "Eşim yüzünden analık/babalık duygusu yaşayamadım" "Eşim istemediği için benim bir çocuğum olamadı" diyebilmektedir. Buradan da görüldüğü üzere evlilik öncesinde çok fazla hususun konuşulması ve bilinmesi gerekmektedir.

Evlenilmek istenen kişinin dini inancının olup olmadığı ve dini inancı var ise hangi dine mensup olduğu bilinmesi gereken en önemli hususlardan ve detaylardan bir tanesidir ve mutlaka öğrenilmelidir. Elbette herkesin dini inanç ve ibadet özgürlüğü vardır. Ancak konu evlilik olduğunda durumlar eşler açısından fazlasıyla önem arz etmektedir. Zira dini duygular, kişilerin manevi dünyalarında ve yaşamlarında oldukça etkilidir. Örneğin namaz kılıp oruç tutan bir kişinin iftar saatini beklediği esnada, Ramazan Ayında evde içki içmek isteyen diğer bir kişinin evliliği, eşlere ne kadar huzur ve mutluluk getirecektir? Ya da bu kişilerin birbirleriyle evlilik yapmaları ne kadar doğru ve yerindedir? Bu ve bunun gibi örnekler elbette çoğaltılabilir. Evlilik yapılırken mutlak surette dini inançlar ve hassasiyetler gözetilmeli ve evlilik buna göre yapılmalıdır. Başka bir örnekle devam edilmesi gerektiğinde, resmi nikahtan sonra imam nikahının da yapılmasını isteyen eş ile imam nikahına karşı olan ve hiçbir şekilde istemeyen eşin durumları içinden çıkılmaz bir hale dönüşecektir. Eşlerin dini inancı müşterek çocuklar bakımından da son derece önemlidir. Zira 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 341. maddesi uyarınca çocuğun dinî eğitimini belirleme hakkı ana ve babaya aittir. Ana ve babanın bu konudaki haklarını sınırlayacak her türlü sözleşme geçersizdir. Ergin, dinini seçmekte özgürdür. Buradan da görüldüğü üzere ana ve babanın birbirinden farklı dinlere mensup olması veya bir eşin belirli bir dine inanması, diğer eşinse hiçbir dine inanmaması ve çocuğun dini eğitimi konusunda eşlerin fikir uyuşmazlığına düşmesi halinde, eşler arasında büyük sorunlar yaşanacaktır. Örneğin eşlerden birinin çocuğun camiye gitmesini ve Kur'an-ı Kerim öğrenmesini istemesine rağmen, diğer eşin çocuğu kiliseye yönlendirmesi eşler arasında çatışmalar yaşanmasına ve çocuğun bocalamasına, kafasının karışmasına yol açacaktır. Bu halde çocuğun da ana ve babası ile çeşitli sorunlar yaşaması, her iki dini de öğrenmeyi kabul etmemesi, dini eğitimden mahrum kalması veya dinlerden soğuması olasıdır. Zira bu durumda çocuğun hem ana babasıyla hem de kendi içerisinde çatışma yaşaması ihtimali yüksektir.

Evlenilmek istenen kişinin mesleğinden ve etiketinden çok, bu aşamaya ve yere nasıl geldiği, ifa ve icra ettiği meslekten elde ettiği kazancının helal yoldan olup olmadığı, gelir kaynağı ve kazancını nerede harcadığı öğrenilmelidir. Adeta "Üzümü ye, bağını sorma" şeklindeki yaklaşımlar doğru olmayıp bu durum her iki eşi de ahlaki ve yerine göre cezai açıdan riske sokmaktadır.

Evlenilmek istenen kişinin evlilik öncesine dayalı borcunun olup olmadığı, borcu varsa bu borcun miktarı, kaynağı, nereden kaynaklandığı, bu borcu nasıl ödemeyi planladığı sorulmalıdır. Örneğin evlilik öncesinde bir miktar birikmiş parasına, bankadan çektiği taşıt kredisini de ekleyerek araba satın alan eş adayıyla, kumar borcu sebebiyle borca batık halde yaşayan kişi nasıl aynı konumda olabilir? Ya da evlenmeden önceki süreçte kazancına, uygun faizli konut kredisini ekleyerek gayrimenkul satın alan ve kiradan kurtulan bir eş adayıyla, at yarışında tüm parasını kaybeden veya sürekli arkadaş çevresine kefil olup borçlanan kişi birbirinden ayırt edilmek zorundadır. Zira günün birinde eve haciz gelecek olduğunda bu haciz, eşlerin birlikte ikamet ettikleri eve gelecektir. Bu halde borcu olmayan eş de çok fazla mağdur olacaktır. Gereksiz, yersiz ve yüklü borçlanmalar çeşitli mağduriyetlerin yanı sıra aslında eşlerin mutluluklarına da gölge düşürecektir. Tüm bunlardan eşlerin yanı sıra çocuklar da fazlasıyla etkilenecektir.

Evlenilmek istenen kişinin cimri veya savruk olup olmadığı bilinmelidir. Evlilikte tutumlu olmak önemlidir.

Eş adayınca, evlenmeden önce estetik yaptırıp yaptırmadığı, kaç estetiğinin olduğu ve hangi bölgesine estetik yaptırdığı diğer eş adayına açıklanmalıdır. Evlenilmek istenen kişinin özellikle meme küçültme veya büyütme operasyonu geçirip geçirmediği diğer eş tarafından bilinmesi gerekenler arasındadır. Zira meme küçültme operasyonundan sonra bazı kimseler çocuklarını emzirememekte ve memeden süt gelmemektedir. Bu hususa, yaşanmış birçok olay dikkate alınarak yer verilmekte ve bu tip olaylarla sıklıkla karşılaşılmaktadır. Öncesinde meme küçültme operasyonu geçiren, bunu karşı tarafa söylemeyen ve gizleyen bir kişi, çocuklarının her ikisini de bir kez olsun emzirmemiştir ve çocuklar hiçbir zaman anne sütünü tatmamıştır. Böyle bir durumun varlığı karşı tarafça bilinmeli ve kabul edilmelidir. Aksi halde evlilik sonrası sorunlar ve tartışmalar yaşanabilmektedir.

Evlenmeden önce eş adaylarından birinin cinsiyet değiştirme ameliyatı olup olmadığı diğer eş için önemli olduğundan böyle bir durum varsa, bu durum diğer eş adayı tarafından bilinmek zorundadır. Aksi halde çeşitli sorunların, güvensizliklerin ve soğuklukların yaşanması kaçınılmazdır.

Evlenilmek istenen kişi, evlilik öncesinde spor giyim, klasik giyim ve benzeri türden farklı giyimlerle görülmeli ya da en azından eş adayının giyim tarzı ve hangi tür kılık kıyafeti giymek isteyip istemediği bilinmelidir. Zira her gün spor giyimle görülen bir kişi, evlenince özel bir gecede farklı kıyafetle veya başkaca bir giyim tarzı ile görülmek istenebilir. Hatta bazen bu durum adeta zorunluluk arz eder. Örneğin resmi bir işi olan kadının karşısına çıkan eş adaylarından bazıları hiçbir zaman kravat takmayı kabul etmediği ve spor giyimden vazgeçmediği, buluşmalara dahi eşofman, spor ayakkabısı ve sırt çantası ile geldiği için görüşmeler daha en baştan sonlandırılmıştır. Zira kadının mesleği ve girdiği ortamlar gereği her yere kotla ve spor ayakkabısıyla girilmesi mümkün değildir. Bu gibi örnekler sıklıkla yaşanan olaylar arasındadır. Kaldı ki bu halde eşler arasında baş başayken bile büyük uyumsuzluklar yaşandığı gözlenmektedir. Eşlerin giyim kuşam tarzı bakımından da birbirleriyle uyumlu olmaları önemlidir. Zira evlilikte uyum çok önemlidir ve bu konuların mutlaka konuşulması suretiyle evlilik öncesinde çözümlenmesi ve/veya bilinmesi gereklidir.

Evlenmeden önce eş adayının makyajsız haliyle ve sıfır makyaj olarak görülmesi önemlidir. Zira evlendikten sonra belki de eşin makyajlı haliyle daha az karşılaşılacaktır. Eşlerin evde, tatilde, sporda, deniz ve daha birçok yerde makyajsız görüldüğü bir gerçektir. Evlenmeden önce sıklıkla makyajlı görülen kişi, evlilikten sonra artık sıklıkla makyajsız görüleceğinden makyajlı ve makyajsız her iki halin de bilinmesi önemlidir. Zira günümüzde abartılı makyajlar ve yüzün neredeyse başka bir hale gelmesine yol açan makyaj hileleri uygulanmakta ve bu yönde ürünler kullanılmaktadır. Birçok erkek de bu durumdan rahatsız olmaktadır.

Varlığı evlilikten sonra öğrenildiğinde rahatsız olunacağı düşünülmekteyse, eş adayının dövmesinin olup olmadığının öğrenilmesi gerekmektedir. Zira kişilerin vücutlarında, görünür ya da ilk bakışta görünmez herhangi bir yerde dövme olabilmekte ve toplumda dövme seven ya da istemeyen kişiler bir arada olduğu için bu durumun özellikle bilinmesi önem arz etmektedir.

Evlenilmek istenen kişinin gelecek hayalleri ve öngörülebilir planları sorulmalıdır. Eşler tarafından nasıl bir ortak yaşam kurulabileceği birlikte planlanmalıdır. Kendi planlarını diğer eş adayına dikte eden veya karşısındakinin istek, beklenti ve planlarını dikkate almayan, umursamazca ve adeta bencilce davranış sergileyen kişilerden uzak durulmalıdır. Zira karşısındakine hiçbir söz hakkı tanımayan, yalnızca kendi hayallerini yaşamak isteyen ve kendi istediği hayatı dikte yoluyla sunan kişiler, diğer eş adayının ruh sağlığına zarar verecektir. Karşısındakinin gelecek beklentisini ve hayallerini önemsemeyen birisiyle mutlu olunması imkansızdır. Evlenilecek kişi önce karşısındaki eş adayına, onun hayallerine ve beklentilerine saygı duymak, onu dinlemek ve ortak bir yaşam için üzerine düşenleri yapmak zorundadır.

Evlilik tercihinde kişinin diğer eş adayına nasıl davrandığına, eş adayına ve onun sevdiklerine değer verip vermediğine, eş adayını mutlu edip etmediğine bakılmalıdır. Masaya yalnızca bir çuval dolusu sorun getirip hiçbir çözüm önerisi sunmayan veya sorunlardan ve sorumluklardan kaçan, sorumluluk almaktan imtina eden, yalnızca kendisine önem veren, karşısındakini ve onun duygularını, düşüncelerini önemsemeyen kişilerden uzak durulmalıdır. Evlilikte sorumluluk duygusu çok önemlidir.

Karşısındaki eş adayını, ilişkiyi, evliliği, çocuğu değersizleştiren kişilerden ve hiçbir değer yargısı olmayanlardan mutlak surette uzak durulması gerektiği değerlendirilmektedir. Zira evlilikte karşılıklı değer verme olgusu çok önemlidir. Eşe değer vermeyen birisiyle eninde sonunda boşanma olması kaçınılmazdır. İşte bu gibi en baştan öngörülmesi mümkün olan hallerde, kişiyi değersizleştiren eş adaylarından uzaklaşılması gereklidir.

Özellikle son yıllarda sıklıkla karşılaşılan bir husus daha vardır ki, bazı kişiler yaşamları boyunca sürekli olarak hata yapmaktadır. Bu kişiler hatalarını görmezden gelmekte, yüzlerine vurulmadığı müddetçe sanki karşı taraf anlamamışçasına özür dilemeden veya dilese bile bu özür samimi ve gerçekçi olmadan hayatına devam etmekte ya da hata büyük olduğu için özürle de geçmesi mümkün olmayan durumlar olmaktadır. Bu halde kırılan ya da kızdırılan yahut soğuyan eş ya da eş adayları ile karşılaşılmaktadır. İşte bu eş ya da eş adayları, çoğu zaman diğer eş ya da adayları tarafından ısrarla takip edilmektedir. Karşısındakinin değerini bilmeden fütursuzca davranış sergileyen, yanındayken kişiyi önemsemeyen, yalnızca kaybettikten sonra peşini bırakmayan ve sürekli hata üstüne hata yapanlar, sıklıkla karşımıza ısrarlı takip suçlarının şüphelileri veya sanıkları olarak çıkmaktadır. Bu sebeple hatasını bilmeyen, özür dilemeyen, hata üstüne hata yapan kişilerden de uzak durulması gerekmektedir.

Sonuç itibariyle, birlikte mutlu olunmak istenen kişinin aslında nerede olduğu, nerede yaşadığı, ne iş yaptığı, ne kadar para kazandığı ve malvarlığı önemli değildir. Evlilikte önemli olan, eşlerin birlikteyken ve bir aradayken mutlu olup olmadıkları, evlilikten sonra birlikte ortak karar alıp alamadıkları, sorunları birlikte çözüp çözemedikleri, ortak bir yaşamın huzur verip vermediğidir. Önemli olan eşlerin birbirlerinin yanında kendilerini nasıl hissettikleridir. Önemli olan eşin, yanındayken diğer eşe kendisini nasıl hissettirdiğidir. Önemli olan eşlerin birbirlerine huzur verip vermediğidir. Gerisi zaten eşler arasında kendiliğinden sihirli bir şekilde çözülüp gidecektir. Aslında gerçekten de mutluluğun formülü, sevgiden, saygıdan, sadakatten, birbirini anlamaktan, dinlemekten, birbiriyle konuşabilmekten, birlikte hareket edebilmekten, ortak karar alabilmekten ve karşılıklı iletişimden geçmektedir.

Yazarın Tüm Yazıları

title