10 Kasım Sonsuzluktur
Av. Uzm. Arb. Ayşen Güzel
I. 10 KASIM SONSUZLUĞUNUN ANLAM VE ÖNEMİ
"10 Kasım Sonsuzluğu", Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ölüm yıl dönümüdür. Atamızı 10 Kasım özelinde rahmet, saygı, sevgi, şükran, minnet, özlem ve büyük hasretle anıyoruz. Atamızı her geçen gün daha çok özlüyor ve çok fazla arıyoruz. Atatürk'ün hayatımızdaki, kalbimizdeki ve hayal gücümüzdeki yeri çok büyük ve çok başkadır. "Atatürk'ün yeri, neden bu denli büyüktür?" sorusunun cevaplanması zor hatta imkansızdır. Zira Atatürk farklıdır. Atatürk'ün bizler için yaptıkları, halkına yaşattıkları, gelecek nesile bıraktıkları, başarıları, zaferleri, devrimleri, yenilikleri yalnızca birkaç satırla ve cümleyle tarif edilemeyecek ve anlatılamayacak nitelikte ve büyüklüktedir. Bu sebeple bu sorunun gerçekte yanıtı yoktur. Bazı soruları cevaplamak mümkün değil, bazı soruların da cevabı kişiden kişiye değişkenlik göstermektedir. Tıpkı "Atatürk kimdir?" veya "Atatürk'ün Türk milletindeki yeri nedir?" sorularında olduğu gibi.. Görüldüğü üzere, Atatürk'ü ve Atamızın bizdeki yerini anlatmak zor, her anlatım eksik ve her tanımlama ile ifade, kişiden kişiye değişir mahiyettedir. Zira her birimizin farklı duygu ve düşünceleri ile hayalinde yaşattığı duygusal ve düşünsel tanımlamaları, farklı hayal gücü ile iç dünyası vardır. Atatürk'ün ülkemiz için yaptıkları, ülkemize ve ulusumuza kazandırdıkları, bizlere miras bıraktıkları saymakla bitmeyecek nitelik ve nicelikte olup; bizler ancak bunlardan bazılarını veya birkaçını sayarak yalnızca Atamıza olan sevgimizi ve hayranlığımızı dile getirebiliriz. Atamızı hiçbir zaman unutmuyor ve her daim saygı ve sevgiyle anıyorsak da, 10 Kasım özelinde Atamızı yeniden rahmetle, saygıyla ve özlemle yad ediyoruz.
II. ATAMIZ
Atatürk, büyük bir liderdir.
Atatürk, bir devlet adamıdır.
Atatürk, başkomutandır.
Atatürk, ülkemiz için savaşırken gazi olan ve Mareşal rütbesi ile Gazi ünvanı verilen onurlu bir kişiliktir.
Atatürk, Cumhuriyetimizi kuran kişidir.
Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanıdır.
Atatürk, ülkeye kazandırdığı zaferlerle, bizlere her yıl Zafer Bayramı yaşatan kişidir.
Atatürk, Cumhuriyetimizi bizlere her yıl bayram olarak kutlatan kişidir.
Atatürk, dünyada çocuklara bayram armağan eden ve her yıl 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımızı çocuklarımıza coşkuyla kutlasınlar ve sevinsinler diye bırakan tek liderdir.
Atatürk, ülkemizi kurtaran ve kurtuluşa erdiren bir liderdir.
Atatürk, ülkemizi silah arkadaşlarıyla birlikte düşman askerlerinden temizleyen, arındıran ve düşman askerlerini denize döken kişidir.
Atatürk, başöğretmen sıfatını alan ve bu sıfatı taşıyan örnek bir kişiliktir.
Atatürk, ölümsüz bir liderdir.
Atatürk, bir ulusun kaderine etki eden ve ülkemizin kader çizgisini değiştiren kişidir.
Atatürk, barış yanlısı bir devlet lideri ve "Yurtta sulh, cihanda sulh" diyen kişidir.
Atatürk, laikliği kabul eden ve kabul ettiren kişidir.
Atatürk, saltanatın kaldırılması gerekliliğini belirtip saltanatın kaldırılmasına öncülük eden ve imzasını atan kişidir.
Atatürk, halifeliğin kaldırılmasına karar veren ve buna öncülük ederek bu devrime imzasını atan kişidir.
Atatürk, Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Kapatılmasına ve Türbedarlıklarla Birtakım Unvanların Yasaklanmasına ve Kaldırılmasına İlişkin Yasa ile tekke, zaviye ve türbelerin kapatılmasına önderlik eden kişidir.
Atatürk, şeyhlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyitlik, çelebilik gibi birçok ünvanın kaldırılmasında imzası olan kişidir.
Atatürk, halkına "Ey Millet! İyi biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, dervişler, müritler, meczublar memleketi olamaz. En doğru, en gerçek tarikat, uygarlık tarikatıdır…" diye seslenen kişidir.
Atatürk, harf devrimine önderlik eden kişidir.
Atatürk, Türk kadınına değer veren bir liderdir.
Atatürk, kadını değersizleştiren fikirlerle ve olumsuz davranışlarla mücadele eden ve galip gelen kişidir.
Atatürk, hukuk devrimi yapan kişidir.
Atatürk, 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin kabulüyle tek eşliliğin ve resmi nikah zorunluluğunun kabulünde imzası olan kişidir.
Atatürk, kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınmasına önderlik eden kişidir.
Atatürk, kadınların istedikleri mesleği yapmasını ve kadınların kamusal alana girmesini sağlayan kişidir.
Atatürk, Türkiye'nin ilk kadın avukatının ve tüm kadınların, tıpkı erkekler gibi bir lokantada yemek yiyebilmesine öncülük eden çok değerli bir şahsiyettir.
Atatürk, kız çocuklarıyla erkek çocuklarının eşit haklarla eğitim görmesini sağlayan kişidir.
Atatürk, çocukları önemseyen ve çocuklarımızı, ülkenin geleceği olarak gören kişidir.
Atatürk, kadınların ve çocukların geleceğini olumlu yönde değiştiren kişidir.
Atatürk, Türk milletine hak ettiği değeri ve önemi veren kişidir.
Atatürk, bizlere, Türk milletine "Türk milleti zekidir. Türk milleti çalışkandır." sözleriyle seslenen kişidir.
Atatürk, ülkemizi muasır medeniyetler seviyesine yükselten kişidir.
Atatürk, ülkemizin geleceğini hep ileri seviyelere taşıyan kişidir.
Atatürk, devrim niteliğindeki inkılapları benimseyen ve bu inkılapların kabulünde büyük emeği ve katkıları olan kişidir.
Atatürk, sözleri, cümleleri ve öğütleri ile yüz yıl sonrasını dahi görebilen ve yüz yıl sonrası ile yüz yıl sonrasında yaşanacak büyük tehlikelere işaret ederek ülkemizi ve bizleri, gelecek nesilleri uyaran kişidir.
Atatürk, yaşamı, sözleri, düşünceleri ve fikirleriyle geleceği aydınlatan değerli bir şahsiyettir.
Atatürk, bir önder, bir örnek ve büyük bir rol modeldir.
Atatürk, kader çizgimizdeki değişikliğin en önemli sebebidir.
Atatürk, bugünlere gelmemizdeki en büyük katkı ve en güzel duruştur.
Atatürk, geleceğe yön veren ve gelecek nesile ışık tutan bir kişiliktir.
Atatürk, fikirleriyle bizlere umut olan ve yolumuza ışık tutan değerli bir karakterdir.
Atatürk, bir halk adamıdır.
Atatürk, halkla iç içe olan, kendisini halktan soyutlamayan ve halkla bir arada olan kişidir.
Atatürk, halkı doğrudan dinleyen, halkın sorunlarına eğilen ve halktan kopuk olmayan bir şahsiyettir.
Atatürk, unutulmaz, unutulamaz ve unutmak ne mümkün, kendisinin hatırlanmadığı bir an dahi olmayan büyük devlet adamıdır.
Atatürk, çiftçiliğe, tarıma ve hayvancılığa önem veren bir kişidir.
Atatürk, halkına sahip çıkan ve başkomutan sıfatıyla doğrudan kendisi de en önde savaşa katılan kişidir.
Atatürk, çocukla çocuk büyükle büyük olan kişidir.
Atatürk, yalnızca yaşadığı dönemi değil, geleceği de değiştiren ve şekillendiren bir kişidir.
Atatürk, bizim kalp atışımızdır.
Atatürk, mavi gözlü bir çift bakıştır.
Atatürk, aşktır.
Atatürk, sevgidir.
Atatürk, özlem ve hasrettir.
Atatürk, Cumhuriyetimizin sloganı olan "Ne Mutlu Türk'üm Diyene.." sözünü ilk kullanan kişidir.
III. TÜRKİYE'NİN İLK KADIN AVUKATININ ATAMIZLA OLAN UNUTULMAZ ANISI
Süreyya Ağaoğlu, Türkiye'nin ilk kadın avukatı olup; 1924-1925 ders yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdikten sonra Ankara'ya ailesinin yanına döner. Bir arkadaşıyla birlikte Adalet Bakanlığı'nda staja başlar. Ancak stajları devam ederken bu iki arkadaş, zaman içerisinde bir sorunla karşılaşırlar. Her şey tamam ama öğleyin yemeklerini nerede yiyeceklerdir? Evleri bakanlığa çok uzaktır, bu sebeple evlerine gidemezler. Lokantaya da gidemezler. Zira o dönemde kadınların lokantaya gittiği nerede görülmüştür? Aslında o günlerde Ankara'da yemek yiyebilecekleri bir lokanta vardır, hatta bu lokantanın adı da İstanbul Lokantası'dır. Ancak sadece milletvekillerinin yemek yediği bu lokantaya, kadınlar nasıl girecek ve nasıl yemek yiyecektir? Böylesi bir durum, görülmüş şey değildir.
Türkiye'nin ilk kadın stajyer avukatları, öğle yemeklerini, bir süre için peynir ekmek yiyerek geçiştirirler. Ancak sonunda dayanamazlar. Konu, dönemin basın yayın genel müdürü olan babası Ahmet Ağaoğlu'na açılır ve babasına giden Süreyya Ağaoğlu, öğle yemeklerini İstanbul Lokantası'nda yiyebilmek için babasından izin ister. Ahmet Ağaoğlu, başlangıçta bunda bir sakınca görmez ve bu izin istemini onaylar. Bunun üzerine iki stajyer avukat arkadaş, ertesi gün öğle yemeklerini yiyebilmek için birlikte İstanbul Lokantası'na giderler ve lokantanın küçük bir bölümüne geçerek güzel bir şekilde karınlarını doyururlar. Ancak onlar yemeklerini yerken, iki kadının lokantada yemek yemelerini uygun görmeyen lokantadaki erkekler, bu durumda hoşlanmazlar. Ahmet Ağaoğlu'nu ve kızı Süreyya'yı tanıdıkları için yüzlerine bir şey söyleyemeseler de arkalarından konuşurlar. Devamında homurdanmalar ve şikayetler yükselmeye başlar. Hem de öyle bir yükselir ki; yaşanan durum ve şikayetlenmeler, dönemin başbakanına kadar gider. Hatta şikayetler, başbakana aynı gün içinde iletilir.
Dönemin başbakanı Rauf Bey, o günlerde stajyer avukat olan Süreyya Ağaoğlu'nun, basın yayın genel müdürü olan babası Ahmet Ağaoğlu'nu arayıp durumu anlatır. Süreyya ise, akşam olduğunda olan bitenden habersiz şekilde evine döner. Ancak babasının evde kendisini beklediğini görür. Ahmet Bey, hemen konuya girer ve "Başbakan Rauf Bey, senin ve arkadaşının lokantada yemek yediğinizi ve herkesin bunu konuştuğunu anlattı. Bundan sonra öğle yemeklerine bana gelin" der. Süreyya, bu duruma çok üzülür ama ne yazık ki elinden gelen ve yapabileceği hiçbir şey yoktur. Hatta Süreyya'ya Atatürk de destek olmaz. Aslında Atatürk destek olmuyor gibi görünse de, Atamızın elbette bir planı vardır. Atamızın ince düşünceli olması sebebiyle zamanla ortaya çıkacak önemli adımları ve öncülükleri, günü geldiğinde Süreyya'yı da şaşırtacaktır. Ancak henüz biraz daha zamanı vardır.
Birkaç gün sonra, Atatürk ve eşi Latife Hanım, Ahmet Ağaoğlu'na misafirliğe gider ve sohbet esnasında, bu konu açılır. Süreyya Ağaoğlu, olayı bütün içtenliği ve açıklığıyla Atatürk'e anlatır ve Atatürk'ün kendisini anlayacağını, destekleyeceğini düşünür. Lakin Atatürk'ten beklediği cevabı alamaz. Süreyya'yı dinleyen Atatürk, "Babanın da, Rauf Bey'in de hakkı var" der. Süreyya, bu cevaba üzülür ve çok büyük hayal kırıklığına uğrar.
Süreyya, ertesi gün bakanlıktaki odasında çalışırken, bir yetkili telaşla içeri girer ve "Süreyya hazırlan, Paşa seni yemeğe götürecekmiş" der. Bu olaya çok şaşıran Süreyya, apar topar kapının önüne çıkar ve yanında bir milletvekili ve yaveriyle birlikte arabada oturan Atatürk'ü görür. Kapıda Süreyya'yı gören Atatürk; "Latife bugün seni öğle yemeğine bekliyor" der. Süreyya, bu olaydan ötürü hem şaşkın hem de sevinçlidir ve hemen otomobile biner. Süreyya otomobile bindikten sonra hareket edilir ve yolda giderken İstanbul Lokantası'nın önünden geçilir. Atatürk, o esnada birden şoföre durmasını söyler. Bozüyük milletvekili Salih Bey, telaşla yanlarına gelir ve Atatürk, herkesin duyabileceği bir sesle ona, "Bugün Süreyya'yı bize götürüyorum, ama yarın buraya gelecek, yemeğini lokantada yiyecek" der. Süreyya'nın şaşkınlığı daha da artar.
Süreyya Atamızla birlikte, Atamızın evine yemeğe gider ve Latife Hanım, yemekte neler olup bittiğini Süreyya'nın kulağına eğilip söyler ve "Paşa, dün akşam bu lokanta olayına çok kızdı, ama babanı senin yanında ezmek istemediği için kızgınlığını belli etmedi. Eve gelir gelmez, birkaç milletvekilini arayarak, yarın mutlaka eşleriyle birlikte lokantaya öğle yemeğine gitmelerini söyledi" der. Bunun üzerine Süreyya durumu anlar.
Ertesi gün Süreyya Ağaoğlu, arkadaşıyla birlikte İstanbul Lokantası'na gider ve birkaç milletvekili eşinin de ilk kez orada olduğunu görür. Artık kimse onları bakışlarıyla bile rahatsız etmez, hatta rahatsız etmek ne mümkün rahatsız etmeye dahi yeltenemez. Bu olay, bir ilk olur. Böylelikle Atatürk ve Türkiye'nin ilk kadın avukatı Süreyya Ağaoğlu, kadınların, tıpkı erkekler gibi, bir lokantada yemek yiyebilmelerine de öncülük eder.
Aslında bu olay, yalnızca iki stajyer avukat arkadaşın öğle yemeklerini yiyebilmelerinden ibaret bir olay değildir. Aksine bu olay, kadınların herhangi bir lokantada özgürce yemek yiyebilmelerinin de yolunu açan bir önderlik ve kadınların özgürlük alanlarının kapısını aralayan bir açılım olarak karşımıza çıkan önemli bir adımdır. Elbette bu özgürlük açılımının devamı, Cumhuriyet tarihimizde kadınlarımızla sıklıkla buluşacaktır.
Atamız. İyi varsın..
IV. ATAMIZA SESLENİŞ
Atam.. Sana olan saygımız ve özlemimiz sonsuzdur. 10 Kasım bir sonsuzluktur. Atam sana çok şey borçluyuz. Cumhuriyet'i siz kurdunuz, bunu yükseltecek ve sürdürecek olan bizleriz. Emanetin emanetimizdir. Olmasaydın, olmazdık. Atam seni, yaptıklarını, kazandırdıklarını, anlatmaya ne kelimelerimiz ne cümlelerimiz ne de gücümüz yeter. Seni ancak ruhumuzla ve bedenimizle yaşamak ve yaşatmak gerek. Atamız, anlatılamaz ve kelimelerin kifayetsiz kaldığı, her daim fikirleriyle yaşayan, düşüncelerini yaşatan ve bütünüyle yaşanılası bir sonsuzluğu anlatan ulu önderdir.
Ne Mutlu Türk'üm Diyene..
LL.M. Av. Uzm. Arb. AYŞEN GÜZEL