Haberler

Türk vatandaşlarının schengen vizesi başvurularını reddeden Avrupa, kendi kanunlarını ihlal ediyor

Av. Bedia Teymur

Av. Bedia Teymur

Genel Yayın Yönetmeni / Haberler.com ve Sondakika.com
25.08.2022 01:08

Son zamanlarda Türk vatandaşlarının schengen vize başvurularının reddi büyük boyutlara ulaştı. Yaşanan sıkıntılar nedeni ile TBMM Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Türk Delegasyonu üyesi, AK Parti Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız, Türk vatandaşlarının Avrupa Birliği üyesi ülkelere girişte yaşadığı sorunları raporlaştırarak AKPM'ye sundu. Altunyaldız'ın raporu, haziran ayının son haftasında yapılan AKPM Hukuk İşleri ve İnsan Hakları Komisyonu toplantısında kabul edildi.

Rapor, ciddi anlamda Türk vatandaşlarına karşı bir çifte standart uygulaması olduğunu rakamlarla açıklamaktadır. Raporda 2014'te yüzde 4 olan Schengen vizesi başvuru reddinin neredeyse 3 katına çıkarak 2020'de yüzde 12,7'ye yükseldiği belirtilmektedir. Altunyaldız, bu durumu etkileyen faktörler arasında Schengen Bilgi Sistemi'nin kötüye kullanıldığını belirtmiş ve bu hususta itiraz ve önerilerini dile getirmiştir.

Öte yandan mağduriyetin bir başka yönü ise vize ücretlerinde yaşanıyor. Schengen vizesinin başvurusunda ödenen vize ücreti, vize başvurusu kabul olsun olmasın ödeniyor. Böyle olunca bu süreçte artan vize başvurusunun reddi kararları ile özellikle Türk iş insanlarını yurtdışında işlerinin devamlılığını sağlamakta güçlük çekiyorlar. İş insanları ticari faaliyetlerini yurtdışında tanıtmak, geliştirmek, fuar gibi organizasyonlara katılmak gibi ticaretin olmazsa olmaz faaliyetlerini gerçekleştiremedikleri gibi, ödedikleri boşa giden vize ücretleri ile de mağdur oluyorlar. Nitekim yeniden schengen vizesi başvurusunda bulunulması halinde aynı ücretin yeniden ödenmesi gerekiyor.

Ayrımcılık yasağı, seyahat özgürlüğü ve serbest dolaşım özgürlüğü tüm ulusal ve uluslararası mevzuatlarda insan haklarına dair "Temel Haklar" olarak kabul edilmiş ve koruma altına alınmıştır. Türk vatandaşlarına yapılan bu haksız uygulama, başta ayrımcılık yasağı olmak üzere, seyahat özgürlüğü ve serbest dolaşım özgürlüğü bakımından da insan hakkı ihlalidir. Temel hak ve özgürlükler koruma altına alınmışken günümüzde halen bu şekilde mağduriyetlerin yaşanması üzücüdür.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin Ek 4 Nolu Protokol'ün 2. maddesinde serbest dolaşım özgürlüğü, bir devletin ülkesi içinde usulüne uygun olarak bulunan herkes, orada serbestçe dolaşma ve ikametgahını seçebilme hakkına sahip olduğu ve herkesin, kendi ülkesi de dahil, herhangi bir ülkeyi terk etmekte serbest olduğu düzenlenmiştir.

Ayrıca Sözleşme'nin ayrımcılık yasağı başlıklı 14. maddesinde ve özellikle Ek 12 Nolu Protokol'ün 1. maddesinde hukuken temin edilmiş olan tüm haklardan yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya diğer kanaatler, ulusal ve sosyal köken, ulusal bir azınlığa sahip olma, servet, doğum veya herhangi bir diğer statü bakımından hiçbir ayrımcılık yapılmadan sağlanacağı belirtilmiştir. AKPM'ye sunulan raporda da belirtildiği üzere, siyasi veya diğer kanaatlerle kişiler arasında ayrımcılık yapılması temel haklar bakımından apaçık insan hakkı ihlalidir. Çifte standart olan bu tavrın Türk vatandaşları için ayrımcılık olduğu tartışmasızdır.

Yine İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin 13. maddesinde seyahat ve yerleşme özgürlüğü, herkesin herhangi bir devletin sınırları dahilinde serbestçe dolaşma ve yerleşme hakkı olduğu, herkesin, kendi ülkesi de dahil olmak üzere, herhangi bir ülkeden ayrılmak ve ülkeye dönmek hakkına sahip olduğu şeklinde düzenlenmiştir.

BU ÖZGÜRLÜK HANGİ DURUMLARDA KISITLANIR?

Öncelikle belirtelim ki, bir ülkeye hangi yabancının girebileceğine karar verme yetkisi, şüphesiz ki o devletin egemenlik hakkının temelini oluşturur. Bu nedenle her devletin ülkesine girmeleri yasaklı/sakıncalı yabancılar listesi vardır. Peki Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin net ifadelerle koruma altına aldığı seyahat özgürlüğü, bu yasaklı/sakıncalı kişiler dışında kalan kişiler bakımından, hangi durumlarda kısıtlanabilir?

Sözleşme'nin Ek 4 Nolu Protokol'ünün 2/3 maddesinde bu husus "Bu hak ancak ulusal güvenlik, kamu emniyeti, kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlık ve ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması adına demokratik bir toplumda zorunlu tedbirler olarak ve yasayla öngörülmüş sınırlamalara tabi tutulabilir" şeklinde düzenlenmiştir.Ayrıca bir yabancıya, ekonomik olarak yük olabileceği gerekçeleriyle vize verilmemesi de mümkündür. Pandemi döneminde halk sağlığı nedeni ile seyahat yasaklarının uygulanması bunun bir örneğidir.

Peki, vize başvuru değerlendirmesi yapan ve başvurucunun dosyasında her türlü bilgiyi gören yetkililer, gerçekten yukarıda sayılan nedenlerden bir veya birkaçının varlığını gördükleri için mi "red kararı" vermektedirler? Maalesef Altunyaldız'ın söz konusu raporunda, tüm bu nedenlerin haricinde Türk vatandaşlarının vize taleplerinin bazı siyasi saiklerle red edildiğini görüyoruz.

Rapora baktığımızda , Türk vatandaşlarının vize süreçlerine ilişkin gereksiz ve çok fazla belge talep edilmesinin zaman kaybına ve mali kayıplara yol açtığı, ücretlerin yüksekliği, sürekli tek girişli ve kısa süreli vize basılması, başvuru sürelerinin uzunluğu ve vizenin gitme amacı ortadan kalktıktan sonra basılması, yüz yüze başvuru zorunluluğu, başvuruda eksik olduğunda eksikliklerin tamamlanması için süre verilmemesi, başvurunun reddedilmesi veya geri çevrilmesi, vize onaylandığında bilginin başvurana iletilmemesi, vize reddedildiğinde red nedeni ve itiraz mekanizmalarının açık şekilde bildirilmemesi gibi kabul edilemez uygulamalar olduğunu görüyoruz. Bu meyanda bilhassa yüksek vize ücreti ve kısıtlı bekleme sürelerinin acilen çözüme kavuşturulması gerekmektedir.

Ayrıca raporda ticari faaliyette bulunmak isteyen Türk vatandaşlarının seyahatlerinin gerçekliğini kanıtlamasına, konaklama, ulaşım vb. belgelerini ibraz etmelerine rağmen vize başvuru süreçlerinde sıkıntı yaşandığı da belirtilmektedir.

Bu sürece ilişkin bizzat başvuruları red edilmiş kişilerle görüştüğümde benzer şikayetleri dinledim. Öyle ki , konser vermek için vize talebinde bulunmuş biz müzik grubu üyesi "O kadar çok evrak ve prosedür istediler ki en sonunda açıklama bölümüne – bakın şu tarihte şurada konserim var, sizden döndükten sonra da şuralarda konserlerim var vallahi de sizde kalmayacağım döneceğim –demek zorunda kaldım" dedi. Görüleceği üzere, schengen prosedürünün kötüye kullanılması ülkeler arası kültürel, sosyal ve bilimsel faaliyetlere katılmayı da olumsuz etkilemektedir.

Altunyaldız, raporunda, Schengen Bölgesi'ndeki devletlerin, Schengen Bilgi Sistemi'ni asgari bir ortak standartta kullanmadığını belirterek sistemdeki bilgilerin kullanımının, insan haklarını, özel ve aile hayatına saygı hakkını, seyahat özgürlüğü hakkını ihlal etmemesi gerektiğini; sistemin, kötüye kullanımından kaçınılması, siyasi veya diğer saiklerle Schengen vize taleplerini reddetmeye ilişkin idari kararların, ilgili üye devlette yargı denetimine tabi olmasını sağlamak için ulusal mevzuatların güncellenmesi gerektiği şeklindeki çözüm önerilerine yer vermiştir.

O HALE ŞUNU NET BİR ŞEKİLDE SÖYLEYEBİLİRİZ Kİ; Avrupa, insan haklarına dair kendisi tarafından düzenlenen tüm kanun ve ilkelere riayet etmemekte ve keyfi bir şekilde kendi düzenlemelerini çiğnemektedir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Avrupa'nın tüm kanlı geçmişini red eden, herkes için eşit ve adil bir dünya düzeni vadeden bir metindir. Ancak bu metin görüldüğü üzere uygulamada ne yazık ki pek çok kez ihlal edilmektedir. Belirttiğimiz üzere maddi bakımdan da Türk vatandaşları haksız olarak reddedilen vize başvurularının yüksek ücretleri ile de ayrıca mağduriyet yaşamaktadır. Vizelerin haksız şekilde reddine ilişkin çalışmayla birlikte, red edilen başvuruların ücretleri konusunda da gerekli önlemlerin alınması önem arz etmektedir.

Söz konusu raporun, AKPM Genel Kurulu'na sunularak Avrupa Konseyi üye ülkelerine tavsiye kararı niteliği kazanması bekleniyor.

title